Cehenneme Götürecek Üç Durum

Yunus Suresi 7 ve 8. Ayetlerde Rabbimiz cehenneme gidecek insanların üç önemli özelliğini beyan etmekte ve şöyle buyurmaktadır:

Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olup onunla tatmin bulan ve bizim ayetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak. İşte bunların kendi elleriyle ettikleri yüzünden varacakları yer cehennemdir.

(Yunus,10/7-8)

Bu ayette Cenab-ı Hak cehenneme gidecek insanların özelliklerini sayıyor. Bunlardan birincisi, “bize kavuşmayı ummayanlar” cümlesiyle ifade ediliyor. Bunun anlamı öldükten sonra dirilmeye inanmamaktır. Allah’a kavuşmayı arzu etmeyenlere Allah da kavuşmak istemez. Bu yüzden bir insan Allah’a inansa bile, eğer ahirete inanmıyorsa, öldükten sonra Allah’a kavuşacağını ümit etmiyorsa, o insanın hali haraptır. Ahirete iman, iman esaslarının en önemlilerindendir. İnsanı insan eden iman esaslarının birincisi Allah’a iman ise, ikincisi de Ahirete imandır. Zaten daha sonraki sayılan özellikler de, ahirete inanmayan insanların özellikleridir. Ahirete imanları belli belirsiz olanlar, çok zayıf olanlar da bu özellikleri taşıyabilirler.

İkincisi, dünya hayatına razı olan ve onunla tatmin bulanlar. Bunlar bir başka ayetini kerimede dikkat çekildiği gibi, dünya hayatını, bu kısacık ve elemlerle dolu olan hayatı ahiret hayatına, gerçek hayat olan ve ebedi olan ahiret hayatına tercih edenler kimselerdir. Üstelik bundan da memnun olan, mutluluk duyan insanlardır. İnsan oğlu “acileyi” sever diyor Kur’an. Acile bu dünyadır. Bunlar, dünyanın ahiretin tarlası olduğunu kabul etmeyen, inanmayan insanlardır. Bu yüzden bütün hikmetlerini, gayretlerini bu dünyayı elde etmek için sarf ederler.

Ebedi hayatı kazanmak için verilmiş ve asla bu geçici dünya hayatındaki lezzetlerle tatmin olmayan duygularını, tıpkı hayvanlar gibi kullanarak dumura uğratan, yaratılışları istikametinde kullanmayan insanlardır. Aklı düzenbazlıklarda kullanır bu insanlar. Göze sadece geçici güzellikleri seyretmek için kullanır. Şehvetleri için kullanır. Kulağı nefsani arzularını galeyana getirici, ruhu öldürücü şeyleri dinlemek için kullanır. Dili, günahları işlemek ve yaymak için kullanır. Yani bütün duygularını, azalarını Allah için değil, nefsi için, bu dünya için kullanır. Ama bu dünyada insanın hiçbir uzvunu, hiçbir duygusunu tatmin etmez.

Çünkü insan, ebed için yaratılmıştır. Ebedi amellerden başka, Allah için yapılan amellerden başka hiçbir şey onu tatmin etmez. Ama ahirete inanmayan insanlar, bu dünyayı edebi bir yer olarak görme gafletine düşen insanlardır. Şeytan, bu dünyanın geçici nimetlerini onlar için süslemiş ve onları can evlerinden bulmuştur, üstelik de dünyanın en mutlu insanı oldukları vehmini de onları vermiştir. Halbuki ebediyet için verilmiş duyguları, cihazları geçici şeyler için kullanmak insana menhus bir lezzet verse de, içinde binlerce elemi de bıkarır. Balın içine zehiri katarak insana yedirir.

Üçüncü olarak, bunlar Allah’ın ayetlerinden gafildirler. Allah Kur’an’daki ayetlere kendisini bize tanıttırmak ve sevdirmek istiyor. Bu insanlar bu ayetlerin farkında değil. Diğer taraftan dünyada, göklerde ve yerde olan, insanın kendisinde, canlı ve cansız varlıkların üzerindeki ayetlerle de insanı kendisine tanıttırmak ve sevdirmek istiyor. Ama ahirete inanmayan, geçici dünya hayatının zehirli lezzetlerine dalan, merakını dünyevi basit şeyleri öğrenmek için sarf eden bir insan gafildir Allah’ın ayetlerinden…

Bir insan, çok sevdiği bir kimseden bir mektup alsa, o mektubu adeta içer. Defalarca okur. Kelime ve cümlelerindeki ifadelerinden manalar çıkarmaya çalışır. Neden çünkü sevdiğinden gelmiş diye… İşte eğer bir insan da Allah’ı seviyorsa, Allah o insanın gerçek sevgilisi olmuşsa, etrafımızda gördüğümüz her şeyi ondan gelen bir mektup olarak görür ve manalarını anlamaya çalışır. Eğer Allah’a ve ahiret gününe imanı yoksa, Allah’ı da sevmiyor demektir. Bu durumda ondan gelen mektupları da mektup değil, anlamsız şeyler olarak görür. İşte dünyaya bazı insanların durumu budur.

Allah’ın gönderdiği mektupların farkında değiliz çoğumuz. Yeni doğan çocuğumuz bir mektuptur bizim için Ondan gelen. Torunumuz bir mektuptur. Güneş, yıldızlar ve ay, yaldızlarla süslenmiş birer büyük mektuptur. Çiçek, böcek, kuş, sinek ve inek hepsi birer mektuptur… Ama O’nu seven bilir ancak onların mektup olduğuna, O’na inanan ve O’nun önünde hesap vereceğine inanan kimseler bilir bu mektupların kıymetini. Ve zamanlarını hep bu okunmayı bekleyen mektupları okumakla geçirirler. O mektupların altlarında Rablerinin taklit kabul etmez mühürlerini okurlar. Okudukça da sevgileri ve muhabbetleri artar, O’na şükreder, yalnızca O’na kulluk yaparlar.

Bütün bu cehenneme gitmeye sebep olacak hususlar, insanın kendi iradesini batıl yolda kullanmasıyla meydana gelir. Bu yüzden irademizi nasıl kullandığımıza dikkat edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.