Atilla Yargıcı

Atilla Yargıcı

Bizi cennete koymak isteyen bir Allah’ı kim sevmez?

Kur'an'ın Sevgi Odaklı İnsan Modelibaşlıklı seminerden notlar...

S.1. Sevgi nedir ve insanda nasıl bir sevgi vardır?

Sevgi tezahürleri olması gereken sosyal yönü ağır basan birleştirici, kaynaştırıcı, tedavi edici özellikleri bulunan kuvvetli bir bağdır, kuvvetli bir duygudur. Bu bağ insanda nasıl oluşmuştur? Rum suresinde, insanın fıtratına sevgi ve merhameti Allah’ın koyduğu bildirilmektedir. Ayette bu meveddet ve rahmet olarak isimlendirilir. Rum Suresi 21.ayet:

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

Erkek ve kadın herkeste Allah bu iki duyguyu ve başka duyguları yaratmıştır. Allah’ın insanın kalb çekirdeğine koyduğu bu sevgi, nihayetsiz, sonsuz denecek kadar bir potansiyele sahiptir. Said Nursi bu sevginin kainatı kuşatacak kadar geniş olduğunu söylerler. Batılı yazarlar da buna “unlimitted love” derler. Sınırsız sevgi. Bu sevginin ne kadar geniş yaratıldığını ifade etmektedir. İnsan dünyada her şeyi sevse yine bu sevgi duygusu bitmez ve tatmin olmaz. Acaba neden böyle sınırsız denecek kadar geniş bir sevgi verilmiştir insana. Sevgi insana kendisi, isim ve sıfatları, tecellileri sonsuz olan Allah’ı sevmek için verilmiştir. Bu sevgi duygusu, Allah’a verildiği zaman, yani Allah sevildiği zaman tam olarak tatmin olur.

S.2. İnsanı Allah’ı sevmesine ve O’nu nasıl seveceğine geçmeden önce, Allah’ın insanı ve varlıkları sevmesi nasıl olmaktadır?

Her şeyden önce insanda sonsuz denecek kadar bir sevgi potansiyeli yaratan Allah’ın kendisinde sonsuz bir sevgi vardır. Kur’an’da Allah kendisini “Vedud” olarak niletendirmektedir. Vedud nedir? Vedud, çok seven, sevgisinde sınır olmayan ve çok sevilen demektir. Yüce Rabbimizde noksansız ve mükemmel mukaddes, bir sevgi vardır. Ancak biz bunu tasvir edemeyiz. Sadece tezahürlerinden anlayabiliriz. Çünkü O hiçbir şeye benzemez. Kainatın yaratılması, O’nun bu noksansız sevgisinin yansımasıdır. İnsanın yaratılması, bütün canlı varlıkların yaratılması, hepsinin rızıklarının ummadıkları yerden verilmesi bu sevginin eseridir. Allah’ın ihsan etmesi, insana çok güzel özellikler vermesi, varlıkları ona hizmet ettirmesi hep onun sevgisinin tezahürüdür. Peygamberler göndermesi, mukaddes kitaplar göndermesi yine sevginin yansımasından başka bir şey değildir.

S.3. Öyleyse Allah’ın sevgisini bilmek ve hatta O’nu sevmek için O’nu çok iyi tanımak gerektiğini söyleyebilir miyiz?

Evet söyleyebiliriz. Said Nursi’nin 20. Mektupla ifade ettiği gibi şöyle bir sıralama söz konusudur: iman-ı Billah, marifetullah, muhabbetullah. Önce insana lazım olan Allah’a imandır. Bu iman tahkiki bir iman olmalıdır. Tefekküre dayalı bir iman olmalıdır. Kainatı ve herşeyi bir kitap gibi okuyabilecek bir iman olmalıdır. Ve fi külli şeyin lehu ayetün/ tedüllü ale ennhu vahidun” sırrını göstermelidir. Bize Rabbimizi Kur’an tanıtır, Peygamberimiz tanıtır ve kainat tanıtır. Kainat iç içe girmiş sayısız kitaplardan oluşmakta ve şuurlu, akıllı insan tarafından okunmayı beklemektedir. Bu açıdan kainat ilahi bir kütüphane gibidir.

İnsan, şair gibi, “senden, senden hep senden/Akisler aynalarda” diyebilecek bir şuura ermelidir. Ya da, bir şarkıda söylendiği gibi her baktığı şeyde “bana her şey seni hatırlatıyor” diyebilmelidir.

Bu iman Allah’ı tanımayı, yani marifetullahı gerektirir. Allah’ı isim ve sıfatlarıyla tanıyarak iman etmek en güzel en ve mükemmel imandır. Allah’ı tanımadan Allah’ın varlıkları sevdiğini anlayamayız ve Allah’ı gereği gibi sevemeyiz. Bu yüzden Allah’ın isim ve sıfatlarını ve anlamlarını bilmek gerekir. İnsanlar arasındaki ilişkilerde de böyledir. Bir insanı tanımadan, bir görüşte sevmek gerçek bir sevgi değildir. Ama tanıyarak sevmek, özellikleriyle birlikte sevmek sağlam bir sevgidir. Bu sebeple Kur’an bize Allah’ı isim ve sıfatları ile tanıtır. Tanıtır ki tanıdığımız bu Allah’ı bilinci bir şekilde sevelim.

