Mehmet Erdoğan

Mehmet Erdoğan

Bedîüzzaman ve Siyaset -4

Bediüzzaman iman hizmetinde olduğu gibi, siyasi ve içtimai konularda da nev-i şahsına münhasır müstakil bir yol takip etmiştir. Bu bakımdan, Onun siyasetle ilgili söz ve uygulamalarının; günümüzdeki telakki ve anlayışlarla karıştırılmaması gerekir. Çünkü niyet, maksat ve tarz olarak oldukça farklı ve değişiktir. Onun şiddetle kaçındığı ve hiçbir zaman yapmadığı, siyaset şekillerini kısaca şöyle özetleyebiliriz:

A- 1- Hükümeti ele geçirmek maksadıyla; İhtilal ve kalkışma teşebbüsünde bulunmak; idareye fiili olarak müdahale etmek, kendisine zulmedenlerden intikam almak maksadıyla İllegal teşkilatlanmak. 2- Risale-i Nur adına bir parti kurarak yönetime talip olmak. 3- Kurulmuş olan bir partiyi ele geçirmeye çalışmak, o partinin bir organı gibi faaliyet yapmak, parti güdümüne girmek, kadrolaşmak. 4- Siyaset amaçlı dernek veya vakıf şeklinde teşkilatlanmak, daha doğru bir ifadeyle, dinî ve uhrevî olan bu kurumların siyasi amaçlı faaliyet yapmaları. 5- Partizanlık, yani fanatik tarafgirlik, muhalif fikirde olanları tekfir veya tefsik etmek. 6- Siyaset ve siyasi gücün dinsizliğe, din düşmanlığına ve menfi ırkçılığa alet edilmesi. 7- Dinin ve Mukaddes mefhumların, siyasete alet ve basamak yapılması. 8- Menfaat amaçlı siyaset, yani partilerle pazarlık, Milletvekilliği ve bakanlık talepleri vb. gibi faaliyetlerden Bediüzzaman daima kaçınmış ve uzak durmuştur.

Kendisinin bilfiil yaptığı ve talebelerine de tavsiye ettiği yasak olmayan siyasi faaliyetler:

B- 1- İdarecilerin din ve vatan için faydalı hizmetlere yönlendirilmesi ve teşvik edilmesi. 2- İdarecilerden; Kur’an, İslamiyet ve vatan için mümkün olan makul ve faydalı taleplerde bulunulması, onlara yol gösterilmesi, proje sunulması, yapılan yanlışlıklara itiraz edilmesi; onlara nasihat ve tavsiyelerde bulunulması, müspet faaliyetlerine yardımcı olunması. 3- Mevcut partilerin, zihniyet yapılarının analiz edilmesi, Kur’an, İslamiyet ve vatan açısından, hangi partinin zararlı, hangisinin faydalı veya daha az zararlı olduğunun açıklanması, anlatılması. 4- İktidar adayı durumundaki partilerden ehvenüşşer konumundaki siyasi teşekküle dışarıdan nokta-yı istinad ve ihtiyat kuvveti olarak, rey ve destek verilmesi; desteğin izhar ve ilan edilmesi, desteklenen partiye vatandaşların teşvik ve davet edilmesi; kısacası desteklenen siyasi teşekküle (içine girmeden ve politize olmadan) faydalı ve yardımcı olunması gibi faaliyetler yasak kapsamının dışında tutulmuş ve bizzat uygulanmıştır… (Taban desteği ve iktidar olma şansı olmayan küçük ve sembolik partiler destek hususunda değerlendirmeye alınmaz. Çünkü onlara verilecek reyler daha zararlı zihniyetlere yardım olacağından, değerlendirme İktidara aday ve alternatif durumundaki partiler arasında yapılır.)

Görülüyor ki; Bediüzzaman’ın onayladığı ve tasvip ettiği siyasi faaliyetler, sadece rey vermekten ibaret olmayıp, geniş bir alanı kaplamaktadır. Nitekim (B) şıkkında belirtilen bütün faaliyetlerin hemen hepsinin bizzat Bediüzzaman tarafından yapıldığı, Risalelerde belgeleri ile sabittir. Çünkü Bediüzzaman bu şekildeki faaliyetleri, siyaset hesabına değil; Kur’an, İslamiyet ve vatan maslahatı hesabına yapmıştır. Bundan dolayı bu faaliyetleri şerrinden Allah’a sığındığı siyasi faaliyetler olarak görmemektedir. Bediüzzaman’ın siyasetteki Muktesid meslek diye adlandırdığı ve Siyasetin dine alet edilmesi olarak nitelendirdiği tarz budur. Bazı şahısların, Risale mesleğini koruma adına bu tarz faaliyetleri de yasak saymaları isabetli değildir. Hususi mizaçlara bir diyeceğimiz yok. Yani bazı kişilerin, bu şekilde düşünmeleri, şahsi ve indî tercihleri olarak normaldir. Fakat Risale görüşü değildir. Bu Bediüzzaman’a rağmen şahısların kendi mülahazalarıdır. Bizim itirazımız; bu hususi ve şahsi görüşlerin Bediüzzaman’ın görüşü imiş gibi takdim edilmesinedir. Zira bunun bazılarının anladığı gibi olmadığı yukarıda müşahhas örneklerle ispat edilmiştir. Bu telakki ve anlayışla Bediüzzaman’ın uygulamaları arasında bihayli farkın olduğu, izahtan varestedir.

