Abdulkadir Menek

Abdulkadir Menek

Muallim, Şair Ve Edip Bir Nur Kahramanı: Hasan Feyzi Yüreğil (V)

serinin önceki yazıları…

Hasan Feyzi’nin yazdığı manzumeler için, Savlı Abdulkadir Ağabey, Üstad’tan naklen şu ifadeleri kullanmıştı: “Ben dua makamında okuyorum, çünkü o manzumeler ilhamla yazılmış, sizler de dua makamında okuyunuz.” (11)

1943 Denizli Mahkemesinde Üstad’ın Fahrî Avukatlığını yapan Ziya Sönmez’in oğlu olan emekli savcı Muslihiddin Sönmez’in, Hasan Feyzi (R.H.) Ağabeyle çok samimi, çok hasbi, çok hususi münasebetleri olmuştur. Karşılıklı olarak hem eski yazı, hem de yeni yazı olarak çok sayıda mektuplaşmaları vardır. Hasan Feyzi Ağabeyin “Kur’an Arapça değil, Rabçadır.” sözünü aktaran Muslihiddin Sönmez, Hasan Feyzi Ağabey ile ilgili olarak şu bilgileri vermektedir:

“Hasan Feyzi, Denizli ilinin Yüreğil köyünde 1895 tarihinde doğdu. Kısa bir klâsik tahsilini müteakip kendi kendini yetiştirdi. Zâhir ve bâtın ilimlerinde haklı bir şöhret kazandı. Bir müddet muâllimlik yaptığı için Muâllim Hasan Feyzi namıyla tanındı.”

“19. asrın büyük Melâmi meşâyihinden ve 3. devre Melâmiliğinin kurucusu Muhammed Nur-ül Arabî Hazretlerinin halifelerinden Üsküplü Ferid Efendi Hazretlerinden feyz alarak, onun has ve mümtaz bir halifesi oldu. Denizli ve civarında Melâmiliği neşr-ü tâmim ederek mânevi feyiz kaynağı oldu.”

“Hususi sohbetleri ve çok nadir olarak camilerde yaptığı vaazlarla dikkati çeken ve takdir toplayan Hasan Feyzi Hz. kısa boylu, zayıf, nahif, halim, selim, son derece nazik ve kibar, yumuşak huylu, yumuşak sesli, güler yüzlü, hoşgörülü, zeki bakışlı, melâmeti hâli ile yaşayan değerli bir mürşid idi.”

“Üstadı Muhammed Nur-ül Arabî gibi, o da şeriata son derece bağlı ve tâbir-i mahsusu ile ahkâma riayetkâr idi.”

“1946 yılının 13 Kasım Çarşamba gecesi, Denizli’de kısa süren bir göğüs hastalığını müteakip vefat etti. Hastalığı esnasında ıstırabını hiç hissettirmemesi, hiç şikâyet etmemesi ve daima güleç ve güler yüzünü ve tavrını muhafaza etmesi hâlâ hatıralardadır.”

“Kendisini gönülden seven dost ve ihvanlarının gözyaşlarıyla Denizli kabristanına defnedilen Hasan Feyzi Hz.nin kabri, kendisini gönülden seven, tanıyan dost ve ihvanının dâimî ziyaretgâhı halindedir.”

“Hasan Feyzi Efendi Melâmî Şeyhi idi aslında. Bediüzzaman’ı tanıdıktan sonra Nurcu oldu. Kendisini Risale-i Nur’a vakfetti. Bediüzzaman’a çok hayranlığı vardı. Âşıktı Üstad’a. Kendini kurban etme meselesi ise Hasan Feyzi’nin bir şiirinde şu şekilde geçiyor: “Dahi nezrim bu ki, canım sana kurban olacak!” Bediüzzaman zamanın Mehdi’sidir, derdi.”

“Son sözü kabir taşındaki kitabesine bırakıyorum:
Aziz şehid tebdil olundu şânı,
Yüreğilli bir Ömer’dir hem nâmı,
Bilmediler söz attılar ol ere,
O da taşa rahmet olur mu diye.
Yaşı henüz basarken elli bire,
Boyun kesip verdi canını ol dilbere,
Ömrünü ilm-i irfana vakfedip,
Mektep ve kürsülerde feryad edip,
Yıkadı kalpleri feyziyle her an,
Ölmüş tenler de hep buldular can.
13 Kasım bir Çarşamba gecesi rıhlet etti Hz. Hasan Feyzi,
Kim ruhuna bir Fatiha okuya,
Nûşerderler Feyziyi doya doya…” (12)

Yazmış olduğu güzel ve coşkun bir aşkın ifadesi olan şiirleri ile unutulmazlar arasına giren bu veli Nur Talebesi, Denizli kabristanında ebedi cenneti intizar etmektedir.

Allah mekanını cennet ve makamını ali eylesin.


KAYNAKLAR

1- Asa-yı Musa. Sayfa: 11
2- Lem’alar. Sayfa: 263
3- Emirdağ Lahikası I. Sayfa:54
4- Lem’alar. Sayfa:413
5- Şuâlar. Sayfa: 406
6- Emirdağ Lahikası I. Sayfa: 255
7- Emirdağ Lahikası I. Sayfa: 88
8- İstanbul İlim ve Kültür Vakfı, Kastamonu Yılları Kataloğu-160
9- Emirdağ Lahikası I. Sayfa: 239
10- Emirdağ Lahikası I. Sayfa:240-241
11- Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor-2
12- Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor-4

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.