‘Dünyayı değiştirmek istiyorsanız…’

“Dünyayı değiştirmek istiyorsanız işe yatağınızı toplayarak başlayın.”

(Amiral McRaven)

Şu söz gibi hak ve hakikati terennüm eden, seslendiren her söz yitiğimiz olup; sözün sahibinin Doğulu ya da Batılı olmasına bakmaksızın hüsn-ü kabul gösterir, hüsn-ü istimal ederiz. Sözün önemi ve kıymeti, hak ve hakikate yaslanmış olmasıdır. Bediüzzaman, “Fena ve fâni bir adamın, güzel ve bâki şöyle bir sözü var.” diyerek bu meselede elimize şaşmaz bir ölçü vermiştir. Zira hikmet; Cenab-ı Hakk’ın Hakîm isminin, eylem ve söylem planında tecelli ve tezahürü olup, Mümin insan için hikmet talip ve takip olunacak Kur’anî ve Nebevî (as) cadde-i kübrâdır ve İstiklal Marşı şairi M. Akif’in şiirinde beyan ettiği “râm olunması” gereken yoldur.

Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol,
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.

Amerikan Donanması’nda görev yapmış Amiral William H. McRaven, Yatağını Topla isimli kitabında, SEAL (Deniz, Hava, Kara) eğitiminde öğrendiği dersleriyle birlikte askerlik hizmeti süresince kazandığı bilgi, beceri ve hayat tecrübesine dair hikayeleri paylaşmış; yazının serlevhasındaki başlangıç cümlesini de 2014 yılında, Teksas Üniversitesi mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada sarfetmiştir. Bilgece söylenen bu sözün tamamı şöyledir: “Dünyayı değiştirmek istiyorsanız işe yatağınızı toplayarak başlayın.” Bizim, “Aslan yatağından bellidir.” özdeyişimizin izahı ve âdeta, Bediüzzaman’ın Şualar isimli eserinde, hangi dairede ne gibi görevlerimizin olduğunu hatırlattığı meselenin şerhi gibidir:

“Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur. Birbiri içinde mütedâhil daireler gibi, her insanın kalp ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve küre-i arz ve nev-î beşer dairesinden tut, ta zihayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Her bir dairede, her bir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimî vazife var. Ve en büyük dairede en küçük ve muvakkat ara sıra vazife bulunabilir. Bu kıyasla, küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasip (ters orantılı) vazifeler bulunabilir.”

“Nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez. Öyle ise nefsimden başlarım.” (21.Söz)

Mesela; yer küreye “dünya barışı” getirmek isteyenler, önce kendi hanesinde sonra millet ve memleket dairesinde yani kendi aralarında, sonra geniş dairede yani küre-i arz dairesinde başkalarıyla barışık olmalı ki, dünya barışını tesis edebilsinler. Dahildeki küçük dairede adavete muhabbet edenlerin hariçteki büyük dairede barışa muhabbet etmeleri hayli zordur. Ve keza uhuvvet ve muhabbet meselesinde de aynı prensip ve düsturlar geçerlidir.

İslâm’ın ve hakikatlerinin cihanşümul/evrensel olduğuna inanan müminler, “imanın binler mehasinini/güzelliklerini” ete kemiğe bürünmüş haliyle fiillerinde ve sözlerinde göstermek mecburiyetindedir. Zira, sıdk/doğruluk; eylem ve söylem birlikteliği yani özün ve sözün bir olması, güvenilir ve inanılır olmayı netice verir.

Âyinesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz,
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.

(Ziya Paşa)

Sözden ziyade fiilin daha etkili olduğu, etki derecesinin birden binlere çıktığı günümüzün dijital dünyasında insanlar, ‘ne söylediğimizden’ daha çok ‘ne yaptığımıza’ bakmaktadırlar. Yani lisan-ı hal denilen davranış dili, bireysel ve kitlesel iletişimde temel etkendir. Daha önceki asırların model insanlarından bahsederken hep sözlerinden evvel davranış ve fiillerinden örnekler veririz.

Mesela Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat’ta bahsedildiğine göre -ve hatta Eskişehir Mahkemesi’nde kendi beyanı ile- kendisine getirilen çorbadaki taneleri karıncalara vermesinin hikmeti şöyle açıklanır: “Karıncalar hiç durmadan çalışıyorlar, yardımlaşıyorlar, birbirlerine saygı gösteriyorlar, iş bölümü yapıyorlar ve hep beraber hareket ediyorlar. Hepsinden mühimi onlar aralarında cumhuriyetçiliğin en güzel ve fıtrî tanzimini yapıyorlar. Bu taneler cumhuriyetçiliğin mükâfatıdır.” Bu olayda karıncaların (başka yerde arıların) övgüye lâyık, insanlara örnek teşkil edecek fiillerine dikkat çekilmekte, inancımızın da muktezası / gereği olan şeylere işaretle sanki, “Siz de böyle hareket edin!” denilmektedir.”

• Çalışkanlık,
• Yardımlaşma,
• Karşılıklı saygı,
• İş bölümü,
• Birlikte hareket,
• Hakiki anlam ve uygulamasıyla cumhuriyetçilik (bugünkü ismiyle demokratlık) ve sayabileceğimiz daha başka pek çok örnek davranış…

Velhasıl, hedef ve maksadımız; dünyanın (olumlu anlamda) bireysel ve toplumsal çapta, sosyal ve ekonomik olarak değişim ve dönüşümüne katkı sağlamak ve insanlık dini İslâm’ın evrensel mesajını fiilen ve davranış planında dünyaya iletmek ise, “Yatağını topla!” demek yerine, kendimiz bu işi bizzat ve fiilen yaparak işe başlasak daha etkili ve faydalı bir iş yapmış oluruz. Hem muvazenesiz/dengesiz söz ve davranışların muhabbetten/sevgiden daha çok adavete/düşmanlığa hizmet ettiği herkesçe bilinen bir gerçektir.

**

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum