Abdulkadir Menek
Terörsüz Türkiye Süreci (10)
Türkiye, çok büyük maddi ve manevi kayıplar ile birlikte, on binlerce insanın hayatını kaybettiği ve trilyonlarca dolarlık ekonomik kayıpların yaşandığı, uzun, yorucu ve kanlı bir sürecin ardından şimdi çok büyük ve umut veren bir fırsatı değerlendirmenin gayretini gösteriyor.
TBMM’nde kurulan ve iki aylık bir süre içinde çok önemli çalışmalara imza atan 'Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun, kendisinden beklenen yasal düzenlemeler ve ilgili mevzuatta yapılacak çalışmalar ile ilgili olarak somut bazı adımları çok daha fazla zaman kaybetmeden atmaya başlaması, milletimizin çok önemli bir beklentisidir. Elbette bu çok zor ve tartışmalı bir süreç olacaktır. Fakat beklentileri bir nebze olsun karşılamak için mutlaka bir yerden başlanmalı, adalet ve cesaret ile gerekli olan adımlar atılmaya başlanmalıdır.
Türkiye, daha önceki yıllarda da buna benzer bazı çözüm süreçlerine şahitlik etti. Ancak, Türkiye’nin bu beladan kurtulmasını, huzur ve kardeşlik iklimine kavuşmasını istemeyen bazı devletler ve örgütler, bir şekilde birçok provokasyon ile bu önemli adımları sabote etmeyi başardılar.
2009 yılında Norveç’in Başkenti Oslo’da MİT yetkililerinin, terörün sona erdirilmesi ile ilgili olarak PKK yetkilileri ile yaptıkları ve büyük ilerlemelerin sağlandığı iddia edilen görüşmelerin basına sızdırılması ve bu şekilde iç kamuoyunda oluşan büyük tepkiler sonucu başarısızlığa uğraması ile ilgili gelişmeler; maalesef kan, gözyaşı ve terörden beslenen bazı çevrelerin provokasyonları ve başarısı olarak kayıtlara geçti.
MİT yetkililerinin, PKK üyeleri ile Oslo'da yaptığı bir görüşmeye ait olduğu söylenen bir ses kaydı 3 Eylül 2011 tarihinde internette yayınlandı. Yayınlanan ses kaydında Hakan Fidan, hem Öcalan'la hem PKK'lılarla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla ve "özel temsilcisi" sıfatıyla görüştüğünü ifade ediyor. Ses kaydı saat 09.37'de PKK'nın görüşlerine yakınlığı ile bilinen Dicle Haber Ajansı'nın sitesinden yayınlandı.
**********
Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, hükümetin talimatıyla bu dönemde çok önemli ve eski günlerin korku ve ambargoları düşünüldüğünde devrim niteliğinde bir adım attı. Başlangıçta kısa süreli Kürtçe programlar yayımlamaya başlayan TRT, 25 Aralık 2008 Perşembe gününden itibaren bir kanal tahsis ederek Kürtçe test yayınına başladı. Bu kanal, Ocak 2009'da TRT 6 (Şeş) adıyla yayın hayatına girdi.
Türkiye’de huzur ve kardeşlik ikliminin hâkim olması, mevcut potansiyelin ekonomik kalkınma, kardeşlik ve dünya barışı ile birlikte bölgesel barış için harcanması, elbette öteden beri savaş, terör ve düşmanlık ortamından beslenen ve İslam âlemine fitne tohumları eken bazı çevrelerin hesabına gelmeyecektir.
Çözüm Süreci sırasında da huzur ortamının tam anlamıyla tesis edileceği inancıyla bütün milleti umutlandıran ve epey uzun süren bir gayrete şahit olduk. ‘’Çözüm süreci, Kürt açılımı veya demokratik açılım’’ olarak isimlendirilen bu çalışmaların başarı ile sonuçlanması için çok büyük gayretler gösterildi.
Bu süreç boyunca provokatif eylem ve saldırılar büyük ölçüde devam etti. PKK militanları birçok bölgede eylemlerine devam ederken, aynı şekilde yanlış istihbarat sonucu Uludere’nin (Roboski) Irak sınırında, PKK’li zan edilerek 35 sivil köylü F16 uçaklarından atılan bombalarla hayatını kaybetti. Daha sonraki günlerde Rusya’ya ait bir uçağın düşürülmesi ile birlikte bu bombalama olayının FETÖ’ye mensup pilotlar tarafından gerçekleştirildiği ifade edildi.
Çözüm Süreci kapsamında bazı çalışmalar yapmak amacıyla TBMM çatısı altında bir komisyon kurulmasına karar verildi. CHP ve MHP çözüm süreci için mecliste kurulacak bu komisyona üye vermeyeceklerini ve komisyonda herhangi bir görev almayacaklarını duyurdu. Başbakan Erdoğan, bu günlerde yeni bir demokratikleşme paketini açıkladı. Pakette çözüm süreciyle ilgili farklı dilde eğitim, seçim barajında değişiklik, eski köy isimlerinin verilmesi, öğrenci andının kaldırılması, "x, w, q" harflerinin kullanılabilmesi gibi yeniliklerin getirildiğini ifade etti.
Bu süreç kapsamında aralarında Rıfat Hisarcıklıoğlu, Ahmet Taşgetiren, Deniz Ülke Arıboğan, Mithat Sancar, Vedat Bilgin, Murat Belge, Mehmet Emin Ekmen, Ali Bayramoğlu, Kürşat Bumin, Doğu Ergil, Oral Çalışlar, Hayrettin Karaman, Muhsin Kızılkaya, Etyen Mahcupyan, Kezban Hatemi, Fehmi Koru, Hüseyin Yayman, Hasan Karakaya ve Hilal Kaplan’ın da bulunduğu ve altmış üç kişiden oluşan ‘’Akil Adamlar Komisyonu’’ kuruldu. Bu komisyon iş bölümü kapsamında yedi coğrafi bölgeye dağılarak illerde konunun önem ve lüzumunu anlatan çok önemli toplantılar ve ziyaretler gerçekleştirdiler.
15 Temmuz 2014 tarihinde yürürlüğe giren "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun" ile yapılacak çalışmalarla ilgili olarak yol haritası belirlendi. Fakat yapılan bunca çalışma ve gayrete rağmen, süreci baltalamak için eylem ve kışkırtmalar da devam etti. Ülkemizin huzur ortamına kavuşmasını ve kaynaklarını kalkınma ve ekonomik büyüme için harcamasını istemeyen güçler ve bunların iç uzantıları, her zaman olduğu gibi kaos ve kargaşa oluşturma gayretlerine hep devam ettiler.
Çok önemli ilerlemelerin sağlandığı bu çalışmalar, yine gizli veya açık çevreler tarafından provake edilerek sonuçsuz bırakıldı. Irkçı reflekslerin de devreye girmesi sonucu, bütün bu gayretler neticesiz kaldı ve yeni hayal kırıklıklarına yol açtı. 2015-2016 yıllarında birçok ilçe merkezi ve illerde PKK tarafından çok sayıda barikat oluşturuldu ve kendi tabirleriyle hendek kazıldı. Buralarda aylar süren çatışmalar yaşandı ve yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Toplamda binlerce ev çok büyük zarar gördü ve çok büyük ekonomik kayıplar yaşandı. Bütün ülkenin dikkat ve gayretleri, bu çatışmalar sırasında bu il ve ilçelerin üzerinde yoğunlaştı. Bu olaylar sırasında çok sayıda tarihi eser de büyük zarar gördü.
**********
Bu kaos ve kargaşa gayretleri, elbette ülkemiz ile sınırlı kalmamıştır. Bütün İslam ülkeleri de bu yıkım hareketlerinden nasibini fazlasıyla almıştır. Bu çevreler; taht kavgaları, darbeler, kontrol ettikleri ve planladıkları askeri müdahaleler, ırkçılık tohumları ekerek sebep oldukları kardeş kavgaları ve her türlü fitne araçlarını kullanarak sebebiyet verdikleri anarşi ve kargaşa ortamları ile amaçlarına ulaşmak için sinsi bir şekilde çalışmaya halen de devam etmektedirler.
Yüz elli yılı aşkın bir süredir ülkemizde ve İslam âleminde sahneye konan nifak senaryolarının, hangi çevrelerin denetim ve yönetimi altında uygulandığı, bölgedeki, petrol başta olmak üzere bütün ekonomik kaynakların nasıl sinsi antlaşma ve tezgâhlarla sömürüldüğü herkesin malumudur.
