Abdulkadir Menek
Spor, Beyaz Toros, Yeşil, Amed ve Kardeşçe Yaşamak
Spor müsabakaları ve sportif müsabakalar için kullanılan salon ve zeminler, tarih boyunca istisnalar dışında barış, kardeşlik, tanışma, dayanışma vasıtaları ve zeminleri olarak kullanılmıştır. Aslında sporun ruhunda, tatlı bir rekabet ile birlikte tanışma, dayanışma ve kaynaşma manaları yatmaktadır.
Olimpiyatların tesis edilmesi ve bütün dünya ülkeleri ile kıtaların bir araya getirilmesindeki esas maksat, bu kaynaşma ve dayanışma ruhunu bütün dünya insanları arasında tesis etmek ve yaygınlaştırmak olarak ifade edilmektedir.
İslam’ın cihanşümul barış, yardımlaşma ve dayanışma esaslarından habersiz veya uzak olan Batı insanlarının, böyle bir yola başvurmaları, aslında insan fıtratında mevcut olan yakınlaşma ve dayanışma ruhunun da bir yansıması olarak ifade edilebilir. Spor dalları arasında elbette bunların istisnaları ile birlikte fıtrat ile bire bir uyuşmayan bazı branşlar ve dallardan da bahsedebiliriz. Bu konu üzerinde elbette ayrıca durulabilir.
Ülkemizde de tarih boyunca İslam’ın tavsiye ve teşvik ettiği bazı spor dalları ve branşlarının yanında, son yüzyıllarda Batı kültürünün bütün dünyada her konuda belirgin bir şekilde yayılması ve öne çıkması ile birlikte hemen hemen bütün spor dalları, farklı oranlarda yer bulmaya ve uygulanmaya başlanmıştır.
Futbol müsabakaları, bunlar içinde en büyük ve en geniş etki alanı bulan spor dallarının başında gelmektedir. Belki bu sporun okul bahçelerinde ve uygun alanlarda oynanabilme kolaylığı, küçük yaşlardan itibaren revaç görmesinin ve yayılmasının en önemli sebepleri arasında sayılabilir.
Bugün bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de futbol en yaygın sporların başında gelmektedir. Futbol, kitleleri ve özellikle gençleri çok çabuk etkileme, taraftar haline getirme, hatta zaman zaman bunların daha da öteye giderek fanatik ve holigan bir mahiyete bürünmelerine müsait bir spor dalı olarak, her geçen gün etkisini artırmaktadır.
Futbolun bu geniş etki alanı ve gençlerin yönlendirilmesine müsait bir araç olması bakımından, son yıllarda bazı art niyetli teşebbüs ve gayretlere de alet edildiği görülmektedir. Son haftalarda Türkiye’de, futbol sahalarında ortaya çıkan bazı art niyetli ve karanlık odakların, kendi süfli ve alçak emellerini gerçekleştirmek için harekete geçtikleri görülmektedir.
Önceki yıllarda da, özellikle İstanbul’da bazı büyük takımların müsabakalarında, kendilerini farklı şekillerde isimlendiren bazı taraftar gruplarının harekete geçerek çirkin ve sporun ruhuna uygun olmayan bazı sloganları attıkları ve zaman zaman da aynı amaçla bazı yürüyüşleri gerçekleştirdiklerine şahit olmuştuk.
Hatta bu gruplardan bazılarının Gezi olayları sırasında sahneye çıktığını, o günlerde terör grupları tarafından yapılan büyük tahribat ve saldırılara destek verdikleri ve bu çerçevede önemli zararlara da sebebiyet verdiklerini üzüntü ile müşahede etmiştik.
Yine geçen haftalarda İstanbul’da yapılan bazı lig maçlarında, taraftarların arasına karışan bazı art niyetli kişi ve provokatörlerin taraftarları tahrik etmeye çalıştığı, sporun ruhu ile bağdaşmayan bazı sloganları atarak hükümet ve Cumhurbaşkanına hakaret içeren sloganlar ile gerginliğe yol açtıklarını üzüntü ile takip ettik.
