Ah Gençlik!

Elbette Filistin olmak üzere İslam ülkelerinde zulme uğrayan kardeşlerimiz için çok üzülüyoruz. Rabbimizden dileğimiz, inşallah bu kardeşlerimiz dünya imtihanını başarmışlardır.

Peki ya, toplumumuzun hali ne olacak! Çünkü toplumumuz temel değerlerini yitirmekle baş başadır. Zira şiddet ve cinayetlerin çoğalması, içki içen, bali, ve eroin kullanan çocukların olması, sokakta ve barınma evlerinde çocukların yaşıyor olmasının yanı sıra; haksızlık, hayâsızlık ve zulümler almış başını gidiyor.

Ayrıca özgürlük adına küpe takıp dövme yapan, moda diye yırtık pantolon giyerek kıyafetleri ile ecnebilere benzeyen gençlere ne demeli? Ayrıca gece yarılarına kadar televizyon ve internet başlarında kendilerine hiçbir fayda vermeyen film gibi benzeri şeyler izleyerek, zamanı boş ve lüzumsuz şeylerle israf eden gençlere ne demeli? Peki ya, saygı nedir bilmeyen, en basit bir meselede parlayan, hatta anne-babasını öldürecek kadar canileşen gençlere ne demeli? Ayrıca nefse, teröre ve küffara kurban giden gençliğe ne demeli! Öte yandan sosyal medyayı takip eden bir kısım gençlerin, “Ben buna inanmıyorum!” diye inancın bazı hükümlerini inkâr etmelerine ne demeli? Ve daha neler neler…

Ancak bu açıklamaların hiçbiri bizleri umutsuzluğa ve ümitsizliğe itmemelidir. Fakat umutsuzluğa kapılmadan sorunu çözmek adına sorunları bilmemiz, tanımamız ve incelememiz gerekmektedir. Aslında toplumun sorunları üzerinde durmamızın sebebi, onları saymak değil, sorunların çözümü üzerinde durmaktır. Ancak sorunların çözümünü konuşmak, sorunların var olduğunu bilmeyi gerektirir. O halde az da olsa sorunlara değindik.

Elbette mü’minler olarak toplumun sorunları anlatanlarla hemfikiriz. Ancak çözüm aşamasında hemfikir değiliz. Hâlbuki konunun hak ve batıl yönü bana, sana ve ona göre değil; bütün bunların sahibi Allah’a göre ayırt edilir. Bu nedenle çözümler, O’nun kanunlarına göre üretilir. O halde kendi nefsimize “Sen Allah indinde hakka mı, yoksa batıla mı hizmet ediyorsun?” diye sormalıyız.

Ancak sorunları anlatan kimi insanlar, sorunun ve problemlerin başlıca sebebinin parasal olduğunu belirtirler. Fakat kitabımız Kur’an’ı Kerim’den sorunların maneviyattan uzak yaşamak olduğu anlaşılmaktadır. Bu, en mantıklısı ve en doğrusudur. Peki, Yaratan yarattığının nelere ihtiyacı olduğunu bilmez mi? Elbette bilir. O halde sağlam kaynaklara sahip olduğumuz nedeniyle, batılı dinlemeye ihtiyacımız yoktur. Ancak insanlık, ruhun manevi ihtiyaçlarını ya görmüyor veya görmezden geliyor; veyahut ondan kaçıyor, daha sonra soluğu sorunların içinde buluyor.

Ancak toplumda bulunan sorunların sorumlusu sadece bu olumsuzluklarda rol oynayan insanlar değildir. Biz mü’minlerin de üzerimize düşeni yapmıyor olmamız, sorunların oluşmasında yeterli birer unsur olabilir. Bu durumda birey olarak herkes herkes, “Toplum bugün bu sorunlarla karşı karşıyaysa sorumlusu benim!” diyebilmelidir.

Öte yandan sivil toplum kuruluşları ve toplumda değeri olan eğitimciler; radyo, televizyon, gazete, kitap ve dergi yoluyla toplumu bilinçlendirmeye çalışmalıdır. Ayrıca onlar; dini sohbet, konferans ve sinemalar yoluyla da çaba sarf edebilirler. Hakeza toplumun kurtuluşu adına daha nice farklı faaliyetler yapılabilir. Zira ahlaksızlığın artması toplumun çökmesine sebep olabiliyor. Aslında burada devletimizin üzerine düşen vazifeler de vardır. Bu bağlamda ahlaki değerlerin korunması ve dinden uzaklaşmanın önlenmesi konusunda aile kurumuna ve eğitime son derece önem verilmeli. Bu bağlamda okullarda eğitime katkıda bulunarak ahlak dersleri geliştirilmeli.

Nasıl ki ülke olarak kendimizi geliştirip düşmanlardan korumaya çalışıyoruz. Toplumumuzu da her türlü ahlaksızlığın illetten korumalıyız ki, böylece ülkemizi her türlü düşmanlardan korunmuş; kalkınmış, sağlıklı bir toplum olabilelim.

Özellikle bizler, toplumun ve bilhassa gençliğin sorunlarının azalması için bol bol dua etmeliyiz. Çünkü dua, manevi yardımdır. Aslında bütün insanlığın kurtuluşu için çabalamalıyız. Çünkü dinimiz evrensel bir dindir. Maalesef günümüz dünyasında ülkeler sadece kendi menfaatini düşünüyor. Elbette bu da problemin çıkmasına sebep oluyor. Hâlbuki dünyayı bir gemi gibi düşünürsek hepimiz bu gemideyiz. Ayrıca sonsuz olan ahiret hayatı dünyadan da daha büyüktür. Bu nedenle müminler olarak insanlığın kurtuluşuyla ilgili dertli olmalıyız.

Eğer müminler olarak herkes üzerine düşen vazifeyi yaparsa, sorunlar Allah’ın izniyle yok derecede azalır. Nitekim sorunların çözümü; maneviyatımızı toplumun hatta dünyanın her alanında yerleştirmenin içindedir. O halde mümin bu bilinç ve yaşantısıyla örnek olup etrafını aydınlatmaya vesile olmalıdır. Belki de Rabbim bu vesileyle hidayet filizlerini tüm dünyaya yayıverir inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.