Abdulkadir Menek

Abdulkadir Menek

Muallim, Şair ve Edip Bir Nur Kahramanı: Hasan Feyzi Yüreğil (I)

Denizli, Nur Talebeleri için çok önemli bir şehir. Her Nur Talebesi için Denizli’nin çok özel ve biraz da hazin hatıralarla dolu bir yeri vardır. Üstad Said Nursi’nin, Kastamonu’dan getirilip, Isparta’ya götürüldükten sonra konduğu Denizli Hapishanesi yürek yakan zulüm ve işkencelere sahne olmuştur. Gözleri kararan din düşmanları, bir türlü mağlup edemedikleri bu Kur’an’i sesi, artık tamamen susturmak için, çılgına dönmüş bir şekilde tezgâhladıkları oyun ve planları devreye sokarlar.

Bediüzzaman Hazretleri, 1943 yılında bu şehre getirilir. Birçok dava arkadaşıyla birlikte Denizli Cezaevine konulurlar. Denizli’de, Denizli hapsinin özellikle zorlaştırılan ve adeta işkencehane haline getirilen şartları altında, elim bir baskı ve işkenceye maruz bırakılırlar. Fakat din düşmanlarının yaptıkları bütün planlar yüzlerine gözlerine bulaşır. Üstad Said Nursi’ye düşman etmek istedikleri hapishanedeki mahkûmlar ve kabadayılar, birer birer kendisine dost, talebe ve yardımcı olmaya başlarlar. O zamanlar hapishanede bulunan ve müebbet hapse mahkum edilen Dursun Atmaca ve Süleyman Hünkar gibi zatlar da Bediüzzaman’a talebe olmuş, hizmetlere başlamış ve bu çilehanedeki sıkıntı ve zulümlerin önlenmesi noktasında büyük gayretlerde bulunmuşlardır. Bu gayretlerin sonucu olarak, hapishanedeki Nur halkası giderek genişlemiş, Denizli Hapishanesi aynı zamanda Nur’un ikinci Medrese-i Yusufiyesi olarak, büyük hizmetlere de vesile olmuştur.

Üstad Bediüzzaman burada ‘’zındıka ve küfr-ü mutlaka karşı Risale-i Nur’un bir müdafaanamesi hükmünde (1) olan “Meyve Risâlesi”ni’’ telif etmiştir. Bu risale sonraki dönemlerde Asa-yı Musa mecmuasının baş kısmına eklenerek neşredilmiştir. İki Cuma gününün bir meyvesi olan Meyve Risalesi. hapishanede bulunan bütün Nur Talebeleri ve diğer mahpuslar tarafından büyük bir heyecan ve iştiyakla yazılmış ve böylece mahkûmlar bu risalenin hakikatleriyle meşgul olmuşlardır. Hapishaneye kâğıt sokulmadığı halde bu eser, gizlice kibrit kutularına, gazete kenarlarına ve bulunabilen diğer bütün malzemelere yazılmış ve bu şekilde tamamlanmıştır.

Bediüzzaman Hazretlerinin, her türlü zorluğa rağmen meşgul olduğu en önemli mesele, iman ve Kur’ân hakikatlerine hizmet ve onların neşv-ü neması uğruna çalışmak olmuştur. Denizli Hapishanesindeki hayat şartlarının çok elim ve zorlu olduğu Bediüzzaman Hazretlerin birçok ifadesine de yansımıştır. “Sonra bizi Denizli hapsine attılar. Beni tecrid-i mutlak içinde ufunetli, rutubetli soğuk bir koğuşa koydular.” (2)

Üstad, burada dokuz ay kadar hapishanede kaldıktan sonra tahliye edilmiştir. Hapishaneden tahliye edildikten sonra iki ay civarında bir süre ile hükümetin kendisi hakkında vereceği kararı beklerken bu şehirde ikamet etmiştir.

Bu sürenin bir kısmında Denizli Şehir Oteli’nin üst katında ikamet eden Üstad, bir süre de o zamanlar bir otel olarak kullanılan Ahmet Ağa Hanında kalmıştır. Buradan da uzun yıllar kalacağı ve çok dehşetli zulümlere muhatap kılınacağı Emirdağ sürgününe gönderilmiştir.

Üstad, Denizli Hapishanesinde kaldığı dokuz ayın ardından tahliye edilerek Denizli Şehir Otelinde kalmaya başladığı ve Ankara’dan gelecek talimatın beklendiği günlerde, büyük bir kahraman olan Muallim Hasan Feyzi kendisini ziyarete gelir. Hasan Feyzi’nin çok kısa süren Nur Talebeliği, işte bu ziyaret ile başlar.

Hafız Ali’nin vefatından sonra Rabbimiz ikinci bir Hafız Ali olan ve O’nun sisteminde hizmet edecek bir büyük kahramanı, Denizli’nin asil ve faziletli bir evladı olan Hasan Feyzi Yüreğil’i bir teselli kaynağı olarak Üstad’a hediye eder. Şair, mutasavvıf, edip ve muallim olan bu Zat tarikat berzahı ile dine hizmet ederken, daha önce kendilerine müjdelenen Zat’a kavuşmanın aşkı ve heyecanı içinde Nur hizmetine sarılır.

Üstad Denizli’de kaldığı süre içinde Denizli ile alâkadar olur. Buradaki Nur hizmetleri bağlamında şu ifadeleriyle alâkadarlık gösterir: “Ben, Denizli gibi (bir vilâyet) az bir zamanda bize ve Risale-i Nur’a metin kahraman sahipleri ve kardeşleri verdiği için, elimden gelse, kemal-i ciddiyetle ve sevinçle onların mübarek hapishanesinde bakiye-i ömrümü geçirerek kalmak istiyorum.” (3)

Birçok insanın burada Risâle-i Nur’la imanlarını kurtarmalarını ve kuvvetlendirmelerini müşahede eden Bediüzzaman sevincini şöyle ifade eder:

“Hatta Denizli’de hiç haberimiz yokken, fevkalâde perde altında, matbu Âyetü’l-Kübrâ’yı resmî ve gayr-i resmî pek çok adamlar okudular, imanlarını kuvvetlendirdiler. Bizim hapis musibetlerimizi hiçe indirdiler.” (4)

Denizli hapsinden sonra iman ve Kur’an hizmetlerinde önemli bir inkişaf başlamış ve birçok insan bu imani eserleri okuyarak imanını kuvvetlendirmiş ve kurtarmıştır. Bazen çok aleyhte görünen şartlar, Rabbimizin rahmet ve keremi ile tersine dönmüş ve bu durum aşağıdaki sözlerle ifade edilmiştir:

“Ey kardeş, dikkat buyur. Denizli hapsinde, bütün esbab-ı âlem zâhiren Üstadın aleyhinde, idam hükümleriyle mahkemeye verilmişken, Üstad diyor: ‘Merak etmeyiniz kardeşlerim, o Nurlar parlayacaklar. Bu söz, bak, nasıl tahakkuk etti?’ (Talebeleri)” (5)

Denizli’ye önem kazandıran çok değerli ve Risale-i Nur hizmetinde büyük yeri ve önemi olan İslamköylü Hafız Ali Ergün ve Muallim Şair Hasan Feyzi Yüreğil gibi iki kahraman ve bayrak şahsiyet, kahramanlıkları ve fedakârlıkları ile apayrı bir yere sahiptirler. Üstad Said Nursi’nin ifadeleri ile bu iki kahraman insan, Üstad’larının yerine şehit olarak dar-ı bekaya geçmiş ve böylece büyük bir manevi makama nail olmuşlardı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum