Raşit Duran
Aydınlık Dörtlü: Uhuvvet, Muhabbet, İttihat, Tesanüt
Bediüzzaman 18 Mart 1960 tarihinde Said Özdemir’in şahsında bütün nur talebelerine son vasiyetini yapar: “Kardeşim, sana son vasiyetim! Hizmeti düşünmeyin. Cenab-ı Hak bu hizmeti en muhaliflere bile yaptıracaktır. Sizin düşüneceğiniz Uhuvvet, Muhabbet, İttihat ve Tesanüt.” Aslında sadece Türkiye ve İslâm dünyasının değil, insanlık âleminin şiddetle ihtiyaç duyduğu dört insani vasıf veya hissiyat. Ehline malumdur, psikoloji ve sosyoloji sahasında Karanlık Dörtlü diye belirtilen, adı bile karanlık ile ilişkilendirilen ve insanı zehirleyip tefessüh ettiren/çürüten olumsuz kişilik özelliklerinden (narsisizm, Makyavelizm, psikopati, sadizm) mülhem, Bediüzzaman’ın şu vasiyetine -naçizane ben de- Aydınlık Dörtlü diyorum.
Karanlık dörtlüdeki kişilik özelliklerinin bireysel ve toplumsal hayatımıza yansımaları son derece olumsuz olurken; aydınlık dörtlü hem maddi hem manevi alanda fevkalade olumlu neticeler ve semereler verir. Kaldı ki İslâm dünyasının ihtilafından yararlanan sömürgecilerin içinde sürekli satranç oynadığı çalkantılı coğrafyamızda kronik sorunların temelinde, aydınlık dörtlüyü, ülke ve bölge çapında siyasi, iktisadi ve içtimai hayat sahasında kâmil manada bir türlü gerçekleştirememiş olması vardır.
Oysa her şeyiyle tevhit yani bir ve birlik diyen ve aydınlık dörtlüyü inancının hemen bütün aşamalarında şiddetle tavsiye ve telkin hatta emreden bir dinin müntesiplerinin bunları bireysel, toplumsal ve bölgesel planda yapamamaları, kendilerinin maddi-manevi terakkisine / ilerlemesine, güçlenmesine, dünyada sözü dinlenir bir muvazene / denge unsuru olmasına mâni olmasıyla birlikte sulh-u umumiye / dünya barışına giden yolu da tıkamakta veya en azından geciktirmektedir. Bu tıkanıklığın kilidini açacak anahtarlardan birisi de bu aydınlık dörtlünün öncelikle kendi dünyamızda hâkim konuma gelmesidir.
Aydınlık Dörtlü
1. Uhuvvet; yani kardeşlik. Uhuvvet Risalesi olarak telif edilen 22. Mektubun birinci bahsinde kardeşliğin lüzumu ve ehemmiyetine işaretle bireysel ve toplumsal hayatımıza olumlu yansımaları izah edilmiş; ayrılık ve gayrılığa ve düşmanlığa sebep olan taraftarlık, inat ve haset gibi menfi kişilik karakterlerinin insanın maddi-manevi, şahsi, toplumsal hayatı için zehir hükmünde olduğu beyan edilmiştir.
2. Muhabbet; yani sevgi. Bediüzzaman’ın 1911 yılında Şam’da Emevi Camiinde okuduğu hutbede, “Avrupalılar terakkide istikbale uçmalarıyla beraber bizi maddi cihette kurûn-u vustâda / Ortaçağda durduran ve tevkif eden altı tane hastalıktır.” teşhisini koyduktan sonra üçüncü maddesinde, “Adavete muhabbet.” gibi fevkalade dikkat çekici bir tabir kullanır. Yani, düşmanlığı sevmek. Başka bir yerde de kullandığı tabir şudur: “Muadat-ı cahilâne: Cahilce birbirine düşmanlık beslemek.” Tam da bugünkü inanç dünyamızın toplumsal hayatını şerh ve izah eden orijinal bir tabir ve kavramdır. Oysa bireyin ve toplumun mutluluğunu temin eden muhabbet ve sevmek sıfatıdır. İnsanlık âlemini esaret altına alan, rahmetli Cemil Meriç’in “deli gömleği” dediği -izm’li cereyanlar gücünü, haklı ve hakikatli olmalarından değil; beşerin ihtilafından, adavetle birbirine düşmesi sonucu kuvvetini kaybetmesinden almaktadırlar. Şirazlı Hâfız, Bostan’ında, “İki cihanın rahat ve selametini iki harf tefsir eder, kazandırır: Dostlarına karşı mürüvvetle muaşeret ve düşmanlarına karşı barışçıl muamele etmektir.” demiş.
3. İttihat; yani birlik ve beraberlik. Dahili imtizaçkârâne ittihat (toplumsal bütünleşme) ve bölgesel ittifaklar da buna dahildir. Fakat bu meselede Bediüzzaman’ın ikazına kulak vermek gerektir. İttihat; maksatta, hedefte olur, meslek ve meşrepte ittihat olmaz. “Zira taklit yolunu açar ve ‘Neme lâzım, başkası düşünsün’ sözünü söylettirir.” der.
4. Tesanüt; yani dayanışma. Toplumu oluşturan fertlerin birbirine maddi-manevi anlamda güç vermesi ve destek olmasıdır. Hem maddi hem manevi hayatın devamı için çok kıymetli ve önemlidir. Bediüzzaman tesanütteki güce dikkatimizi çekmiş, bunu, “üç elif” metaforuyla izah etmiştir. “Üç elifin ayrı ayrı olması halinde (3) üç, yan yana gelmesi halinde (111) yüz on bir kuvvetinde olacağını” ifade etmiştir. Herhalde tesanütü bundan daha güzel açıklayacak bir örnek olamaz diye düşünüyorum.
Risale-i Nurların sair yerlerinde izah ve beyan edilen başka Aydınlık Dörtlüler de mevcuttur.
Mesela, Risale-i Nur mesleğinin, herkese faydası olan dört esası; “acz, fakr, şefkat ve tefekkür”;
Mesela, (bir fazlasıyla) hem toplumsal hem siyasal hayatı anarşizm belasından kurtaran, “merhamet, hürmet, emniyet, haramdan uzak durmak ve serkeşliği bırakıp itaat”;
Mesela, Risale-i Nur şakirtlerinde bulunan “sadakat, sebat, ihlas ve kahramanlık” sıfatları da aydınlık dörtlülerdendir. Ve daha başka niceleri…
Özetle, psikolojinin ve sosyolojinin, insanları, hayatın her sahasında bataklığa ve karanlığın çıkmaz sokaklarına götüren Karanlık Dörtlüsüne bedel şu Aydınlık Dörtlü, hayatımıza hâkim olsa; muhtaç olduğumuz toplumsal barış ve huzur ortamı tez vakitte hem de suhuletle / kolaylıkla tesis edilir. Dünya hayatında maddi dinamikler kadar belki ondan daha ehemmiyetlisi ve lüzumlusu manevi dinamiklerdir. Zira, “Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkârâne ittihad gittiği vakit, mânevî hayat da gider.”
(Bediüzzaman)
**
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.