Can Aynası Buğulanırsa

Bilmem dikkat ettiniz mi; bazı kelimeler vardır söylenişi insanın yüzünde güller açtırır, gönlü ferahlatır, gözlerinin içini güldürür: Dost gibi dostluk gibi, yar gibi, yaren… Dost, anlam evreni çok geniş bir kelime... Günlük konuşmalarımızda sıklıkla yer bulan, bütün güzel vasıfları bir tek heceye sıkıştıran bu kelime hayatımızda olduğu gibi atasözlerimizde, deyimlerimizde, şiirimizde de geniş bir seyr ü seyahat alanı bulmuş, özgün yerini almıştır: “İyilerle dost ol, kötülerden emin olursun. Ağaç yaprağıyla, insan dostuyla güzeldir. Dostun attığı taş baş yarmaz. Dost başa düşman ayağa bakar” ve daha niceleri…

Bilginler, filozoflar bu iki kelimeyi baş tacı etmiş, mutasavvıflar öğretilerini neredeyse baştan sona bu iki kelime üzerinde inşa etmişler. Can aynası temizse, buğulanmamışsa dostun cemaline makes olur, yansıtır. Bu aynayı temiz tutmak dosta sevgi, dosta saygı, dosta vefadır. Hz. Mevlânâ, Mesnevîsinde dost der de başka şey söylemez neredeyse:

“Yegâne dost Cenab-ı Hak’tır. Kötü dost, kötü yılandan daha beterdir. Zira kötü yılan, insanın sadece canını alır. Kimseyi incitme ki dost, senin hasmın, düşmanın olmasın. Dost, her an can aynasıdır. Dikkat et, nefes onu buğulandırmasın.

Şiirimizin bütün dallarında “dost” müstesna bir yere sahiptir. Divan şiirinde, halk şiirinde ve modern Türk şiirinde bu kelimenin kıskanılacak bir yeri vardır desek abartmış olmayız. Dost iyi gününde kötü gününde dostunun yanında bulunur; derdini sevincini paylaşır. Onunla sevinir onunla üzülür:

Şâd u handân ola eyyâm-ı sürûrından anuñ
Dem-i mâtemde ise bile anuñla bulına
(Beyânȋ)

Sevinç zamanında onunla sevinip güle; yas zamanında ise onun yanında buluna.

Sıkıntılı zamanlarda dostlarla bir arada bulunmak, sohbet etmek insana derdi, tasayı unutturur, gönle ferahlık verir; daracık zindanı meydana çevirir. Dostlarla sohbet, dostlarla gezip tozmak cana can katar:

Hak budur kim safâ irer câna
Dostlarla olan mu’âmeleden
(Filibeli Vecdî)

Dost hatırı yücedir, Ka’be değerindedir. Kâbe Hz. İbrahim’le oğlu Hz. İsmail’in inşa ettiği mabed; gönül ise Allah’ın inşasıdır. Gönül kırmak, hele dostun gönlünü kırmak yenir yutulur bir cürüm değil… İnsanın kalbini kırmak Kâbe yıkmakla eşdeğer. Önemli olan yapmak, yıkmak değil. Yunus, “Gönüller yapmaya geldim” der. Gelibolulu Âlî ne güzel söylemiş:

Hâtırum yıkma benüm Ka’be-i ‘ulyâ yıkılur
Dostum Ka’be yıkıldukda bu dünyâ yıkılur

Dostum, hatırımı yıkma, (yıkarsan) yüce Ka’be yıkılır; yüce Ka’be yıkılırsa dünya yıkılır.

Niyazȋ-i Mısrȋ, dost deyince Allah’ı kast eder. Allah dostsa her şey, her varlık dosttur. Allah’ın mahluku olmak bakımından bütün evren kardeşlerden ibarettir. Mısrî O’nu özler, ona kavuşmayı diler. O’na uçarak gidip kavuşmayı ister. Zikri fikri dosttur. Dostu ister, dostu çağırır, dostu arar:

Dünyâ gamından geçip yokluğa kanat açıp
Aşk ile dâim uçup çağırıram dost dost

Dünya üzüntüsünden geçip yokluğa kanat açıp, sürekli aşkla uçup dost dost diye çağırırım.

Söze şiirle girince şiirle devam kaçınılmaz olur. Âşıklarımızı ihmal etmek olmaz. Onların amel defterleri güzel şiirleri sebebiyle sürekli açıktır. Bizim de vefa borcu olarak onları rahmetle yad etmek boynumuza borçtur. Kaldı ki sözlerimizi onların ruh aynalarından yansıyan güzel mısralarıyla süslüyoruz. O zaman borcu eda lazımdır. İrfan hazinesinden inciler devşiren gönlü aydınlık halk/Hak şairlerimiz, dost kelimesini bütün incelikleri, anlam katmanlarıyla şiirlerinde dillendirmiş, sazın nağmeleri arasında hafızalara emanet etmişlerdir.