Geçen hafta sonu Bursa Şehir Stadyumunda oynanan Bursaspor-Amedspor maçı sırasında, maalesef çok daha fazla üzücü ve toplum huzuru açısından tedirgin edici bazı pankartların açılması ve sloganların atılması, organize bazı art niyetli gayretlerin toplumu kamplara ayırmak ve çatışma ortamına sürüklemek için sinsi bir şekilde çalışmaya başladıkları konusunda bir kanaat vermeye başladı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ve arkasından da yerel seçimlerin yapılacak olması, Türkiye düşmanı art niyetli bazı örgüt ve oluşumların ortalığı karıştırmak için harekete geçmiş olabilecekleri konusunda ciddi bazı şüpheleri de gündeme getirmiş bulunmaktadır.
Birçok siyaset insanı, yazar ve uzmanın da aynı tehlikeye işaret etmesi, konunun ciddiyetle araştırılması ve perde gerisinde bulunan güçlerin ortaya çıkarılması bakımından çok hayati bir zarurete parmak basmıştır.
Bursa Şehir Stadyumunda açılan pankartlar, bir dönem yaşanan karanlık ve kâbus dolu günleri ve toplumu derinden yaralayan fail-i meçhul cinayetleri de gündeme getirdi. "Beyaz Toros" Güneydoğu il ve ilçelerinde bir döneme damgasını vuran bir simge haline gelmişti. O dönemler ‘Beyaz Toros’a bindirilip bilinmeyen bir yere götürülen çok sayıda insandan bir daha haber alınmamıştı.
O günleri birçok vatandaşımız ve kardeşimiz hatırlar. Binlerle ifade edilen fail-i meçhul cinayetler ve asit kuyuları, bugün bile hatırlandıkça birçok insanda derin acıları ve korkuları da beraber getiren çok büyük bir travmaya sebep olmuştu.
Yine stadyumda bir pankart halinde portresi açılan ve "Yeşil" kod adı ile bilinen Mahmut Yıldırım isimli şahıs da bu fail-i meçhul cinayetlerin baş aktörlerinden birisi olarak o günlerde bölgede korku ve tedirginlikle telaffuz edilen isimlerin başında geliyordu. Bu iki pankartın açılması ve atılan sloganlar, bazı insanların aynı günlerin özlemi içinde olduğunu ve bir yerlere bu şekilde mesaj göndermeye çalıştığı şeklinde yorumlara yol açtı.
Evet, Türkiye terör olayları sonucu öldürülen binlerce masum insan ile ve bu terör olayları bahane dilerek suçlu suçsuz ayırımı yapılmadan ve hiçbir yargılamaya tabi tutulmadan öldürülen insanların acılarını tam bir kaos ortamında yıllar boyunca yaşadı. Bu acı, en çok Güneydoğu illerinde olmak üzere, şüphesiz Türkiye’nin dört bir köşesinde yaşandı. Bugün bile bu acıların unutulmadığı çok sayıda hanemiz ve derinden derine bu acıları yaşayan çok sayıda insanımız bulunmaktadır.
Türkiye, bu huzur ve güven ortamına çok kolay bir şekilde gelmedi. Uzun yıllar çok büyük acılar yaşanarak ve maddi-manevi çok büyük bedeller ödenerek bu günlere ulaşıldı.
Şimdi binlerce insanın bir araya geldiği stadyumlarda bazı tahriklerde bulunarak nefret ve düşmanlık tohumlarını Türkiye’nin dört bir tarafına yaymak isteyen karanlık güçlere ve ipleri muhakkak ki yurtdışı kaynaklı bazı örgütlerin elinde bulunan provokatörlere asla fırsat verilmemelidir.
Onlarca yıl boyunca yaşanan çok büyük tecrübe, muhakkak ki bu konuda yol gösterici olacaktır. Bu konu basit bir güvenlik ve asayiş konusu kabul edilerek, üstünkörü soruşturmalarla geçiştirilecek bir konu değildir.
İlgililer mutlaka, konu üzerinde derinlemesine bazı araştırma ve incelemeler yapmaktadırlar ve yapmalıdırlar. Sonuna kadar bu konu üzerine gidilmelidir. Geçmiş olaylardan ve acılardan gerekli dersi almazsak ve tecrübelerden yararlanmazsak, gelecek günleri de yeniden kaybetme riski ile karşı karşıya gelebiliriz.
Ülkenin her karış toprağında sağlanan huzur ve güven ortamının daha da tahkim edilmesi ve devam etmesi için, herkesin ve özellikle ilgili ve yetkili kişilerin daima teyakkuz halinde olması gerekir. Bu tezgâhı kuran kişiler bulunarak, mutlaka en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
Bilinmektedir ki, Türkiye’de huzur ortamının yerleşmesinden rahatsız olan ve yeniden bütün ülkeyi saran bir kaos ve kargaşa ortamının oluşmasını isteyen ve bunun için de ellerini ovuşturan çok sayıda iç ve dış örgüt ve oluşumların varlığı, yetkili kişilerin mutlaka bilgisi dahilindedir.
Bir başka konuya da kısaca değinmekte fayda vardır. Doğu ve Güneydoğu Bölgemizde, birçok şehrimizin tarihi ve kadim isimleri bulunmaktadır. Bu isimlerin hangi şartlarda değiştirildiği de herkesin malumudur. Fakat aradan geçen yüz yıla ulaşan bir süreye rağmen, bu kadim isimler yöre halkı tarafından herhangi bir art niyet ve siyasi beklenti içinde olmaksızın kullanılmaya devam edilmektedir.
Bu çerçevede, Şanlıurfa elbette Ruha’dır. Diyarbakır, Diyar-ı Bekir ve Amed’tir. Tunceli Dersim’dir ve Cizre, Cizira Bota’dır. Bu isimler, bu yörelerimizde yaşanan ve yüzyıllarca süren kadim bir kültür ve coğrafyanın doğal ve tarihi bir sonucu olarak verilmiştir. Bu isimler, geçmiş kültürlerin yaşanması ve hatırlanması amacıyla kullanılmaktadır ve bunlar için de herhangi bir evham ve telaşa kapılmaya gerek yoktur. Herkesin ve özellikle siyasetçilerin, bu konuda gereken hoşgörü ve anlayışı göstermelerini beklemek, bu bölge insanlarının en tabii hakkıdır.
Önümüzdeki aylarda çok kritik bir süreci hep beraber yaşamaya başlayacağız. Çok iddialı söylem ve ittifaklarla girilecek bir Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru hızla yaklaşıyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçiminden birkaç ay sonra da yerel seçimler için düğmeye basılacak. Bu tür ortamlar terör örgütleri ve onların arkasında bulunan ve onları kullanıp finanse eden güçler için en uygun ortamlar olabilir.
Birkaç gün önce Bursa’da yaşanan olayların bir benzerini veya Allah göstermesin daha da ötesini aynı örgütler, başka şehirlerimizde de sahneye koymak isteyebilirler. Hele hele spor alanlarında kendinden geçmiş bir şekilde takımını destekleyen ve gençlik hevesatı ile hareket eden gençleri, hepimizi üzecek olaylara yönlendirmek, muhakkak ki çok daha kolay olacaktır.
Herkes, bu konuda çok dikkatli ve çok uyanık olmak zorundadır. Emniyet kuvvetleri, diğer bütün görevliler, Türkiye Futbol Federasyonu yetkilileri ile birlikte Kulüp yönetimleri, her zamandan çok daha tedbirli ve dikkatli olmalı ve gereken önlemleri fazlasıyla almalıdırlar. Seyirciler ile birlikte futbol takımlarının taraftarları da her zamandan daha dikkatli ve temkinli olmak zorundadırlar. Bu hassas sürecin zararsız bir şekilde atlatılması için her bir vatandaşımız sükûnet ve vakar ile davranmalı, tahrik ve provokatif eylemler ve tertipler karşısında gereken sağlam duruşu ve sağduyulu davranışları göstermelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.