Ömer Faruk Topçu

Ömer Faruk Topçu

Deprem

Acının en dehşetlisi
Temren ensemizden giriyor
Bir tuhaf devir,
Gözlerimizde yalansız nem
Dilimizden düşmezken yakarış
Zavallının başını huşu ile okşayacak
Bürkev arıyor
Adıyaman, Malatya, Antep, Hatay, Maraş, İzmir
Gururumuz göklerimizde
Kof olduk saman gibi
İçlerimizi geçirdi komedya
Göçükten gelen imdatlara
Ne tüylerimiz diken diken oluyor
Ne de direği sızlıyor burnumuzun
Ceviz iriliğinde şiddetlenince dolu,
Garip garibi kurtarmakta
Şimşekler çakınca,
Evsizler şaşkın
Çarpışınca bulutlar
Kalbi dünyadan soğutacak hırıltılar yağıyor
Kimsesizlikten, depremden, vebadan
Her yer ölüm!
Yine de soğumuyor gönüller zevkten
Hayat sevilesi
Lakin babanı gömerken kendi ellerinle,
Cümbüş var diye, gazinoda olmasın aklın
Sela, sela, sela her yer sela
Kalbin yüzünü dünyadan çevirmek mi?
Mümkün değil kata ve asla!
Tepeye düşerken sedye
Gözler vitrinde, markada, koltukta, döşekte
Beğenide sayılar
Ölüyorsun, ölüyor!
Secde için yaratılmışken alın
Kulaklarda caz,
Bu nasıl vicdan, odun gibi kalın
Bu nasıl zaman, ucu sivrildikçe kalbin
Kazık gibi dünyanın bağrına batmakta.
Depren ve irkil!
Seni ne şaşırtacak
Tepende uçan ebabili gören, kendine gelir
Bak her yer taun ve deprem
Kaldır başını suni ekranlardan
Mozanitten değil hayatın
Kurtarılana bak göçüklerin altından
Bir can
Bir melek
Böyle kurtarılmayı bekleyecek
Çığlıkların içine gir
Haviye girmeden kıkırdaklarına
Yığınlarca eller, göçüklerin altında
Sen de kalk, bir el tut o zaman

Önceki ve Sonraki Yazılar