Ömrüm

Ömrüm...

Senin neler müşahede ettiğini gördüm.

Sayfalarına gamdan duvarlar ördün.

Her ne kadar karalayıp silsen de tekrardan başa döndün.

Ömrüm...

Zamanla nasıl kapanır tüm yaralar.

Hayata göz açışın bir gün vaktini tamamlar.

Her geçen gün takvimden bir yaprak karalar.

Zaman ne çabuk geçiyor bu aralar.

Duymuyor musun? Sevkiyat var!

Gelip geçen vefatlar seni hep hırpalar.

İşte, o zaman gönül derinlere dalar.

Böyle olunca günler günleri kovalar.

Herkes de ebedi yaşayacağını varsayar

Ecel celladı ensesinde günlerini bir bir sayar.

Fısıldıyor arkadan bir ses: Bu dünya lezzetleri neye yarar!

Her saat hatırlatır ağacından düşen yapraklar.

Bak, kırılmaya yüz tutmuş dalları da var.

Uyan! Sana bulaşmadan tüm bu zehirli ballar.

Zira bu dünya meftunluğu kalbe bâr.

Baki aleme yönel, orda seni bekliyor bir yâr!

Kevser havuzunun başında gülümseyen Efendimiz (s.a.v) var!

Anlarsın o zaman dünya mekânı ne kadar da dar.

Ve tüm benliğinle dökülür dilinden:

Ya Rab! Beni cennetinle sar.

Çünkü kalmamış dünya yüzünde ne haysiyet ne de ar!

Ne olur beni dünya zevklerinden kurtar.

O zaman coşar kalbim ve olurum bahtiyar.

Belki arınır ruhum dünyalık tüm kirlerden ve olurum rü’yetine mazhar.

Çünkü senin kelamın öğretti bize her daim bu kulun senden ümitvar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.