Said Yargıcı
Ülfet Perdesi Nasıl Parçalanır?
Elbette gece ile gündüzün birbiri ardınca değişip durmasında ve Allah’ın göklerde ve yerde yarattıklarında müttaki bir topluluk için bir çok delil vardır.
(Yunus, 10/6)
Kur’an-ı Kerim, hayata, çevrede olup bitenlere hep ülfetle bakan ve varlıklardaki hikmetleri o ülfet perdesiyle kapatan, örten insanların ülfet perdelerini parçalamak istiyor ve insanları tefekküre davet ediyor. Kur’an insanların en çok ülfet ettikleri şeylere dikkat çekiyor. Örneğin her gün güneş doğuyor, batıyor. Geceleri ay çıkıyor. Bunlar rutin durumlar olduğu için insanın pek dikkatini çekmiyor, kimse nazarını güneş ve ayın üzerine yoğunlaştırmıyor.
Bu yüzden örneğin Yunus Suresi 5’in ayette, senelerin sayısını ve hesabını bilmemiz için güneşi bir ziya, ayı da bir nur olarak ,yarattığına dikkat çekiyor. Bizi güneşin yaratılması üzerinde, güneşin ekolojik dengedeki önemi üzerinde düşünmeye davet ediyor. Aynı şekilde her gün insanları gördükleri develerin yaratılışlarını düşünmeye çağırıyor. Altında yaşadığımız gökyüzüne bakmamızı, oranın nasıl yükseltildiğini tefekkür etmemizi istiyor.
Elbetteki Kur’an’ın istediği tefekkür ve düşünce, sadece güneşin ve gök yüzünün özelliklerini öğrenmek değildir. Bunlar üzerinde düşünürken, “Rabbena ma halakte heze batıla” dememizi istiyor. “Yani, Allah’ım, sen bunları boşa yaratmadı.” dememizi istiyor. Her şeyden önce en basit bir şeyin dahi bir ustası olduğuna göre, yıldızlarla yaldızlanmış gökyüzünün de, dünyamızı ısıtan ve ışıklandıran, enerji kaynağımız güneşin de bir ustası vardır.
O usta ki, güneşi insanların istifade etmesine en uygun bir yere Hakim isminin tecellisini göstererek Kudretiyle yerleştirmiştir. Güneşi bu kadar uygun bir yere Onun kudretidir yerleştiren. Kur’an bir taraftan gökyüzü, güneş, ay ve deve gibi varlıklar üzerinde düşünmeye sevk ederken, diğer taraftan dikkatlerimizi gece ile gündüzün birbiri ardı sıra gelişine çeviriyor. Aynı zamanda göklerde ve yerde yarattıkları hakkında da düşünmemizi istiyor. Allah’ın verdiği merak duygusunu anlamsız, saçma sapan bilgileri öğrenmek için değil, bu kainatın, güneşin, yerin ve göklerin sahibini öğrenmek için kullanmamızı öneriyor. O halde biz de bize verilen merakı Allah’ın verdiği istikamette kullanalım ki, imanımız artsın, imanımız yükselsin.
Her gün gece oluyor, gece bitiyor gündüz oluyor. Biz her gün bu gidiş- gelişi yaşadığımız için bunun üzerinde fazla düşünmüyoruz. Halbuki Kur’an bizi bu konuda tefekküre davet ediyor. Gece ile gündüz kendi kendi mi oluyor? Hayır. Hiçbir şey tesadüfen olmaz. Peki nasıl oluyor? Dünyamızın kendi ekseni etrafında dönüyor. Bu yüzden gece ile gündüz meydana geliyor. O halde ayet, her şeyden önce dünyanın döndüğü gerçeğini araştırıp bulmaya çağırıyor bizi. Bu koca küre nasıl oluyor da dönüyor? Yerde fır fır dönen bir topaç acaba bir çocuk onu döndürmese kendiliğinden dönebilir mi? Elbette dönemez.
O halde böyle basit bir topaç kendi kendine dönmezse, içinde sayısız canlıları taşıyan ve yaklaşık üçte ikisi su olan şu yer küremiz de kendi kendine dönmüyor. Onu bir döndüren var. Ayetler, Allah’ın geceleri istirahat için, gündüzleri de çalışmak için yarattığını bize gösteriyor. O halde dünyayı döndüren Allah, insanın bu önemli ihtiyacını bilerek döndürüyor. Eğer güneş olmasa, gündüz olmazdı. Dünya ne kadar kendi ekseni etrafında dönerse dönsün, asla gündüz olmazdı. Bu yüzden gündüzü yaratan, dünyaya ve aynı zamanda güneşi de yaratan Allah’tır. İşte böyle bir tefekkür bizim imanımızı kuvvetlendirir.
Diğer taraftan başta zikrettiğimiz Yunus suresi onuncu ayet, göklerde ve yerde yaratılanlarda da müttaki insanlar için ibretler olduğu nazarlara veriliyor.Y ani ayet hem insanları gök cisimlerini incelemeye, hem de yerde olup bitenler üzerinde araştırma yapmaya çağırıyor. Yapılan bütün araştırmalar, her şeyin malikinin ve sahibinin Allah olduğunu gösteriyor. Gece, gündüz, güneş, ay, dünya ve içinde var edilen varlıkların hepsinin ayet olarak, bir delil olarak, bir mucize olarak algılanabilmesi için, müttaki olmamız gerektiğine de dikkat çekiliyor.
Yani Allah’a ortak koymayın tevhid inancına sahip olmakla hakkıyla kulluk yapmakla; günahlardan sakınıp iyilikler yapmakla ancak tefekkürümüzü bu anlamda yapabiliriz. Yoksa bizim merakımızı ve düşüncemizi kendisine cezp edecek o kadar cazibeli, ama bizim kalbi hayatımız için, imanımız için anlamsız ve boş olan şeyler, olaylar cereyan ediyor ki, müttaki olmak için çaba sarf etmediğimiz zaman, Allah’ın ayetleri üzerine düşünüp, onları merak edip ebedi saadetin anahtarı olan imanımızı kuvvetlendiremeyiz. Allah bize merakımızı O’nun ayetlerini düşünüp imanımızı kuvvetlendirme yolunda kullanmayı nasip etsin. Amin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.