
Hüsniye Ünal
Eski Nesil ve Yeni Nesil Arasındaki Farklar
Bir zamanlar hayat daha yavaş akardı. İnsanlar birbiriyle konuşurken acele etmez, "sözü hemen bitse de ben konuşsam" diye beklemezdi. Yüzlerde huzur, gözlerde vakar, sözlerde edep vardı.
Şimdi zaman hızlandı, dünya değişti. İnsan da değişti. Aynı gökyüzü altındayız ama bakışlarımız farklı. Bir yanımız geçmişin sabırla yoğrulmuş insanlarını özlüyor; diğer yanımız modern çağın parlak ışıklarıyla meşgul.
Eskiden komşunun kapısı çalınmazdı, çünkü zaten kapılar hep açıktı. Bir tabak yemeğin bereketi, paylaşıldıkça artardı. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir, ” hadisi bir yaşam tarzıydı.
Bugünse apartmanlar yüksek, kalpler alçak... Duvarlar çoğaldı, gönüller uzaklaştı. “Ben” kelimesi büyüdü, “Biz” küçüldü. Bilgi çoğaldı ama hikmet azaldı; sesler çoğaldı ama muhabbet azaldı.
Bir zamanlar insanlar konuşurken birbirine bakardı, şimdi ekranlara bakıyor. Gözler yan yana ama gönüller kilometrelerce uzakta...
Eski nesil sabrı bilir,kolay kolay şikâyet etmezdi.
Bir iş olmazsa “Hayırlısı budur”, bir sıkıntı geldiğinde “Bu da geçer ya Hû” derdi.
Bugün ise en küçük gecikme, en ufak sıkıntı bile dayanılmaz geliyor. Hız çağında beklemek bir kayıp sayılıyor.
Oysa Resûlullah (s.a.v) şöyle buyuruyor :
“Gerçek sabır, musibet anında gösterilendir.”
Sabır, kalbin terbiyesidir. Lüks içinde büyüyen ama ruhen aç kalan bir nesil var şimdi. Ruh yorgun, kalp dağınık, huzur eksik… Çünkü insan sadece bedeniyle değil, imanıyla da yaşar.
İslâmî yönden bakacak olursak, İslam bize dengeyi öğretir, orta yolu tavsiye eder. Ne tamamen dünyaya dalmak, ne de ondan büsbütün kopmak...
Eski nesil bu dengeyi bilirdi. “kanaat ve şükür ” onların en büyük servetiydi.
Bugün ise “daha fazlası” peşinde koşarken, elimizdeki nimetlerin kıymetini unutur olduk.
Oysa Rabbimiz yüce fermanında şöyle buyurmakta :
“İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.”
“Sabredenlere ecirleri hesapsız verilecektir.”
Ne diyor Peygamber Efendimiz (s.a.v)? :
“Sizin en hayırlınız, ahlâkı en güzel olanınızdır.”
Gerçek ilerleme, teknolojide değil; kalpte, ahlâkta ve niyette gizlidir.
Her neslin imtihanı farklıdır. Eski nesil yoklukla, yeni nesil varlıkla sınanıyor. Biri sabrı öğrendi, diğeri şükrü unuttu.
Ama asıl mesele, değişen zamanda değişmeyen değerlere tutunabilmektir.
Zaman hızlansa da, insanlığın ölçüsü değişmemeli.
Çünkü teknoloji geliştikçe kolaylık artıyor; ama edep, merhamet ve iman azaldığında insanlık eksiliyor.
Unutmayalım:
“Geçmişini bilmeyen geleceğini inşâ edemez.”
Rabbimiz (C.C) buyuruyor ki ;
“Allah’ı unutanlar gibi olmayın; yoksa O da size kendinizi unutturur.”
Geçmişin güzelliklerini bugüne taşımak gerek. Çünkü asıl ilerleme, manevîyatta derinleşmek, iman ve istikamet üzere yol almaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.