Dostlukta dikkat edilecek en önemli husus dostu kıracak, incitecek, üzecek söz ve davranışlardan uzak durmaktır. Kalp bir kez kırıldı mı tamiri güçtür… Ah vah etmenin faydası dokunmaz. Dostunu küstüren, daha doğrusu küstürdüğünün farkına bile varamayan Öksüz Âşık, dostun kendisine neden küstüğünü anlayamadığını, kalbinin ta derinliklerinden derin bir ıstırapla dile getirmektedir. Hele bir de dost küsüp başkalarını dost edinmeye kalkışınca varın Âşık’ın halini görün, mısralarına yansıyan feryadını duyun:

Ağlayıp yürürüm bir dem gülmedim
Hakikatli doğru yari bulmadım
Hey ağalar aslı nedir bilmedim
Dostum küsmüş rakibleri yâr eyler

Bülbül ve gül şark şiirinin vazgeçilmez iki figürü. Aşkların en acısının, en umutsuzunun istiareleri. Bülbül yuvasını gül fidanına yapar, gülün açışını bekleyerek sabahlara dek hazin hazin öter. Gül fidanı dikenlidir, kalbini kanatır. Kuloğlu başka bir pencereden seslenir: mecazlarla süslediği mısralarında bülbül, gül ve diken istiaresini kullanarak dikene değil güle konmayı salık verir; eski düşmanların dost olamayacağını vurgular. Hitabı görünüşte bülbüledir ama asıl muhatabı biz insanlardır. Dikenden, diken gibi acı veren insanlardan uzak durmayı salık verir:

Konarsan güle kon, dikene konma,
Eski düşmanların dost olur sanma.
Açıp o göğsünü hâre dayanma.
Rakiplerin kasdı canadır bülbül.

Dostun bir diğer önemli özelliği kıymet bilmesidir. Dost, dostun kıymetini bilir. Dostun aynası olur, düşündüğü gibi düşünür, duyduğu gibi duyar, hisseder. Gevherî, kıymet bilen dostun önemine dikkat çeker. Bunun aksi olabilir mi, demeyin olabilir. Söz konusu olan dıştan dost görünenlerdir.

Ayak bas meyanda sözünden dönme
Kıymetin bilmeze dostumdur deme

Karacaoğlan da Gevherî’ye hak verir, yalancıdan dost olmaz diyerek görüşünü paylaşır. Bir insan size yalan söylüyorsa ondan kaçın, dostlar defterine adını sakın kaydetmeyin:

Bir bölük turna da havada kuşlar
Bak başıma geldi gördüğüm düşler
Size derim, size yâran yoldaşlar
Kavli yalan dostu sevmeli değil

Levnî ünlü “Atalar Sözü Destanı” manzumesinde her yüze güleni dost edinme diye ikaz eder bizi. Dost acı söyler der; ama sen incinme! İnsan doğru sözden rahatsız olabilir fakat dinleyip kabul etmek en uygun olanıdır. İnsan şah damarına, sokmak üzere yaklaşan akrebi gösteren dostun doğru sözünden incinmemeli:

Arzeyle bu pendi kendi özüne
Dost addetme her güleni yüzüne
İncinme dostunun doru sözüne
Doğru söz insana batar demişler

İnsanlar yalancı dostlardan çok çekmişlerdir. Mecnûnî mahlasını kullanan arif halk ozanı dostluğun yalancıktan olamayacağını vurgular. Sözde dost olan çoktur fakat gerçek dost, az bulunur. Dost gerektiğinde dostu için canını feda eder:

Kani ya, bir böyle cânan bulunmaz
Bulunursa ne olduğu bilinmez
Yalancılık ile dostluk olunmaz
Dost gerektir dost yoluna ölücü

Dost yoluna postunu/canını ya da makamını feda ettiğini söyleyen Konyalı Şem’î ‘nin sözleri Mecnunî’yi doğrularken, daha da ileri giderek dosta giden tozlu yol olmayı arzular. Böyle bir fedakârlık ancak gerçek dostlardan beklenebilir:

Çoktan beri arzularm dostumu
Dost yoluna fedâ ettim postumu
Gelen geçen, ko, çiğnesin üstümü
Dosta doğru gider tozlu yolum ben

Aşık Veysel, muhtemelen insanlardan çok incindiği bir zaman “kara toprak”ı dost diye seçer. Haksız da sayılmaz. İnsan topraktan yaratılmış, hamurunda toprak var. Başka bir şiirinde dostlarına vasiyette bulunur, beni unutmayın der:

Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın
Düğün olur bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın

Söylenecek çok söz, verilecek pek çok örnek şiir var ama kısa kesmek de yazının bir özelliğidir. Hem sözün tamamını söylemek de okuyucuya karşı ayıp olmaz mı? Sözü modern şiirimizden iki örnekle tatlıya bağlamak güzel olmaz mı? Dostluğu bir kitaba teşbih eden Bedri Rahmi Eyuboğlu, daha da ileri giderek havaya, suya, ekmeğe benzetir. Haksız da değildir. Dost vazgeçilemez bir ihtiyaçtır. Dost insandır; kusurdan, hatadan arınmış değildir. Yanlış yapabilir. Sürçebilir. Hata işledi diye dostluğu kesip atmak dostluğa yakışmaz. Kestirip atmak olmaz:

Dostluk dediğin güzel bir kitap
Hava gibi
Su gibi
Ekmek gibi
Vazgeçilmez bir tat
Sonuna kadar dayanmak şart
Dostluk dediğin eşsiz bir kitap
Sevmediğin sayfaları varsa atla
Sayfayı kökünden yırtmak şart mı

Dostun kıymetini bilelim ki dostluk devam etsin. Can aynasını tozlardan, ham nefeslerin buğusundan, kirden, pastan, kırıcı taşlardan korumak dileğiyle sözü Haydar Ergülen’e bırakalım:

Kalbinden cama bir taş değer, dosttandır
Kırılınca anlaşılır kalbin camdan olduğu
Kalbin bahçesinde bir gül solar, dosttandır
Dostun varsa taşı güle sayarlar, akşamı güne
Dostum varsa sözümü şiire sayarlar, beni şaire
Dostum var, öyleyse ölebilirim bile!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.