Sosyal Semptomlar

Tıp lisanında, bedenimizde oluşan veya oluşacak hastalıkların belirti ve emaresine “sempton” diyorlar. Tıpkı bunun gibi, toplumsal bünyemizin siyasi, iktisadi ve sosyal anlamda hastalıklı hale gelmekte olduğunu haber veren sosyal semptomlar vardır. Fakat bu semptomlar, aşağıda iki haberde bahsedilenlerden ibaret değildir. Daha başkaları da vardır. (Gallup’a göre, ‘Dünyanın en sinirli ikinci ülkesi’ olmak gibi) İki örnek haber bizi kendi lisanıyla uyarıyor ve diyor ki, “Gittiğiniz istikamet, tuttuğunuz yol, izlediğiniz politika hatalı ve tehlikelidir. Bu gidişat sizi, psikolojik ve sosyolojik cihetten hastalıklı hale getirir; hatayı tekrar ederseniz tarih tekerrür eder!”

Bizim kuşağın (l959 doğumlu) insanları bilirler; ilkokul karneleri verilirken, karnenin alt bölümlerinde “Hâl ve Gidiş” diye bir kısım vardı. Orada, yıl boyunca öğrencisini gözlemleyen öğretmeni “zayıf, orta, iyi, pekiyi” şeklinde not verirdi. Bu notlar, öğrencinin her cihetten ahvalinin değerlendirilmesiydi. Aynen bunun gibi, 2000 yılından bu yana, gelenek haline gelen araştırma-çalışmayla, ülke ve dünya çapında “yıl sonu değerlendirme” raporları yayınlanarak “ülkelerin hâl ve gidiş”lerine ayna tutulmaktadır.

TDK’nın resmî sitesindeki 23 Aralık tarihli haber şöyle:

“Türk Dil Kurumu 2024 yılının kelimesini “kalabalık yalnızlık” olarak açıkladı. Ankara Üniversitesi İletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi (İLAUM) iş birliğiyle, alanında uzman isimlerden oluşan Değerlendirme Kurulu tarafından belirlenen 7 kelime / kavram Türk Dil Kurumu internet sitesinde halk oylamasına sunulmuştur. Oylamaya değer bulunan kelimeler “kalabalık yalnızlık”, “merhamet”, “yabancılaşma”, “algoritma/çözüm yolu”, “yozlaşma”, “yapay zekâ” ve “dijital yorgunluk” olarak belirlenmiştir. Yaklaşık 1 milyon kişinin katıldığı halk oylamasında “2024 Yılının Kelimesi/Kavramı” olarak “kalabalık yalnızlık” kavramının seçildiği açıklandı.

Değerlendirme Kurulunun “kalabalık yalnızlık” kavramıyla ilgili gerekçesi şöyledir:

“2024 yılında, insanların kalabalıklar içinde yalnız hissettiklerini gösteren araştırmaların sayısında artış olduğu görülmektedir. Birbirlerinin zıddı gibi duran, teklik ifade eden ‘yalnızlık’ ile çokluk ifade eden ‘kalabalık’ aynı anda var olabilmektedir. Sosyolojik, psikolojik, iletişimsel gerekçelerle açıklanabilen bu durum, bireylerin gündelik yaşamlarında, kurdukları ilişki biçimlerinde kendisini göstermektedir.

Araştırmalar, sosyal medya ve dijital teknolojilerin kullanımının artmasıyla insanların kendilerini daha yalnız hissetmeye başladıklarını göstermektedir. Sosyal medya ortamında takipçi, beğeni sayılarının önem kazanması, sözde ‘kalabalık’ bir ortam oluşturulması yalnızlık hissine çözüm gibi algılansa da yalnızlık hissini artıran bir sonuç ortaya çıkarmaktadır. Dijital dünyanın gelip geçici ilişkiler önermesi, yalnızlık hissini derinleştirmektedir.

Diğer yandan hayatın giderek artan hızı, artan insan hareketliliğiyle birlikte toplumsal bağların zayıflamasıyla bağ kurmakta zorlanan bireyler, kendilerini kalabalıklar içinde yalnız hissetmektedirler. Bireyin çevresinde insan sayısının fazla olması, kendisinin yalnızlık hissetmediği anlamına gelmemektedir. Aynı ev içinde aile bireylerinin olması, aynı yemek masasında yalnız hissetmeyi engellememektedir.”

Bir başka haber: “Oxford Sözlüğü’nün yılın kelimesi seçtiği ‘brain rot’ın (beyin çürümesi) temel sebeplerinden biri artan sosyal medya kullanımı. Uzmanlara göre sürekli telefonla yaşamak beynin entelektüel fonksiyonlarını bozuyor. Sözlük, altı aday sözcük arasından 37 binden fazla kişinin katılımıyla ‘beyin çürümesi’ni yılın kelimesi seçmişti. Sağlık Bakanlığı Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve sinir cerrahisi uzmanı Prof. Dr. A. Esen Hastürk, “beyin çürümesinin her yaş grubunu etkilediğini ve bu kavramın ürkütücü bir kelime olarak algılanmaması gerektiğini söyledi. Beyin çürümesi, sürekli kaydırma hareketiyle birlikte sosyal medyanın anormal kullanımı sonucu entelektüel fonksiyonların ve insan ilişkilerinin gerilemesine bağlı olarak gelişen genel bir tablonun popüler ismidir. Bu bir tanı olmamakla birlikte bazı davranışlar ‘beyin çürümesi’ yönünden belirti vermektedir. Aslında bu belki çoğumuzda olmaktadır. Örneğin, sürekli telefonla yaşamak, gözümüzü telefondan ayırmamak, sürekli bir bildirim kontrolü, sosyal medyayı insan ve sosyal ilişkilerimizden ve hobilerimizden önde tutmak, beyin çürümesine yönelik belirtilerdir. Sosyal medyanın vazgeçilmezliği düşünüldüğü zaman bu durum aslında birçok kişide görülmektedir.”

Beyin çürümesinin Covid-19 sonrasındaki dönemde yaygınlaştığını belirten Hastürk’ün açıklamaları şu şekilde: “ABD’de 2023’te yapılan araştırmalarda, özellikle 6-14 yaşları arasında sosyal medya ile telefon bağımlılığının, pandemi öncesi ve sonrasına göre yüzde 40’tan yüzde 70’lere, ergenlerin çevrimiçi bağımlılığınınsa dokuz saate kadar çıktığı tespit edilmiştir. Bu da gerçekten önemli bir noktadır. Bu yüzden beyin çürümesinden en çok etkilenen yaş grubu ergenlerdir. Tabii ergenlik dönemi karakter oturması açısından önemli bir dönemdir. Ergenlik döneminde sosyal ilişkilerin arka plana atılması, ergenlik dönemindeki çocukların ekran önünde fazla zaman geçirmesi, akran ilişkilerini sürdürememesi ve ergenlik döneminde öğrenilmesi gereken sosyal ve duygusal benliğin oturtulmamasını öne çıkarıyor. Beyin çürümesine karşı erişkinlerin rol model olması önemli. Örnek olabilmek için dengeli bir ekran kullanma süresi modumuzun olması gerekiyor. Bunun yanında hobileri, insan ilişkilerini ön plana çıkarmamız, yaşama alanlarında cihazsız alanlar ve zamanlar oluşturulması gerekiyor.” (Yeni Asya, 17.12.2024)

Son söz; semptomlar fıtrî habercilerdir ve fıtrat yalan söylemez.

**

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.