
Abdulkadir Menek
Bursa - Hüdavendigar (3)
Bursa’da 16. Yüzyılda 160 civarında mahalle bulunmaktaydı. Bu dönemlerde nüfus 60 binin üzerindeydi. Bu yıllarda önemli sayıda Hıristiyan ve Yahudi ahali de şehirde hayatını sürdürüyordu. Bursa tarih boyunca, özellikle Osmanlılar döneminde çok önemli ve hareketli bir ticaret merkezi olarak her zaman önemli bir şehir olmuştur. 1675’te şehre gelen George Wheler ise bu sıralarda Bursa’da 40.000 Türk ile 12.000 Yahudi’nin yaşadığını, ayrıca az sayıda Ermeni ve Rum’un bulunduğunu kaydeder. (TDV İslam Ansiklopedisi)
Tarihi İpek Yolunun en önemli kavşaklarından birisinde olan Bursa, ipek işletmeciliği yönünden çok büyük ve haklı bir şöhret kazanmıştır. Uzak Doğudan başlamak üzere, İran, Suriye ve Anadolu’dan her yıl yüzlerce deve ile Bursa’ya getirilen ipekler, burada sanatkârlar tarafından boyanarak işlenmiş ve Avrupa başta olmak üzere birçok ülkeye gönderilmiştir. 1500’li yıllarda Bursa’da binden fazla dokuma tezgâhı bulunuyordu.
Tebriz ve çevresinden Erzurum ve Tokat güzergâhını takip ederek gelen ipeklerin de en önemli merkezi Bursa idi. Bursa’daki zenginlik ve refahın en önemli kaynaklarının başında hiç şüphesiz ipek endüstrisi ve ticareti geliyordu. Bursa’da İpek ve Koza Han’lar başta olmak üzere birçok han bu amaca hizmet etmek üzere kullanılmıştır.
Bursa’da 1855 yılının Şubat ve Nisan aylarında çok büyük iki deprem yaşadı. Kış mevsimi olduğu için en az deprem kadar, sobaların devrilmesi sonucu meydana gelen yüzlerce yangın da şehirde çok büyük hasara yol açtı. Bu depremler neticesinde şehir büyük ölçüde bir harabeye döndü. Bu depremlerde binlerce kişi hayatını kaybetti. Ölenler ve şehri terk edenlerin çokluğu sonucu şehrin nüfusu 30 binlere kadar düştü. Yedinin üzerinde bir şiddette olduğu belirtilen bu depremler, Bursa’lılar tarafından ‘’Küçük Kıyamet (Kıyamet-i Suğra)’’ olarak adlandırıldı. Bu depremi haber alan Osmanlı Sadrazamı Keçecizade Fuad Paşa çok büyük bir üzüntü ile "Eyvah, Osmanlının Dibacesi yıkıldı." İfadelerini kullandı.
Bir Ermeni tarihçisi olan Kevork Pamukçuyan, "Bursa'da 1855 Yılı Büyük Depremi" başlıklı makalesinde, 3 bin kadar evin yanıp yıkıldığını, 100 bin kese altın kadar zarar ve ziyanın meydana geldiğini, yıkıntılar altında 2 binden fazla insanın öldüğünü belirtir. Bursalı Gökmenzade Hacı Çelebi, Osmanlı Türkçesi ile yazdığı İşaretnüma adlı eserinde, 1855 depremlerinde Bursa’da mevcut 150 civarında minarenin sadece 3-4 tanesinin ayakta kaldığını, diğerlerinin yıkıldığını belirtir. Bu depremlerde, birçok cami, medrese, türbe, imaret, çarşı ve hamam gibi tarihi yerler de çok büyük zarar gördü.
Bursa birçok alanda olduğu gibi baharat ticaretinin de en önemli merkezlerinden birisiydi. Hindistan ve doğu ülkelerinden kervanlarla getirilen çeşitli baharatlar, burada Bursa’lı tüccarlar tarafından satın alınır ve diğer şehirler ile birlikte Avrupa ülkelerine satılırdı. Ticaret mallarının yoğunluğu sebebiyle, şehirde tüccar yoğunluğu hiç eksik olmazdı. Bursa Cumhuriyet döneminde de ticaretin merkezi olma vasfını artırarak devam ettirmiştir.
Osmanlılar döneminde devletin en gelişmiş ticaret şehirlerinden birisi olan Bursa, Cumhuriyet döneminde de bu vasfını geliştirerek devam ettirmiştir. Sümerbank Merinos Yünlü Sanayi Dokuma Fabrikası, bu dönemin sembollerinden birisi haline gelmiştir. Bu dönemden en önemli gelişme dokuma, ipekli dokuma ve trikotaj alanında yaşanmıştır. Bunlar içinde havlu üretimi de çok önemli bir gelişme göstermiştir.
Bursa’nın çok önemli gelişme alanlarından birisi de otomotiv sanayisidir. Bu da Bursa’ya olan iç göçün ciddi anlamda artmasına neden olmuştur. Bursa’da en son kurulan yerli TOGG fabrikası ile birlikte dört adet otomotiv fabrikası vardır. Bu fabrikalara ek olarak otomotiv yan sanayisine ait üretim tesisleri de çok önemli bir ağırlık kazanmaya başlamıştır. Yerli Otomobil Markası TOGG’un fabrikasının Bursa’da kurulmuş olması da bu şehrin sanayi ve gelişmesine çok önemli katkılarda bulunmaya aday bir adım olarak değerlendirilmelidir. TOGG’un üretim kapasitesinin her geçen artması ve kısa zaman içinde yeni modellerinin de devreye girecek olması dikkatleri bir kez daha bu şehrimizin üzerine çekmiştir. Bursa’nın Gemlik ilçesinde fabrikası kurulan TOGG’un ilk arabası, 29 Ekim 2022 tarihinde üretim bandından "Anadolu Kırmızısı" rengiyle indi. Başlangıçta çok büyük hücumlara ve algı oluşturmaya dönük saldırılara maruz kalan TOGG, bugünlerde sessiz ve sakin bir ortamda her geçen gün üretim kapasitesini artırarak yoluna devam ediyor.
Bu dönemde Bursa’nın nüfusu da büyük oranda artmıştır. Bu anlamda Bursa için bir ‘’Göçmen Şehri’’ tabiri kullanılmaktadır. 1877-78 Osmanlı-Rus savaşının (93 Harbi) ardından ülkemize gelen göçmenlerin çok önemli bir kısmı Bursa ve çevresine yerleştirilmiştir. 1880’li yıllarda sadece Rusçuk'tan 30 bin göçmenin Bursa'ya geldiği, bunlardan Kazan'dan gelenlerin Mollaarap'a, Kırım'dan gelenlerin Alacahırka'ya, Kafkasya'dan gelenlerin de Yıldırım'a iskânları sağlanmıştı. Lozan antlaşmasının ardından yapılan nüfus mübadelelerinde Bursa ve çevresine 40 binin üzerinden bir göçmen nüfus yerleştirildi. Bursa’ya gelen göçmenler ağırlıklı olarak Girit, Preveze, Yanya, Drama, Langaza ve Vodina bölgesinden getirilmişti. 1950 yılında Türkiye ve Bulgaristan arasında yapılan anlaşma sonucu ülkemize gelen Bulgaristan göçmenleri Bursa’ya yerleştirilmiştir.
‘’Kavala, Selanik, Dedeağaç ve Ustrumca’dan gelenler Türkçe konuşamıyorlardı. Gritliler’den bazıları yaşamları boyunca hiç Türkçe öğrenemediler. Giden Rumlar’ın çoğu da Türkçe konuşamıyordu. Giritliler, ot yemeklerine düşkünlükleriyle tanınıyorlardı. Türkler, gelen Giritliler’in ot yemeklerine düşkünlüğüne bakıp, “Hayvanlarımıza ot kalmayacak” diye bunu bir alay konusu bile yapmışlardı. Tarihsel süreç ve bu süreçte kentleşme dokusu, Gritliler’in alışkanlıklarını büyük ölçüde değiştirdi. Zeytincilik, ipek böcekçiliği, arıcılık, döşemecilik gibi meslekler Bursa yöresinde yaygınlaştı. Arıcılıktaki bu uyanış, bir süre sonra ortadan bütünüyle kalktı. Tarımın gelişmesine koşut olarak zeytin ağaçlarının ilaçlanmasıyla, arıcılık yok oldu. Üzüm bağları zaman içinde hastalıktan dolayı söküldü. (Lozan Mübadilleri Vakfı-Fulya Karakoç Düvenci’nin 13 Eylül 2007’de Trilye’de (Mudanya-Zeytinbağı) Ercan Kara, İsmet Parkın, Abdi Uyanık ve 20 Haziran 2007’de Safiye Ersöz ile yaptığı söyleşilerden.)
1968-1979 arasında Türkiye-Bulgaristan arasında yapılan yeni göç anlaşması sonucu 116.521 kişi Türkiye'ye göçmüş ve bunların önemli bir kısmı akrabaları Bursa’da yaşadığı için bu ile yerleşmişlerdir. 1989 yılında Todor Jivkov yönetimindeki Bulgaristan hükümeti, ülkede yaşayan Müslüman Türklere yönelik büyük bir baskı ve etnik temizlik başlattı. Bütün Müslüman isimler değiştirilmeye çalışıldı. Ülkede bulunan Türkler de Türkiye’ye gelmeye çalıştılar. Başbakan Turgut Özal sınır kapılarını açınca 360 bin civarında Müslüman Türk Türkiye’ye geldi. Bu göçmenlerden de binlerce kişi Bursa’ya yerleştirildi.
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği (BAL-GÖÇ) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Emin Balkan, 2023 yılının Ocak ayında 9. Köy Haber Merkezine verdiği röportajda, kesin bir rakam vermemekle birlikte Bursa’da 1,5 milyon civarında Balkan göçmeninin yaşadığını ifade ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.