Abdulvahap Yiğit
Bir İksir: Niyet
İksir “felsefe taşı” olarak da isimlendirilen ve basit maddeleri altına çeviren madde olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca, içildiğinde yaşlıyı genç yapan, hastayı iyileştiren veya insanı bilge kılan gibi anlamlarda da kullanılmaktadır.
Niyetin ne kadar önemli olduğunu ifade eden çok sayıda hadis-i şerif bulunmaktadır. Bunlar içinde en fazla kullanılan bilinenler şu hadislerdir:
“Mü’minin niyeti, amelinden hayırlıdır.” Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, V, 185.
“Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti Allah’a ve Resülüne ise, onun hicreti Allah ve Resülünedir. Kimin hicreti de elde edeceği bir dünyalığa veya nikâhlanacağı bir kadına ise, onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir.” Müslim, İmâre, Buhârî.
Resûl-i Ekrem, bir hadisinde ibadetlerde niyetin ne derece önemli olduğunu anlatırken, kahraman denilmesi için savaşan askerin, cömert denilmesi için fakirlere yardımda bulunan kimsenin ve âlim denilmesi için ilim tahsil eden kişinin yaptıklarının Allah katında hiçbir kıymeti olmadığını, hatta ibadeti Rabbin rızasını kazanma dışında başka niyetlerle yaptıkları için cezalandırılacaklarını ifade etmiştir. Müslim, İmâre, 152.
Risale-i Nur Külliyatında da niyet ile ilgili çok sayıda bahis yer almaktadır. Niyetin çok farklı özelliklerinin anlatıldığı farklı kitaplarda bölümler bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi ve niyetin “iksir” olarak vasıflandırıldığı kısım şu şekilde geçmektedir:
“Arkadaş! Bu niyet meselesi, benim kırk senelik ömrümün bir mahsulüdür. Evet, niyet öyle bir hâsiyete mâliktir ki, âdetleri, hareketleri ibadete çeviren pek acip bir iksir ve bir mayedir. Ve keza, niyet ölü ve meyyit olan hâletleri ihya eden ve canlı, hayatlı ibadetlere çeviren bir ruhtur. Ve keza, niyette öyle bir hâsiyet vardır ki, seyyiatı hasenata ve hasenatı seyyiata tahvil eder. Demek, niyet bir ruhtur. O ruhun ruhu da ihlâstır.”
Mesnevi Nuriye.
Bediüzzaman hazretlerinin kırk senelik ömrünün bir mahsulü olduğunu ifade ettiği niyet; üzerinde durulması gereken bir konudur. Yukarıda verilen ifadede niyet “iksir” ve “maye” olarak ifade edilmiştir. Ayrıca niyetin âdetleri, hareketleri ibadete çevirdiği ifade edilmiştir. Bunun ne anlama geldiğini anlamak için yine Risale-i Nur Külliyatına baktığımızda şu ifadenin, niyetin bu özelliğini açıklığa kavuşturduğu görülmektedir.
“Ey nefis! Az bir ömürde hadsiz bir amel-i uhrevî istersen; ve her bir dakika-i ömrünü bir ömür kadar faideli görmek istersen; ve âdetini ibadete ve gafletini huzura kalb etmeyi seversen, Sünnet-i Seniyyeye ittibâ et. Çünkü, bir muamele-i şer'iyeye tatbik-i amel ettiğin vakit, bir nevi huzur veriyor, bir nevi ibadet oluyor, uhrevî çok meyveler veriyor. Meselâ bir şeyi satın aldın. İcab ve kabul-ü şer'îyi tatbik ettiğin dakikada, o âdi alışverişin bir ibadet hükmünü alır. O tahattur-u hükm-ü şer'î, bir tasavvur-u vahiy verir. O dahi, Şârii düşünmekle, bir teveccüh-ü İlâhî verir. O dahi bir huzur verir. Demek, Sünnet-i Seniyyeye tatbik-i amel etmekle, bu fâni ömür, bâki meyveler verecek bir hayat-ı ebediyeye medar olacak olan faideler elde edilir.”
Sözler 24. Söz.
Bu ifadelerden görüldüğü üzere insan hal ve hareketlerini düzenleyip, Sünnet-i Seniyyeye uymak niyetiyle yaparsa bütün ömrünü ibadete çevirebilmektedir. Bu sır şu dünyaya imtihan için gönderilmiş olan insan için bir hazine kıymetindedir
Diğer taraftan, niyet olarak tanımlanan bu iksirin iki önemli özelliği (hâsiyeti) bulunduğu ifade edilmektedir. Birinci özelliği hasenatı seyyiata çevirmesidir. Diğeri ise seyyiatı hasenata çevirmesidir. Hasenatı seyyiata çevirmesine örnek olarak gösteriş yapılan ibadetleri verebiliriz. Gösteriş için kılınan namaz veya verilen sadaka/zekat bu konuda ilk akla gelen örneklerdir. Bu örneklere mal, mülk ve şöhret için cihat yapmak gibi başka örnekleri de ekleyebiliriz. Niyetin seyyiatı hasenata çevirmesi ile ilgili örnek bulmak biraz daha zordur. Buna örnek verecek olursak, harp halinde düşmana yalan söylemek olarak düşünülebilir. Yalan söylemek bir seyyiedir ancak düşmanı yanıltmak için yalan söylemek bu seyyieyi hasenata çevirebilir. Burada bir noktayı daha açıklığa kavuşturmak gerekir. Bazı İslam alimlerinin bazı maslahatların bulunması durumunda cevaz verdiği yalana Bediüzzaman hazretlerinin, bu zamanda, cevaz vermediğini de hatırlatmakta fayda vardır. Bunun gerekçesi ise Risale-i Nur Külliyatında şu şekilde ifade edilmiştir:
“Sual: Bir maslahata binaen kizbin caiz olduğu söylenilmektedir. Öyle midir?
Cevap: Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikate bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vecihle, mazbut ve miktarı muayyen olmayan birşey, hükümlere illet ve medar olamaz; çünkü, miktarı bir had altına alınmadığından sû-i istimale uğrar. Maahaza, birşeyin zararı menfaatine galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terk etmekte olur.”
İşarat-ül İcaz.
Niyetin yaratıcıya karşı şükür ve ibadet için nasıl bir iksir olduğu ile ilgili Risale-i Nur Külliyatında yer alan bir bölüm şu şekildedir:
“Eğer desen: "Şu küllî, hadsiz nimetlere karşı nasıl şu mahdut ve cüz'î şükrümle mukabele edebilirim?" Elcevap: Küllî bir niyetle, hadsiz bir itikadla. Aynen öyle de, âciz bir abd, namazında "Ettahiyyâtü lillâh" der. Yani, "Bütün mahlûkatın hayatlarıyla Sana takdim ettikleri hediye-i ubûdiyetlerini, ben kendi hesabıma, umumunu Sana takdim ediyorum. Eğer elimden gelseydi, onlar kadar tahiyyeler Sana takdim edecektim. Hem Sen onlara, hem daha fazlasına lâyıksın." İşte şu niyet ve itikad, pek geniş bir şükr-ü küllîdir. Nebâtâtın tohumları ve çekirdekleri, onların niyetleridir. Meselâ, kavun, kalbinde, nüveler suretinde bin niyet eder ki, "Yâ Hâlıkım! Senin Esmâ-i Hüsnânın nakışlarını yerin birçok yerlerinde ilân etmek isterim." Cenâb-ı Hak, gelecek şeylerin nasıl geleceklerini bildiği için, onların niyetlerini bilfiil ibadet gibi kabul eder. "Mü'minin niyeti amelinden hayırlıdır" şu sırra işaret eder.”
Sözler, 24. Söz.
Niyet için iksir benzetmesinin en çarpıcı örneklerinden birisi de şu şekildedir:
“İ'lem eyyühe'l-aziz! Hayrat ve hasenâtın hayatı niyet iledir. Fesadı da ucub, riyâ ve gösteriş iledir. Ve fıtrî olarak vicdanda şuur ile bizzat hissedilen vicdaniyatın esası, ikinci bir şuur ve niyet ile inkıtâ bulur. Nasıl ki amellerin hayatı niyet iledir. Onun gibi, niyet bir cihetle fıtrî ahvalin ölümüdür. Meselâ, tevâzua niyet onu ifsad eder; tekebbüre niyet onu izâle eder; feraha niyet onu uçurur; gam ve kedere niyet onu tahfif eder. Ve hâkezâ, kıyas et.”
Mesnevi Nuriye
Burada farklı olarak zikredilen husus fıtri olan hal ve tavırların niyet ile dönüşüme uğramasıdır. Tevazua niyet etmenin onu ifsat edeceği ifade edilmiştir. Yani tevazu bir ahlaktır niyetle kazanılacak bir huy değildir. Gam ve kedere niyet etmek yani diğer bir ifade ile kadere rıza göstermek onu hafifleştirir. Bu durum Risale-i Nur Külliyatında veciz olarak şu şekilde ifade edilmiştir: “kadere itiraz eden başını örse vurur kırar”. Sözler, 26. Söz.
Güzel niyet ile ilgili şu ifade niyet “iksir” benzetmesini çok güzel bir şekilde ortaya koymaktadır:
“Hüsn-ü niyet öyle bir kimyadır ki, şişeleri elmasa çevirir, toprağı altın yapar.” Barla Lahikası.
“İksir” maddesi her ne kadar hayali bir madde olsa da, ifade ettiği anlam açısından geçmişten günümüze kadar kullanılmaktadır. Risale-i Nur Külliyatında geçen anlamı ile niyetin önemini anlatmak için kullanıldığı görülmektedir. Rabbimiz bizlere güzel niyet üzerinde olmayı nasip etsin…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.