Mutluluk ile ilgili hadisler: İnsanı İki Dünyada da Mutlu Edecek Dört Prensip

Mutluluk ile ilgili hadisler: İnsanı İki Dünyada da Mutlu Edecek Dört Prensip

İnsanın fıtri olarak aradığı huzur ve mutluluk İslamiyette sadece dünya hayatı üzerine değildir. Kişi ancak iki dünyasına da çalışıyorsa gerçek huzur ve mutluluktan bahsedebilir. Mutluluk ile ilgili hadisler de bu düzlemde değerlendirilmelidir.

Said Ali Ümit - Muhabbet Medya

Hadislere göre insanı iki dünyada da mutlu edecek dört prensip nedir?

“Haramdan titizlikle kaçın ki insanların en çok ibadet edeni olasın. Kanaat sahibi ol ki, insanların en çok şükredeni olasın. Kendin için istediğini başka insanlar için de iste ki, kamil mümin olasın. Sana komşu olana güzel davran ki tam müslüman olasın. Az gül, çünkü çok gülmek, kalbi karartır.”
(Camiüssağir, C.4, s.1350)

Bu hadis-i şerif bir müslümanın yapması gereken güzel davranışlardan bazılarını bize bildiriyor. Bu hadis-i şerifin her bir cümlesi altın suyuyla yazılsa değer.

İbadetin farklı bir boyutu

1. Hadis önce, insanların çok ibadet edeni olmayı, haramlardan kaçınmaya bağlıyor. Buradan anlıyoruz ki, ibadet sadece emredileni yapmak değildir. Aynı zamanda haramdan kaçınmak da ibadettir. Aslında kamil mânada ibadet, emredileni yapıp, yasaklananlardan kaçınmaktır. Haramı terk etmek, farzdır. Bir haramı terk etmek yüzlerce sünnete tercih edilir. İnsanın hayattaki önceliği emirleri yapmak ve haramlardan kaçınmaktır. Bundan sonra sünnete riayet etmeye azami önem vermelidir.

Ama öncelik haramdan kaçınmaktadır. Bektaşi gibi, “hırsızlık evimin harcı, namaz boynumun borcu” anlayışı insanı kamil bir mümin olmaktan uzaklaştırır. Allah’a hakkıyla ve çok ibadet etmek için emredileni yaptığımız gibi, haramlardan da kaçınmamız gerekir.

Gerçek zenginlik nedir?

2. Hadis, insanların en çok şükredeni olmak için kanaat sahibi olmayı tavsiye ediyor. Kanaat etmek, şükrün ölçülerinden birisidir. Bir başka hadiste bildirildiği gibi, kanaat eden izzet sahibi olur, hırs gösteren ise alçalır. O halde kanaat şükrün, hırs nankörlüğün ölçüsüdür. Kanaat etmek, sebeplere başvurduktan sonra Allah’ın takdir ve ihsanına razı olmak, ondan memnuniyet duymaktır. Zaten bunun tersi de hırs olur. Hırs ise kaybetmeye sebeptir. Hırs şükürsüzlüktür. Hep daha çok, daha çok talep etmektir. Bu hırs insanı haram yollara sevk eder. Bu yüzden peygamberimiz (s.a.v) başka bir hadis-i şeriflerinde kanaatin bitmeyen bir hazine olduğunu bildirmektedir.

Evrensel Ahlakın Temeli

3. Kamil mümin olmanın ölçüsü de, insanın kendisi için istediğini bir başkası için de istemesidir. Bu evrensel ahlakın da temelidir. Kendisinin zengin olmasını isteyen, başkasının da zengin olmasını istemelidir. Kendi çocuklarının sağlıklı, dindar, iyi huylu olmasını arzu eden bir kimse, kardeşinin, arkadaşının, komşusunun çocuklarının da aynı şekilde olmasını temenni etmeli, hatta bu amaç doğrultusunda gayret göstermelidir.

Yoksul olmayı aklına dahi getirmek istemeyen ve bundan Allah’a sığınan bir kimse, diğer insanların da yoksul olmamasını istemelidir. İnsan kendisine kötülük yapılmasını istemez. Aynı şekilde diğer insanların da kılına zarar gelmemesini istemelidir. İşte ahlakın özü budur. İnsanlar sadece bu kurala uysalar, dünya cennetten bir köşe olur. Bulunduğumuz apartman, mahalle, köy mutlu olur.

Huzurun önemli bir ölçüsü

4. Tam Müslüman olmak için de komşuya iyi davranmak gerekir. Bir başka hadiste şöyle buyurulur: “Nice komşular vardır ki, kıyamet günü komşusunun yakasına yapışacak ve şöyle diyecektir: “Ya rabbi bu yüzüme kapısını kapadı, iyiliğini benden esirgedi.” Bir başka hadiste de “Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna ikram etsin” buyurulur. Komşumuzu iyi davranarak tam bir Müslüman olabiliriz. Bu iyilik ona zarar vermemek, zararına sabretmek, kendilerine ve çocuklarına iyi davranmakla olur. Sadece maddî olarak iyi davranmak değil, onlarla dinin güzelliklerini paylaşarak manevî iyiliklerde bulunmak da mümkündür. Komşunun güzel günlerinde de kötü günlerinde de yanında olmak mümince bir davranıştır.

Gülmek mi, kahkaha mı?

5. Peygamberimiz (s.a.v) son olarak da az gülmeyi tavsiye ediyor. Çok gülmenin kalbi karartacağını bildiriyor. Bir başka hadislerinde “biz benim bildiklerimi bilseydiniz, çok ağlar, az gülerdiniz” buyuruyor. Her işin yolunda gittiğini zanneden insan çok güler. Sürekli kahkaha atar. Mutluluğun garanti olduğunu düşünen bir insan çok güler. Halbuki ölüm var, hastalık var, ahiret var, hesap var. Bütün bunları bilen bir insanın hiçbir şey yokmuş gibi hayatı hay huy içinde geçirmesi ne acıdır. Dünyevi zenginliğin garantisi yoktur. Çok gülüp şımarmak yerine, şükretmelidir. Sağlığın garantisi yoktur. Hiçbir sebep yokken çok ciddi hastalıklara yakalananlar vardır. Garanti olmayan bir istikbal, garanti olmayan bir kabir, garanti olmayan bir ahiret önümüzde dururken kahkaha atabiliyorsak, kalbimizin katılaştığının ve karardığının alametidir. Nimetleri Allah’ın verdiğini düşünen bir insan, asla şımarıp fazla gülmez. Allah’a hamd eder. Bu yüzden peygamberimiz (s.a.v) tebessüm ederdi, gülerdi ama kahkaha atmazdı.

Görüldüğü gibi İslamiyetin koyduğu prensipler her hususta orta yolda olmaya gösteriyor.

www.muhabbetmedya.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.