Maruf Özülkü

Maruf Özülkü

Hadi gel köyümüze geri dönelim

Yazının başlığa geçtiğimiz hafta dünyaya elveda diyen Ferdi Tayfur'dan. Allah taksiratını affetsin merhametiyle muamele etsin.

Yayın Yönetmenimiz Atilla Yargıcı beyefendi ardından anlamlı bir yazı kaleme aldı. Şarkıcının eserlerindeki olumsuzluklara teşvik eden yönlerine temas etti ve "kubbede hoş bir sada bırakmak" hususundaki seyyiatına işaret etti.

Elbette söyledikleri doğru ve yerindeydi. Ama nedense ben de farklı taraftan bakmak istiyorum.

Birçok şarkısında serkeşliğe, isyana yer verdiyse de onu meslektaşlarından farklı kılan bir sahiciliği ve kokusu vardı.

Hislerini tüm sıcaklığıyla aksettirirdi şarkılarına. Her okuyuşta yaşar gibiydi bu duyguları.

Ününden dolayı şımardığını da kimse söyleyemez. Mütevazı bir duruşu vardı.

İbo Show programlarının birinde İbrahim Tatlıses'in kendisine, "Doğru söyle Ramazanlarda içiyor musun? " sorusuna "Ne Ramazan'da ne başka zamanda içiyorum" diye karşılık verdiğini hatırlıyorum.

Eşi Necla Nazır'ın tesettüre girişi ve ışıltılı dünyadan çekilmesini taşıması da hayır hanesine yazılabilecek yönleriydi.

Özel hayatını gündeme taşımaması, şımarıklık ve lüks gösterilerinde bulunmaması da yine Tayfur'un olumlu yanlarıydı.

DÖNÜŞ DAVETİ

Onun aklımda kalan en güzel şarkısı "Hadi gel köyümüze geri dönelim/Fadime’nin düğününde halay çekelim" nakaratlı olanıydı. Şehrin keşmekeşini, yorucu ve yapay hayatına karşı doğallığa fıtrata bir çağrı vardı burada.

"Ne umutla geldik koca şehire
Allah sonumuzu hayır getire
Alacaklı haciz koymuş Bekir’e... "

Beklentiler ve gerçekler. Üç-beş şey kazanma uğruna kaybedilen yüzlerce şey. Kendini kaybedenlerin sürüklenenlerin metropollerde kirlenen-yozlaşan milyonların hikayesini birkaç satırda özetliyordu.

"Buralarda ağaçları kesmişler
Yerlerine taş duvarlar dikmişler
Sevdiğimi başkasına vermişler..."

Şehirler insanların kesip biçtiği bencil konforlarına göre düzen koydukları kocaman köylerdi. Oysa bir rüya peşinde koşarak terk ettiğimiz köylerde bu denli tahribat yoktu. Dört yanı grileşen şehirlerden yemyeşil hayata özlem ifade ediliyordu. Tabi bir de gönül yarası vardı.

"Bir başkadır Toros’ların yağmuru
Anam evde hazırlamış hamuru
Çok özledim havasını suyunu..."

Özlemek iradeden bağımsız bir olaydır. İnsan çocukluğundaki dünyaya sürekli bir özlem duyar. Ana kucağına fıtri güzelliklere ve günahsız günlere.

Ve her insanın yüreğinde cennete dönüş umudu vardır. Bir gün bunu gerçekleştirme arzusu vardır. Şarkılar, türküler zaman zaman bunu itiraf eder. Eğer ki süfli müdahaleler kalem karıştırmazsa...

ZORUNLU DÖNÜŞ...

Ve illaki bir dönüş vardır hayatın ardından. Kara toprak molasından sonra başlayacak olan nihayetsiz hayat hepimizin "gidelim" desek de "yok gitmeyelim" desek de zorunlu rotamız olarak önümüzde duruyor.

"Hadi gel köyümüze geri dönelim..."

Asıl mevzumuz ise;

Geç olmadan kendimize gelelim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum