Zalimin zulmünü, kötü insanların kötülüğünü bağışlamak nasıl olur?

Zalimin zulmünü, kötü insanların kötülüğünü bağışlamak nasıl olur?

Hepimiz hayatta her şeyle karşılaşabiliriz. Zalim insanların zulümlerine de maruz kalabiliriz, kötü insanların kötülüklerine de… Hz. Muhammed (s.a.v) efendimiz kendisine işkence edenlere, kötülük yapanlara değil kötülük yapmak, beddua bile etmemiştir.

Abdullah Hakimoğlu - Muhabbet Medya

Bir hayrı açıklar ya da gizlerseniz, ya da bir kötülüğü bağışlarsanız, biliniz ki, Allah da çok bağışlayıcıdır, her şeye hakkıyla gücü yeter.
Nisa, 4/ 149

Hepimiz hayatta her şeyle karşılaşabiliriz. Zalim insanların zulümlerine de maruz kalabiliriz, kötü insanların kötülüklerine de… Cahiliye adetine göre haksızlığa maruz kalan başkasına haksızlık yapmakta serbesttir, zulme uğrayan istediği gibi başkasına zulmeder. Kan davaları bu anlayıştan doğmuştur, terör bu yanlış anlayışın ürünüdür. İslam bu anlayışı kökünden değiştirmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v) efendimiz kendisine işkence edenlere, kötülük yapanlara değil kötülük yapmak, beddua bile etmemiştir. Onların hayırları için dua etmiştir, iyilikleri, imanları için dua etmiştir.

İşte Taif bunun örneğidir. Bu Hazreti Muhammed’in zayıf olduğundan, intikama gücü yetmediğinden değil. Rahmet peygamberi, şefkat peygamberi olmasındandır. Nitekim Taif’teki zulümden sonra, Allah büyük melekleri ona göndermiş, eğer isterse, orasının altını üstüne getirebileceklerini söylemişlerdir. Ama o bunu istememiştir. Onlara dua etmiştir. Onların nesillerinden Müslüman insanların çıkmasını istemiştir. Allah tarafından desteklenen, Allah’ın onun bir dediğini iki etmediği bir peygamber, intikam alma gücüne herkesten fazla sahipken bu yolu seçmemiştir. Af yolunu seçmiştir.

İkinci örnek Mekke’nin fethinden sonra görülmüştür. O kendisine ve Müslümanlara zulmeden azılı müşriklerden intikam alma fırsatı eline geçtiği halde bunu yapmamıştır. Herkesin serbest olduğunu ilan etmiştir. Onun bu engin müsamaha ve affı sayesinde azılı müşrikler erimişler ve bölük bölük gelerek İslam’a boyun eğmişler, ahiretlerini de dünyalarını da kurtarmışlardır.

İslam barış, esenlik, sevgi dinidir. İslamda intikam yoktur. Size saldırana kendinizi müdafaa etmek için saldırmanız bir savunmadır.

Bir hadis-i şerifte “sadaka ile mal azalmaz. Allah bir abdin af sebebiyle ancak izzetini artırır. Tevazu sahibi insanı Allah yüceltir” buyrulur. (ibn-i Kesir, a.g.e.,I. 697.)

Bu yüzden insanın intikam almaya gücü yettiği halde bir kimseyi şahsına yaptığı bir kötülükten dolayı affetmesi Kur’an teşvik ettiği bir davranıştır. Bu çok zordur. Bazıları “Bize kötülük yapanı biz nasıl affedelim” diyorlar. Bu insanın kaldıramayacağı bir yükmüş gibi konuşuyorlar. Halbuki bu insanın kaldıramayacağı bir yük olsa, Allah tarafından insanlara tavsiye edilmezdi. Üstelik bu, Allah’ın ahlakıdır. Ayetin sonunda, “Fe innallahe kene Afüvven Kadira” buyruluyor. Yani Allah her şeye gücü yettiği halde, intikama da gücü yettiği halde affediyor. Yeter ki insan Allah’a yönelsin ve ondan af dilesin.

Bu ahlak insanı insan yapacak, toplumsal huzursuzlukları kökünden kesecek bir ahlaktır. Ülkemizde hâlâ kan davaları devam ediyorsa bu hükmün bilinmemesinden ve yaşanmamasından kaynaklanıyor. Bazı insanlar Cahiliye dönemini, cahiliye ahlakını yaşamaya ve yaşatmaya devam ediyor. Affı gururlarına yediremeyip sülaleleri tükenene kadar kan davası peşinde koşan, intikam peşinde koşan insanların bu dünyada huzurları kaçtığı gibi, ahirette de huzurları kaçacaktır. Çünkü Allah, affedenleri sever, zulmedenleri ise asla...

Allah bizi aff ahlakına sahip olan insanlardan eylesin. Amin.

www.muhabbetmedya.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum