Said Ali Ümit - Muhabbet Medya

Allah zalime mühlet verir. Yakaladığında ise bir daha yakasını bırakmaz.

(Buhari, Tefsir-i Sure:11;Müslim, birr: 62; Tirmizi, Tefsir-i Sure:11. Camiüssağir, II, 487.)

Zalim insan, başkasına kötülük yapan, haksızlık yapan insandır. Allah insana bir güç vermiştir. Bu ekonomik güç olabilir, silah gücü olabilir, akıl gücü olabilir, arkasının var olması gücü olabilir. Allah bir insana bunları vermesi, ona bir ihsanıdır, ikramıdır. Bu güçleri insanların yararına kullanmak gerekir. Başkalarına haksızlık yapmamak gerekir.

Ama biz günümüzde görüyoruz ki, herkes kendi menfaatini düşünüyor. Kendisi haksız da olsa, elindeki bu güçlere güvenerek kendisini haklı göstermek istiyor. Yani kendisinin güçlü olduğu için haklı olduğunu savunuyor. Elimde güç var, herkese her istediğimi yaparım diyor. Halbuki bu, islam gelmeden önceki cahiliye toplumunun adetidir, vahşi insanların ve vahşi hayvanların adetidir. İslam bu adeti ortadan kaldırmıştır. Çünkü İslam haksızlığı ortadan kaldırmak için vardır. Cahiliye döneminde şairler, “İnsanlara zulmedilmezse zulme uğrarlar. İnsanlar sana zulmederlerse, sen de onlara zulmet. Zulmetmeseler de onlara zulmet.”derlerdi. Zulmü bir kahramanlık gibi telakki ederlerdi. Bu yüzden çölde baskın, soygun, talan kol geziyordu. Adamı ve silahı olan, yani gücü olan; başkasının hayvanlarının, otlaklarını, kuyularını zaptederdi. İslam bunu kaldırdı. Ama bu prensip insanların bir kısım adeta genlerine işlediğinden halen devam ediyor.

Müslüman olan bazı insanlarda da , müslüman olmayan insanlar da bunu görüyoruz. Bu prensip dinsiz felsefenin bir ürünüdür. Allah inancından, ahiret inancından yoksun bir kimse ancak başkasına zulmetmekten lezzet alır. Akrep ve yılan gibi başkalarını zehirlemek onun hoşuna gider. Zulmeden insan, zulmederken başına bir şey gelmemesinden dolayı, kendisinin yaptıklarının doğru olduğunu zanneder. Kendisine Allah’ın zulmünü bitirmesi için mühlet verdiğini unutur. Daha fazla haksızlık yapmaya, zulmetmeye devam eder. Halbuki denmiştir ki, “el küfrü yedumu, vezzulmü layedumu”, yani; küfür devam eder ama zulüm asla devam etmez.

Daha sonra da Cenab-ı Hak zulmeden insanın daha bu dünyada iken cezasını verir. Zalimler ya bir zalim eliyle, ya da bir başka şekilde cezalandırılırlar. Zulmü zalimin yanına asla kar kalmaz. Bu yüzden İslam, “kuvvetli olan haklıdır” vahşi prensibini kaldırmış, “Haklı olan kuvvetlidir” düsturunu getirmiştir. İnsanların ya da toplumların ne kadar gücü, kuvvetli varsa bunu insanlığın yararına kullanmalıdır, zararına değil. İslam zulmü yeryüzünden kaldırmak için gönderilmiştir. Hiç kimse kimseye zulmetmeyecek, kötülük yapmayacaktır. Eğer yaparsa, herkesin ne yaptığını Allah biliyor ve görüyor. Yapılan zulümler kaydediliyor. Ve Allah bu dünyada zalimin cezasını verdiği gibi ahirette de haksızlığa maruz kalan mazlum ve mağdur insanların haklarını zalimlerden alacaktır. Bunun için “alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” denmiştir ve yine, “zulm ile abad olan kahr ile berbad olur” denmiş.

Başta peygamberimiz ve ashabı olmak üzere İslam büyükleri hep zulme maruz kalmışlar. Diğer peygamberler de kavimlerinden zulüm görmüşlerdir. Ama kazançlı çıkan hep mazlumlar olmuştur.

Şunu da unutmayalım ki, zalim olmamak kadar zalimin yaptıklarına meyletmemek de önemlidir.

Bu yüzden kimseye haksızlık yapmayalım, zulmetmeyelim. Gücümüzü, kuvvetimizi, zenginliğimizi başkalarına haksızlık yapmak için kullanmayalım. Başkalarının beddualarını değil, dualarını almak için çalışalım.

www.muhabbetmedya.com

Kimler Zalimdir?

Mazlumun duası ve bedduası ile ilgili hadis-i şerifler

İslam'da yoksul ve fakirleri sevmek neden önemli?

İş verenler kazan / kazan prensibine göre nasıl hareket edebilir?

Zalimin zulmünü, kötü insanların kötülüğünü bağışlamak nasıl olur?

Haksızlık karşısında ne yapmak lazım? Haksızlığa uğrayan kişi hangi duayı okumalı?

Müslümanların vasat ümmet olması ne demek? Vasat ümmetin 3 önemli özelliği