Varlıklara bakan bir insan, bahar mevsiminde açan çiçeklerin güzelliğini görür. Çocukların ne kadar güzel yaratıldığını fark eder. Güzellerin güzellikleri nereden gelmektedir? Toprakta bu güzellikler yoktur. Bu güzellikler kendisini sonsuz güzel olan Cemil ismine sahip Allah’tan gelmektedir. Mücemmil ismiyle her varlığı güzelleştirmektedir. Ahsene külle şeyin halekahu ayeti, O’nun her şeyi en güzel şekilde yarattığını gösterir. İnsanlardaki sevgiyi gören bir kimse bu sevginin Habib ve Vedud olan Allah tarafından verildiği anlamalıdır. Güzellik kendine olmayacağı gibi sevgi de kendi kendine olmaz.

Kalbimizin sesini duyan, dualarımıza cevap veren, kabul eden bir Allah’ın varlığını herkes hisseder. Vicdan bunu hissettirir. Bu, Allah’ın Mucib ismiyle tanımamıza yardım eder. Muhyi ve mümit isimleri bunlar gibidir. Muhsin ismi böyledir.

S.4. Allah sonsuz ve noksansız bir sevgiye sahiptir. O bizi sevdiğini gösteriyor. Sevgisinden dolayı bu varlıkları yarattığını anlıyoruz. Peki biz O’nu nasıl sevmeliyiz?

Her şeyden önce biz, Kur’an’ın ifade ettiği gibi Onu “eşeddü hub” ile sevmeliyiz. “vellezine amenu eşeddü hubben lillahi”. (Bakara, 2/165) Yani en fazla sevmeliyiz. Annemizden, babamızdan, mallarımızdan, ticaretimizden, yiyeceklerimizden ve sevdiğimiz her şeyden daha çok sevmeliyiz. Konuyla ilgili ayette şöyle buyrulur: قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe, 9/24)

Neden? Her şeyden çok Allah’ı sevmeliyiz? önce sevginin sebeplerine bakalım. Cemal, kemal ve ihsan menfaat vs. gibi hususlar sevginin sebebidir.

Örneğin İnsanda güzelliğe karşı sevgi vardır. Güzel olan şeyleri sever insan. Dünyada insanın sevdiği güzel olan şeylerin hepsi noksandır. Çünkü fanidir. Sevdiğimiz şeyler bir müddet sonra kaybolup gidiyor. Gençliğimizi seviyoruz. Gençlik durmuyor, bir de bakmışız bize Allahaısmarladık demeden çekip gidiyor.

Gençlik... Gelip geçti... bir günlük süstü;
Nefsim doymamaktan dünyaya küstü.
Eser darmadağın, emek yüzüstü;
Toplayın eşyamı, işim acele!

Gençliği elinden kaçıp giden birisi şöyle demiş:

Leyte şşebebe yeudeyevmen, fe uhbirahu bime faalelmeşib.

Ah keşke gençlik bir gün dönseydi de ihtiyarlığın başıma neler açtığını ona haber verseydim.

Ama gençlik bir daha dönmeyecektir.

Malımıza bakıyoruz. Aynı durum. Koca Yunus ne güzel söylemiş: Mal da yalan mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan.

Mal sahibi mülk sahibi / hani bunun ilk sahibi. Bugün zengin olan yarın fakir olabilir. Ya mal insandan ayrılır. Ya da insan maldan. Başka bir yol yoktur.

Başka güzel olan şeyleri seviyoruz aynı şey. Çiçekler solar, insanlar ölür. İnsan kalbi ölmeyen bir güzelliği,. Sonsuz bir güzelliği, noksansız bir güzelliği arıyor. İşte o Allah’ın güzellidir. Cemalidir. Zaten güzel olan varlıkların bir müddet yaşayıp ölmeleri, arkalarından başka güzellerin gelmesi de, daimi bir güzellik kaynağının olduğunu gösteriyor. O da Cemil olan, bütün isimleri güzel olan Allah'tır. O halde en çok sevilmesi gereken, noksansız, kemalde bir güzelliğe sahip olan Allah'tır. Sonsuz güzelliğe sahip olmayan bir Allah, bu kadar güzel olan varlıkları yaratamaz. Her şey, O’nun Esma-i Hüsnasının, yani güzel isimlerinin yansımalarıdır.

Başka bir açıdan bakıldığında şunu söyleyebiliriz: El insanü abidul ihsan denilmiştir. İnsan iyiliğin kulu kölesidir. İnsan kendisine iyilik yapanları sever. İnsanların iyilikleri noksandır, eksiktir. Ama Allah’ın ihsanı sonsuzdur. Dünyada yaşamamız için bu kadar güzel bir dünyayı bize bahşetmesi Onun ihsanıdır. İhtiyacımız olan her şeyi vermesi Onun ihsanıdır. Bize az bir ihsanda bulunanları sevdiğimize göre, sonsuz ihsanda bulunan Allah’ı en çok sevmemiz gerekir. Her bir iyiliğimize en az 10 sevap takdir ederek bizi cennete koymak isteyen bir Allah’ı kim sevmez? Bu yüzden biz de Hz İbrahim gibi düşünmeliyiz. Fani olan şeylerin kaybolup gittikleri görünce “la uhibbul afilin” demeliyiz. Fani olanları gördükçe Baki olan Allah’a yüzümüzü, gönlümüzü çevirmeliyiz. “batıp gidenleri, ölüp solanları Allah gibi sevmem. Onlar benim ilahım olamaz. Onlara ibadet edilmez.” demeliyiz.

İkinci Kısım:

Üçüncü Kısım:

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum