Abdulvahap Yiğit

Abdulvahap Yiğit

İçimizdeki Küçük Şeytan

Sözlükte “uzaklaşmak, haktan ve hayırdan ayrılmak, muhalefet etmek” anlamındaki şatn (şütûn) veya “öfkesinden yanıp tutuşmak” manasındaki şeyt kökünden türediği ileri sürülen şeytan kelimesi “hayırdan ve rahmetten uzaklaşmış yaratık; yanıp helâke maruz kalmış varlık” demektir. Şeytanı ifade etmek için kullanılan iblis bir kısım dilcilere göre “ümit kesmek, pişman olmak, söyleyeceği bir şey olmayıp şaşırıp kalmak” anlamındaki iblâs kökünden türetilmiştir; nitekim kelime bazı ayetlerde bu anlamda geçmektedir. Kur’an-ı Kerim’de seksen sekiz yerde şeytan (on bir yerde iblis) kelimesi yer almaktadır. Şeytanın gerçek bir varlığa ve bir bedene sahip bulunup bulunmadığı hususunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Onun cinlerden olduğunu (el-Kehf 18/50) ve ateşten yaratıldığını bildiren ayet ve hadisleri esas alan kelâm ve tefsir âlimleri şeytanın kendine has bir varlığının bulunduğunu kabul etmektedir. Kur’an’da meleklerin Âdem’e secde ettiğini bildiren bir ayette (el-Kehf 18/50) “cinlerden olan İblis” istisna edilmekle birlikte başlangıçta onun melek olup olmadığı bilinmemektedir. İbn Teymiyye şeytanın suret itibariyle meleklerden, asıl itibariyle cinlerden sayıldığını kaydetmektedir.

Bediüzzaman Hazretleri konuya farklı bir bakış açısı getirerek, cinni şeytanların yanında insi şeytanların da şeytanın vazifesine yardım ettiğini şu şekilde ifade etmektedir:

İnsanlarda şeytan vazifesini gören cesetli ervâh-ı habise bilmüşahede bulunduğu gibi, cinnîden cesetsiz ervâh-ı habise dahi bulunduğu, o kat'iyettedir. Eğer onlar maddî ceset giyseydiler, bu şerîr insanların aynı olacaktılar. Hem eğer bu insan suretindeki insî şeytanlar cesetlerini çıkarabilseydiler, o cinnî iblisler olacaktılar.
Lemalar, 13. Lema

Bediüzzaman Hazretlerinin bu görüşünün aşağıda verilen ayet-i kerime ile örtüştüğü görülmektedir:

Rabbine yemin olsun ki, onları da, peşlerinden gittikleri insan ve cin şeytanlarını da diriltip huzurumuzda toplayacak, sonra da hepsini cehennemin etrafında topluluklar halinde diz çökertip yığacağız
Meryem/68

Kur’an’da şeytanla insan türü arasındaki ilişkiye veya mücadeleye temas eden birçok âyet bulunmaktadır. Âdem’e (a.s) melekler secde ettiği halde şeytan kibirlenip ilâhî emre karşı çıkmış, gerekçe olarak da kendisinin ateşten, Âdem’in (a.s) çamurdan yaratıldığını ileri sürmüştür. Cenâb-ı Hak hayırdan ve rahmetinden uzaklaştırdığı şeytana insanoğluna çeşitli hile yöntemleriyle bâtılı hak gibi gösterip insanları doğru yoldan saptırmaya izin vermiştir. Şeytan kelimesi pek çok hadis rivayetinde de yer almaktadır. Bu rivayetlerde insandan sâdır olabilecek her türlü kötü davranışta şeytanın etkisine işaret edilmekte, onun özendirici ve aldatıcı oyunlarına dikkat çekilmektedir. Peygamberimiz (a.s.m) şeytanın şerrinden Allah’a sığınmış ve her Müslümanın da Allah’a sığınmasını emretmiştir.

Risale-i Nur Külliyatında da şeytanla ilgili çok sayıda bahis bulunmaktadır. Şeytanın yaratılmasının hikmeti üzerinde aklı ikna eden açıklamalar, Risale-i Nur Külliyatının farklı kitaplarında, yer almaktadır. Şeytanın insanı kötülüğe sevk etmek için kullandığı silahlar ve metotlar da geniş bir şekilde izah edilmiştir. Özet olarak bakıldığında, şeytanın kullandığı üç tane önemli silah olduğu görülmektedir. Bunlar; desise (aldatma, hile), vehim (olmayan bir şeyi varmış veya olmuş gibi gösterme) ve vesvesedir. Bunların en önemlisi; şeytanın desiseleridir. Bu risalelerde, şeytanın desiselerinin önemli olanları ele alınarak, bu desiselerin mahiyetleri ve korunma çarelerinin anlatıldığı görülmektedir.

Diğer taraftan küçük bir âleme benzetilen insanın büyük âlemde olan her şeyi ihtiva ettiğini, dolayısıyla büyük alemde bulunan şeytanın da insanda küçük bir şeytan olarak yer aldığı ifade edilmiştir. Bu vazifeyi insanın içinde bulunan “âlet-i vesvese ve kuvve-i vâhimenin “yerine getirdiği anlatılmıştır. Şeytanın insanın içinde yer alan bu iki silahının “lümme-i şeytaniye” aracılığıyla kullanıldığı şu ifadeden anlaşılmaktadır:

İnsan küçük bir âlem olduğu gibi, âlem dahi büyük bir insandır. Bu küçük insan o büyük insanın bir fihristesi ve hülâsasıdır. İnsanda bulunan nümunelerin büyük asılları, insan-ı ekberde bizzarure bulunacaktır. Meselâ, nasıl ki insanda kuvve-i hafızanın vücudu, âlemde Levh-i Mahfuzun vücuduna kat'î delildir; öyle de, insanda kalbin bir köşesinde lümme-i şeytaniye denilen bir âlet-i vesvese ve kuvve-i vâhimenin telkinatıyla konuşan bir şeytanî lisan ve ifsad edilen kuvve-i vâhime küçük bir şeytan hükmüne geçtiğini ve sahiplerinin ihtiyarına zıt ve arzusuna muhalif hareket ettiklerini, hissen ve hadsen herkes nefsinde görmesi, âlemde büyük şeytanların vücuduna kat'î bir delildir. Ve bu lümme-i şeytaniye ve şu kuvve-i vâhime bir kulak ve bir dil olduklarından, ona üfleyen ve bunu konuşturan haricî bir şahs-ı şerîrenin vücudunu ihsas ederler.”
Lemalar 13. Lema

Bu ifade ile aşağıda verilen hadis-i şerif beraber değerlendirildiğinde, Risale-i Nur Külliyatında geçen ifadenin bu hadis-i şerifin açıklaması olduğu düşünülebilir.

Şeytan insanın vücudunda kanın akışı gibi dolaşır. Onun sizin kalbinize bir şüphe atmasından korktum
Buhârî, İ’tikâf, 11

Şeytanın önemli silahlarından birisi olan vesvesenin ve korunma yollarının açıklandığı çok sayıda ayet-i kerimelerden bir kısmı şu şekildedir:

Eğer şeytandan gelen bir vesvese seni kötülüğe kışkırtacak olursa hemen Allah’a sığın! Çünkü O, evet O, her şeyi hakkiyle işiten, her şeyi hakkiyle bilendir.”
Fussilet/36.

De ki: Rabbim! Şeytanların vesvese ve tahriklerinden sana sığınırım.” Mü'minûn / 97

Bediüzzaman Hazretleri şeytanın içimizdeki temsilcilerinin kullandıkları temel silahlarını ve bu silahları etkisiz hale getirmenin çarelerini ise Sözler isimli eserinde 21. Söz “vesvese” bahsinde açıklamıştır. Bu risale incelendiğinde şu ifadeler ile başlaması oldukça manidardır…

EY MARAZ-I VESVESE İLE MÜPTELÂ! Biliyor musun, vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder; havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir; mahiyetini bilsen, onu tanısan, gider.”
Sözler, 21.Söz

Şeytanın desise, vehim ve vesveselerine karşı insanın yapması gerekenler de şu şekilde ifade edilmiştir:

İşte, şeytanın evvelki desiselerine karşı mü'minin tahassungâhı, muhakkıkîn-i asfiyanın düsturlarıyla hudutları taayyün eden hakaik-i imaniye ve muhkemât-ı Kur'âniyedir. Ve âhirdeki desiselerine karşı, istiâze ile, ehemmiyet vermemektir. Çünkü ehemmiyet verdikçe, nazar-ı dikkati celb ettirip büyür, şişer. Mü'minin böyle mânevî yaralarına tiryak ve merhem, Sünnet-i Seniyyedir.”

Düşmanın tanınması ve kullanacağı silahların deşifre edilmesi, düşmanla mücadelede çok önemlidir. İçimizdeki “küçük şeytanın” teşhisi ve koruma çarelerinin bilinmesi, bu büyük düşmanla mücadelede, bizlere güç verecektir. Rabbim bizleri şeytanın desise, evham ve vesveselerinden muhafaza eylesin… Amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.