Bediüzzaman’ın siyaset karşısındaki tavır faaliyetleri açıkça belli iken, bugün aynı faaliyetlerin yapılması neden yadırganmakta, kınanmakta ve hatta Risalelere aykırı telakki edilmektedir? Zihniyetleri temsil eden siyasi teşekküller bugün de aynen devam ettiğine göre, neden bu faaliyetler ihmal edilmekte ve önemsiz sayılmaktadır? Bu şekildeki davranışta, esas amacın tehlikeli zihniyet temsilcisi partilerin iktidara gelmelerine engel olmak olduğuna göre, bunun neresi yanlıştır? Bu zihniyete karşı gerekli tedbirlerin alınmaması, tehlikenin hafife alınması anlamına gelmez mi? Yetkili ve etkili makamlara talip olanlara, temsilci heyetler halinde gidilip, bölge ve ülke için gerekli teklif ve tavsiyelerde bulunulması, projeler sunulması Nur hizmetlerinin bir gereği değil midir? Hâlbuki, bırakın bu görüşmelerin yapılması, bazı vakıf ve derneklerin hangi partiye destek verdiklerini açıklamaları bile kınama konusu yapılmıştır. Zaten derslerde bu konular ambargoludur. Bazı şahısların hatırı için bahsetmek kesinlikle bir tabu haline gelmiş. Hiç olmazsa, sosyal medya bu iş için kullanılamaz mı? Bunlar yapılırken siyasete mi girilmiş olunuyor? İdeolojik zihniyetlere bakarak, Risale-i Nur prensipleri ve hizmetlerimiz açısından, günümüzdeki iktidarın muhafaza edilmesi için gayret gösterilmesi, bir mecburiyet ve zaruret değil midir? Çünkü bu bir parti taraftarlığı olmayıp, din aleyhindeki tehlikeli zihniyetlerin iktidara gelmemeleri için bir tedbirdir. Normal bir vatandaşlık görevi ve Risalelerin de tavsiyeleri olan bu faaliyetlerin ayıp ve sakıncalı olan bir tarafı yok ki, ilan edilmesin ve gizli tutulsun. Çünkü şahsi menfaat ve makam beklentisi söz konusu değildir. 1950’li yıllarda Üstad ve talebeleri tarafından aleni olarak DP için yapılmış olan bu faaliyetlerin yanlış olduğunu düşünenler, hiç olmazsa Risale adına konuşmamalıdırlar. Bugünkü bu hür ortamın muhafaza edilmesi ve hizmetlerimizin serbestçe yapılabilmesi için bu faaliyetler son derece önemlidir. CHP gibi, dine, dindara ve dini faaliyetlere karşı tavrı belli olan bir zihniyetin iktidara gelmesinin, nelere mal olacağını iyi hesap etmek gerekir. Basra harap olduktan sonra dövünmenin bir faydası yoktur. 1970’li yıllarda, dini faaliyetleri kısıtlama amacıyla çıkarılmaya çalışılan Anayasayı Koruma Kanunu ile ilgili olarak, Rahmetli Bekir Berk abi Türkiye’yi ayağa kaldırmıştı. Her ilden çekilen telgraflarla bu kanun engellenmişti. Bunun en güzel örneğini Üstad şu veciz ifadeleri ile ne güzel özetlemiş:

‘Eyyüherrüus verrüesa!.. Tekasülî olan tevekkülden sakınınız. İşi birbirinize havale etmeyiniz. Elinizdeki malımızla ve yanınızdaki aklımızla bize hizmet ediniz. Çünkü şu mesakini istihdam ile ücretinizi almışsınız.’

(Nursi, Münazarat, 65)

‘Ey tabaka-i havas! Biz avam ve ehl-i medrese, sizden hakkımızı isteriz.

Sual: Ne istersin?

Cevap- Sözünüzü fiiliniz tasdik etmek, başkasının kusurunu kendinize özür göstermemek, işi birbirine atmamak, üzerinize vâcib olan hizmetimizde tekâsül etmemek, vasıtanızla zayi' olan mâfâtı telafi etmek, ahvalimizi dinlemek, hacatımızla istişare etmek, bir parça keyfinizi terketmek ve keyfimizi sormak istiyoruz! Elhasıl: Vilayat-ı Şarkıye ve ülemasının istikbalini temin etmek istiyoruz. İttihad ve Terakki manasındaki hissemizi isteriz. Üzerinize hafif, yanımızda çok azîm bir şey isteriz.’

(Nursi, Münazarat, 83)

Hizmet bölgelerinden tespit ve tensip edilecek heyetler vasıtası ile bugünkü şartlar muvacehesinde, idarecilerden ve idareye talip olanlardan; Kur’an, İslamiyet ve vatan maslahatı için, makul ve mantıklı bir takım taleplerde bulunulamaz mı?

Risale-i Nur Hizmetlerinin temelini, elbette ki dersler ve dershaneler teşkil etmektedir. Bunda kimsenin bir şüphe ve tereddüdü yoktur. İhmali de söz konusu değildir. Ancak sakıncalı olmayan diğer faaliyetlerin, temsilen de olsa yapılması neden mahzurlu olsun?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.