İslam ülkelerinde son yüz yılda bu senaryoların farklı versiyonları, farklı şekillerde ve aktörlerle sahneye konulmaya devam ediliyor. Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, Libya, Yemen, Mısır, petrol zengini diğer Arap ülkeleri ve Afrika’da çaresizliğe ve bağımlılığa mahkûm edilen mazlum ülkeler, hep bu menfi senaryoların acılarını yaşamaya devam ediyorlar. Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle: ‘’Hem görmüyor musun ki, zarurî kuttan (gıdadan) ziyade Müslümanların elinde bırakılmıyor. Ya Avrupa kâfir zalimleri veya Asya münafıkları, desiseleriyle (hileleriyle) ya çalar veya gasbediyor.”(Mesnevî-i Nuriye)
**********
Suriye ile yeni dönemde başlayan yakınlaşmanın çok daha sağlam zeminlere oturması ve bu birlikteliğe diğer İslam ülkelerinin de katılması için bu amaca hizmet eden üniversiteler ve İslami anlamda yapılacak akademik çalışmaların çok büyük katkısının olacağı da göz ardı edilmemelidir. Hatta bu büyük ve geleceğimizi önemli oranda şekillendirecek güzel maksat için, belki yeni üniversitelerin de kurulmasına gerek kalmayacaktır. Mevcut bazı üniversitelerin bu amaca dönük ve yeni bir anlayış ile revize edilmesi ile aynı maksada daha kolay bir şekilde ulaşmak mümkün olacaktır.
Bediüzzaman Hazretlerinin 1908 yılında Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki insanların dertlerine önemli bir çare olarak projelendirdiği ve Sultan Abdülhamit’ten talep ettiği, sonraki yıllarda da ısrarla peşinden koştuğu Medreset-tüz Zehra-Zehra Üniversitesinin gerçekleştirilmesi için artık daha fazla zamanın kaybedilmemesi gerekir. Birçok yasal düzenlemenin yapılacağı ve mevzuatta da bazı değişiklik beklentilerinin belirgin bir hale geldiği bu günlerde bu önemli konuya da mutlaka gereken önem verilmelidir.
Türkçe, Kürtçe ve Arapça dillerinin beraber okutulacağı, bölge ile birlikte bütün İslam âlemine hitap edecek, eğitim yoluyla birlik, beraberlik ve kardeşliği tesis ve tahkim edecek bu üniversiteler ile istikbale çok daha fazla güven ve huzur içinde bakmamız mümkün olacaktır. Bu üç dile ilave olarak bu üniversitelerde diğer bazı dillerle ilgili olarak gerekli çalışma ve düzenlemeler yapılmalıdır.
26.10.2025 tarihinde yapılan açıklama ile Türkiye’de bulunan bütün PKK unsurları, ülke dışına çıkmış ve böylece bu adım da Terörsüz Türkiye Süresine verilen bir başka destek olarak kayıtlara geçmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan 30.10.2025 tarihinde DEM Parti Heyeti ile üçüncü kez bir araya gelecek ve da konu ile ilgili gelişmeler görüşülecek ve sürecin yol haritası bir kez daha gözden geçirilecektir.
Bu süreç içerisinde herkesin çok dikkatli olması gerekmektedir. Diğer bütün çözüm gayretlerinin provokasyon ve tuzaklarla etkisiz hale getirildiği göz önüne alınırsa, bu ülkede barış ve kardeşliğin kalıcı olarak sağlanmasından rahatsız olan çevrelerin sinsi oyunları ile yine aynı şekilde provokatif bazı tuzaklar sahneye konabilir. Hem devlet yetkililerin ve hem de topyekûn bir millet olarak bu tür oyunlara karşı dikkatli olmamız ve bu tuzaklara düşmeden sağduyu ve aklıselim ile hareket etmemiz gerekir.
Bu uzun yazı dizisi boyunca ifade etmeye çalıştığımız gibi, geçmiş yıllarda yaşanan bunca acılardan ders alınarak, elimize geçen bu büyük fırsatın heba edilmemesi ve çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Bu sürecin yol kazalarına uğramadan devam etmesi ve istenilen amaca en güzel şekilde ulaşması için, herkesin ve her kesimin gereken itidal, hoşgörü ve makul tavrı göstermesi ve ortak müştereklerde bir araya gelerek bu önemli gayreti taçlandırması, hepimizin ve bütün milletimizin en önemli arzusu ve beklentisidir.
Rabbim bu gayretlerin başarı ve hayır ile sonuçlanmasını; birlik, beraberlik, dayanışma ve kardeşliği netice verecek güzel ve aydınlık bir istikbali ülkemiz ve milletimiz ile birlikte bütün İslam dünyasına nasip eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.