
Said Yargıcı
Musibetler Niçin Yalnızca Zalimlere Gelmez?
Yüce Allah çeşitli zamanlarda insanlara musibetler ve felaketler verir. Bu musibet ve felaketlerden ise hem mazlumlar, doğru yolda gidenler, hem de zalimler zarar görür. Bu durumda, niçin mazluma da musibet geliyor sorusu akla geliyor. Elbette bunun bir çok hikmeti vardır. Yüce Rabbimiz konuyla ilgili bir ayette şöyle buyuruyor:
Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz. Biliniz ki, Allah’ın azabı şiddetlidir.
Enfal, 8/25.
Fitne insanın bir çeşit imtihanıdır. Toplumların başına gelen musibet ve felaketler bir fitnedir. Yani bir imtihan çeşididir. Bu musibetler ve felaketler bazen genelleşir. Peygamberimiz’in (s.a.v) hadislerinden öğreniyoruz ki, günahların yaygın olarak işlenmesi umumi musibetlerin gelmesine sebeptir. Diğer taraftan günahlar yaygın olarak işlendiği halde, bunları engellemek için çaba gösteren kimseler yoksa, ya da çaba gösterenleri kimse dinlemiyorsa, bu durumda musibet umumi olur. Yani kötülük yapmayan, işinde gücünde masum insanlar da bundan nasiplerini alırlar. Depremler, sel felaketleri, büyük savaşlar bunlar arasındadır. Yaygın hastalıklar bunlar arasındadır.
Emr-i bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker farz-ı kifaye bir görevdir. Bunu toplumda belli insanlar yapmazsa herkes mesul olur. Gelen musibetler herkese isabet eder. Bu yüzden, İslam dini İslamı bilen herkesin iyiliği söyleyip kötülüklerden uzaklaştırması için çaba göstermesini ister. Bu görevi herhangi bir kurumdan beklemek de yanlıştır. Allah ferd ferd bize bunun hesabını soracaktır.
Bu umumi musibetlerde iyilerle kötülüler aynı felakete maruz kalıyorlar. Kötüler kısmen bu dünyada cezalarını görürken, iyilere de bir haksızlık oluyor gibi gözüküyor. Birçok kimsenin zihni de bu açıdan bulanıyor. Halbuki iyi olmak için gayret eden insanların musibetlerden istisna edilmemesi Allah’ın imtihan sırrına çok uygundur. Eğer tersi olsaydı, yani musibetler sadece günahkarlara gelseydi, imtihanın sırrı bozulurdu.
Diğer taraftan bir musibette masum insanların, salih insanların da zarar görmesi zahirendir. Çünkü onların malları sadaka hükmüne geçiyor. Kendileri de ölmüşlerse bir nevi şehit mertebesine yükseliyorlar. Yani dünyadaki hayatları belki sona eriyor, ama onlara ebedi bir hayatta mutluluk vaat ediliyor.
Sonsuz bir Rahmeti olan Cenab-ı hakkın masum insanların hakların zayi etmesi onun sonsuz şefkatine ve adaletine zıt olacağından imkansızdır. Masum insanların zarar görmelerine bizler de insan olarak üzülürüz. Onlara dua ederiz. Ama kendimizi parçalayacak şekilde bir tavır içinde olmamız doğru değildir. Çünkü Allah sonsuz şefkat ve merhamet sahibidir. Her şeyi biliyor, her şey onun kontrolünde. Onun ilmi dışında hiçbir şey meydana gelmez. Bu durumda Allah’ın şefkatinden fazla şefkat etmek gerçek bir şefkat olmaktan uzaktır. Allah bütün masum ve salih insanlara şefkatinin en yüksek tecellilerini gösterir.
Allah’ım! Sen bizleri musibetler karşısında isyan etmeyen, sabırla karşılayan ve musibetlerden gereken dersi çıkan mümin insanlardan eyle. Amin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.