Allah’tan başkalarını Rab edinmek nasıl olur?

Onlar, Allah’tan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih’i de. Oysa onlar, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir O.

(Tevbe, 9/31)

Yahudiler, Tevratın hükümlerini değil hahamlarının sözlerini dinliyorlardı. Hristiyanlar da İncil’i değil rahiplerin sözlerine kulak veriyorlardı. Zaten Hahamlar ve Rahipler de kendi kutsal kitaplarını değiştirmişler, halkın hoşuna gidecek hükümlerini kendi kafalarından uydurmuşlardı. Bu şekilde hem Hristiyanlar, hem de Yahudiler, Allah’ın haram kıldıklarını helal saydılar, helal kıldığını haram saydılar. Bu haham ve Rahibler, kendilerinin hüküm koymaya hakları varmış gibi davrandılar. Böylece dini değiştirdiler.

Hatem-i Tai’nin oğlu Adiy şöyle bir olay anlatır: Bir gün Resulullaha geldim. Boynumda altından bir haç vardı. (ki Adiy o zaman Müslüman olmamıştı ve Hristiyandı) Resulullah Beraet suresini okuyordu. Bana, “Ya adiy, şu boynundaki veseni, putu at” buyurdu. Ben de çıkardım attım. “Allah’tan başka hahamlarını ve rahiplerini de rab edindiler” anlamındaki ayetine geldi. Ben, “Ya Resulallah., onlara ibadet etmezlerdi, dedim. Resulullah buyurdu ki: “Allah’ın helal kıldığına haram derler, siz de haram tanımaz mıydınız? Allah’ın haram kıldığına helal derler, siz de helal saymaz mıydınız?” Ben de, “evet” dedim.O da, “İşte bu onlara ibadettir” diye cevap verdi. (Tirmizi, tefsir, 10)

Bize Bakan Yönü

Bu rivayet bize şunu gösterir: Herhangi birini rab edinmiş olmak için ona “rab” adını vermiş olmak şart değildir. Allah’ın emrine uygun olup olmadığını hesaba katmayarak onun emrine uymak onu rab tanımaktır ve ona ibadet etmektir. Burada kastedilen husus, Allah’ın emirlerine ters düşen emirlerdir. Bu yüzden bu ayet, Hristiyan ve Yahudileri ikaz ettiği gibi, Müslümanlara, yani bizlere de bir ikaz mahiyetini taşıyor.

Allah’ın yasaklarını yapmamızı, emirlerini yapmamamızı söyleyenlere uymamız onları rab tanımak ve onlara ibadet etmektir. Bu da bir şirktir. İnsan bazen babasının sözüne uyarak Allah’ın bir yasağını çiğnerse, ya da bir emrini yapmazsa bu Allah’ı bırakıp ona ibadet etmiş demektir. Amirinin Allah’ın emrine ters düşen bir emrini yerine getiren insan da amirini rab tanımış demektir.

Nefsinin Allah’ın emir ve yasaklarına ters olan sözlerini dinleyen de nefsini kendisine rab edinmiş demektir. Ya da dini kendine göre yorumlayan alim görünen cahillerin, dinin özüne, hükümlerine ters olan şeylerini yapmayı kabul eden ve yapan insanlar da bu tür kötü alimleri kendisine rab tanımış demektir. Bu açıdan kendimizi gözden geçirmeliyiz. Biz acaba rab olarak kimi tanıyoruz? Allah’ı mı, yoksa onun dışındaki varlıkları mı?

Bir arkadaşım, köyde tarlada çalışırken babasının kendisinin namaz kılmasını işten kaçmak olarak gördüğünü, bu yüzden namaz kılmamasını istediğini söylemişti. Eğer böyle bir kimse Allah’ın emrini değil de babasının emrini dinlerse, bu kimse babasını rab edinmiş olur. Bu yüzden dikkatli olmalıyız. “Allah’a isyan olan yerde kula itaat yoktur” söze kulağımızda küpe olmalı. Zaten gerçek tevhid inancına bağlı olmak da, Allah’tan başka hiçbir kimseyi ve hiçbir şeyi rab edinmemekle mümkündür.

Allah bizi ancak kendisini Rab edinen salih, ihlaslı kullarından eylesin. Amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum