
Raşit Duran
Estetik Sadece Fizikî Güzellik midir?
“Ben, ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” (Hadis)
Yunanca “duymak ve algılamak anlamına gelen bir sözcükten (Esthesis) gelen estetik; güzel duygu ya da bedii, güzelliği ve güzelliğin insan belleğindeki ve duygularındaki etkilerini konu olarak ele alan felsefe dalıdır.” (Vikipedi)
Antik Çağ’dan bugüne, özellikle tabiat, kültür ve güzel sanatlara dair çalışmalarla ilişkilendirilen estetik (güzellik); beşerî münasebet, diyalog, ilişki, iletişim, âdâb-ı muaşeret / görgü kuralları gibi beşerî/insanî, medenî konularla alakalı, adına “içtimai estetik” denilen kavram, toplumsal hayatın her cihetine temas eden psikolojik ve sosyolojik bir olgudur. Bugün, estetik olgusu sadece bedene ve yüze indirgenmiş; asli ve ulvi anlamından ve amacından uzaklaştırılarak yozlaştırılmış; ardından şahsî ve toplumsal yozlaşmanın aleti haline getirilmiştir. Bilhassa absürt diziler ve filmler, görsel ve işitsel/sesli medya marifetiyle estetiğin nasıl hunharca katledildiğine, estetiğin çirkinleştirildiğine şahitlik etmekteyiz. Ve tabiidir ki, bu “estetik katliamı” ya da “estetik yozlaşma” topluma da sirayet etmekte, bireylerin söz ve fiillerine yansımakta; edeb, nezaket, nezahet, incelik, kibarlık, zarafet gibi insanın medenî güzelliklerinin “mesh-i maneviye” uğramasına sebep olmaktadır. “Güzel gören güzel düşünür” ifadesiyle hariçteki maddi güzelliğe, dahildeki manevi güzelliğe dikkat çekilmiştir. Park ve bahçelerde, toplu taşıma araçlarında ve sair yerlerde şahit olduğumuz manzara, istemeyerek duyduğumuz -özellikle genç nesil arasındaki- konuşmalar, geleceğimiz adına kaygı ve korku vericidir. “Bâtıl şeyleri tasvir, sâfi zihinleri idlâldir.” ve “Fena şeylerle meşguliyet fena tesir eder, fena iz bırakır.” (Bediüzzaman) hükmünce, bunları burada tek tek anlatmak hem mümkün hem uygun değildir. Zaten şu anki toplumsal ahvalimiz bunu, kendi lisanıyla anlatıyor. Bize düşen vazife, bu kötü gidişata ve estetik yozlaşmaya çare bulmaktır: Çare, tenvir ve irşat; kaynak ise, Risale-i Nurlardır. Zira bu yozlaşmanın bir ucu, kendi ilim ve irfan, kültür ve medeniyet dünyamızın temelini teşkil eden, maddi ve manevi estetik kaynağı olan “Doğru İslâm’ı ve İslâmiyet’e yaraşır doğruluğu bilmemek” gerçeğine dayanmaktadır. Güzelliğin kaynağı, İslâm’ı bize gönderen, Cemil ve Cemal sahibi bir Zat’tır (cc).
Anlaşılacağı üzere, meselemiz, dış görünüş, fizikî estetikten çok öte, söz ve fiillerimizde tecessüm etmiş / cisimleşmiş güzel ahlak veya ahlaki güzellik ya da ahlaki estetik, davranış, tutum ve tavır estetiğidir. Zira bu tür estetik, “Âyinesi iştir kişini, lafa bakılmaz” (Ziya Paşa) sözünde ifade edildiği gibi, kişilerin sözünde ve işinde görülür. Muhabbet Medya’nın Genel Yayın Yönetmeni değerli ilahiyatçımız Prof. Dr. Atilla Yargıcı, Şehir ve İrfan Araştırmaları Dergisi’nin (2016), “Yozlaştırılan Bir Kavram: Estetik” isimli araştırma makalesinde, estetik kavramının tarihî geçmişini farklı cihetlerden anlatmıştır. Antikçağ filozofları Sokrat, Platon, Aristo… estetik denilen “güzellik” konusunda farklı şeyler söylemişler, hatta, makalede belirtildiği üzere Sokrat işin içinden çıkamayınca, “güzel zordur” demiştir. Zamana, kişilere, toplumlara göre farklı estetik tanımları vardır. Gayemiz, bilimsel bir makale ile estetiği anlatmak değil, toplumsal hayatımızdaki beşerî, insanî ve medenî ilişkilerimizdeki estetik ve güzelliklerin gözle görülür şekilde yozlaştırıldığını nazara vermektir.
Son söz olarak; isterseniz, estetik duygu ve düşüncesini daha somut ve anlaşılır hale getirmek için küçük bir tarihi olayı anlatalım. Mizah dünyamızın usta sanatkârlarından -rahmetli- İsmail Dümbüllü, bir gün tiyatro sahnesinde oyununu icra ettikten sonra seyircilerini selamladığı esnada, ön sıralardan birisi sahneye hıyar fırlatır. Dümbüllü selamını verir, sahneye atılan hıyarı alır, seyircilere dönerek gayet kibar ve mütebessim bir çehre ile “Birisi bana kartvizitini göndermiş!” der. Bu bağlamda, bir başka estetik örneği de Hz. Mevlâna’nın “Çirkin Ses” hikâyesinde anlattığı olaydır. Merak edenler bulup okuyabilir.
“Her insan kendinde ne varsa onu verir.” Hz. İsa (as)
**
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.