Hümeyra Yıldız Dülek
Yalnızlaşıyor muyuz?
Covid illeti çıkalı 3 yıl oluyor neredeyse. Rahatsızlıklarımdan dolayı zaten birçok şeye ara vermiştim. Covid yüzünden de dışarı çıkmalarımı bayağı aza indirgedim. Elbette teşrik-i mesaide bulunduğum arkadaşlarım dostlarımla aralıklı görüşüyorum lakin eskisi gibi sık değil. Şimdilerde daha çok telefonla halleşiyoruz dostlarla. Geçenlerde bir arkadaşımla uzunca sohbet ederken ara sıra benim de muzdarip olduğum bir konuyu telefon sohbetimiz sırasında sık sık dile getirdi. "Şimdilerde komşuluk anlayışı değişti, bahçede görüp selam verip konuşuyor ama evlerine kabul etmiyorlar. Belkide covid yüzündendir ama bu covidden önce de böyleydi. Eski apartmanımdaki dostlukları, komşuluğu özlüyorum doğrusu. İnsanlar şimdilerde ayak üstü sohbetleri seviyorlar, evlerinde misafir ağırlamaktan kaçıyorlar sanki. Halbuki insan çay içerken sohbet etmek, halleşmek uzun soluklu dostluklar kurmak istiyor. Ben yüzeysellikten hoşlanmıyorum." diyordu. Çokta haklı aslında. yüksek yüksek apartmanlar koca bir şehir gibi, yüzlerce insan barındırıyor bağrında. Asansörde karşılaştığınız çoğu zevat selam verip, iyi günler demekten yoksun. Sanırım zaman bizi biraz yozlaştırdı. Bu durumu hastalığın sebebi olarak görmeli miyiz? Suç hastalığın mı? Yoksa biz zaten bunu tercih mi ediyoruz. Yalnızlaşıyor muyuz?
Öyle ya şimdilerde "kendinizi kötü hissettiren insanlardan uzak durun. Az insan, çok huzur. Sizi umursamayan insanlara kendinizi anlatmaya çalışmaktansa, yalnız kalmak çok daha iyi olacaktır" gibi cümlelerle ne kadar sıklıkla karşılaşır olduk. Ve sanırım bilinç altında geliştirdiğimiz herkes bir şekilde kötü, bencil, çıkarcı düşüncesinden dolayı yalnızlaşıyoruz. İnsan tüketen makinalara döndük resmen.
Oysa bizim kırk yıllık dostluklarımız vardı. İnsanı yalnızlığa iten öğretilerin önem kazanması sosyal ilişkilerimize zarar verir oldu. Günübirlik ilişkiler, yapmacık selamlaşmalar, dostluk kuramaz hale getirdi günümüz insanını. Farkında olmadan yalnızlığımızda yapacak işler türettik, mesela daha çok akıllı telefonlarımızla hasbihal eder olduk. Sosyal medya canımız ciğerimiz şu günlerde. Bu mazeretlerin adını da "vaktim yok" koyup; kendimizi rahatlatıyoruz maatteessüf...
Yalnızlığımızı sevmeye başlarken veya alışkanlık haline getirirken; dostluklarımızı fark etmeden tüketiyoruz. Tüketim toplumu olduk gerçekten, armudun sapı, üzümün çöpü bahaneleriyle mücadele etmeden, karşımızdaki insanın herhangi bir hareketinden rahatsızlık duyduğumuz anda köprüleri yakmak, uzaklaşmak, vazgeçmek; benim fikir yapımda değilse hayatımda olmamalı anlayışı hoşgörü duygumuzdan bizi fersah fersah uzaklara itti. Uzaklaştıkça yalnızlaştık ve küçücük kusurları affedemez, burnu kaf dağında umarsız bireyler olduk. Va esefa.
İnsanız biz; en nadide hususiyetimiz, duygusallığımızdır aslında. Tam da bu yüzden insan insana katlanmalı, dayanmalı. Kötülükten beslenen insanlar vardır elbet; Ve biz günlük hayatta incinebiliriz, duygularımız yara alabilir. Lakin, affedici olmak, herkesi sevmek değil ama anlamaya çalışarak empati kurabilmek bizi değerli kılar.
Ruhen huzurlu olmanın yolu; zor ve yorucu da olsa, kabul sınırlarımızı genişletip, kusurları görmezden gelmek kendi karakterimizden taviz vermek değil tevazu göstermektir. Kısacası; komşu komşunun külüne insan insana muhtaçtır. Her durumda anlamak, anlaşılmak zor ve yorucu da olsa gereklidir. Şimdilerde sadece sosyal hayat içinde değil, aile içi iletişimde de eksikliklerinin var. Bireysel yaşar olduk. Bir masa başında toplanıp yemek yemelerimiz azaldı. Adeta bir bölünmüşlük yaşıyoruz. Kısacası yalnızlaşıyoruz.
Yalnızlığa yönelişimiz, dış etkenlerden kendimizi korumak içindir belki de. Halbuki imani noktada kendimizi kuvvetlendirirsek yalnızlaşmamıza gerek kalmayacak, zira Allah inancı bize iç huzuru ve güveni sağlayacaktır. Her an her durumda “Nerede olursam olayım, Allah benimle beraberdir” düşüncesi insanı tehlikelerden korur ,kendisini yalnız hissetmez. En zor durumda Peygamberimiz (s.a.v) Sevr mağarasında Hz. Ebu Bekir’e; "…. Üzülme, tasalanma çünkü Allah bizimle beraberdir! " (tövbe – 40) dememiş miydi?
O halde Rabbimize olan inancımızla kalabalıklar içinde yalnız olmadığımıza kendimizi inandırarak; eşimiz, dostumuz, komşumuz, akrabalarımızla sıkı iletişim içinde bulunup, kendimizi iç dünyamıza, yalnızlığa mahkum etmeyelim İnşallah.
Unutmayalım ki; bütün tazyikatlara inat “Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir.” -Hadid 4- ayet-i Kerimesinin müjdesiyle bizim; bizi her türlü sıkıntıdan koruyacak Rabbimiz var. Elhamdülillah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.