Maruf Özülkü

Maruf Özülkü

Çözüm yahut, bırak gözüm...

Ülkemizde ve komşu ülkelerde faaliyet gösteren terör örgütü PKK'nın ve bu gruba ait örgütlerin silah bırakarak kendini feshetme süreci devam ediyor.

Olanları hatırlayalım...

Her şey Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "iç cepheyi tahkim etme" teklifiyle başladı. Bunu, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin önce DEM'li vekillerin elini sıkması ve ardından partisinin Meclis grubunda yaptığı "umut hakkı" lı çağrısı devam ettirdi.

Sonra DEM'in kurduğu İmralı Heyeti, birkaç defa hem partileri ziyaret etti hem de konunun birinci muhatabı Abdullah Öcalan ile görüştü. Onun örgüte yönelik "kendini feshetme" çağrısını duyurdu.

Meselenin nirengi noktası olan, "dahil mi-hariç mi" nizaalı kısmı; Suriye'deki YPG oldu. Karşılıklı restleşmelerden sonra Suriye Devlet Başkanı ile protokol imzaladılar.

Bunun ardından örgütte kongresini toplayarak, Türkiye'nin ve Öcalan'ın istediğini yaptı ve fesih kararını ilan etti.

Buraya kadar her şey tamam.

Peki şimdi meselenin ne kadarı hallolmuş oldu? Geriye kalan kısımlar nelerdir?

Sevinmek istiyoruz ama içimizdeki ses, "hele dur; daha erken" diyor.

Ümitsizleşiyoruz; ancak taraflardan aksi yönde bir geri adım gözükmüyor.

Ama çok soru var sorulacak...

Cevapsa, çok çok az...

*

Meseleye ad verince durduğunuz yeri, yani hem bakış açınızı, hem de beklentilerinizi ortaya koyuyorsunuzdur.

Cumhurbaşkanı "Terörsüz Türkiye" diyor.

Kimisi meseleye, "Kürt meselesinin müzakere edilerek çözülmesi" konseptinden yaklaşıyor. Kimisi ise, "barış" ve "analar ağlamasın" başlığıyla değerlendiriyor.

Görebildiğimiz kadarıyla;

Kimi "çözüm" diyor,

Kimi "bırak artık gözüm" diyor.

Örgüt içerisinde ise,

Liderinin özgürlüğüne endeksleyen de var, federatif ruha zemin hazırlayan protokol beklentisi içinde olanlar da var. Bu beklenti ağırlıklı olarak Suriye için.

Siyasette ise, Kürt meselesini savunan partilerin silahların vesayetinden kurtulma umudu var.

Devletlülerimizin nazarında ise...

Terörle mücadelede, harcanan can ve malın olmaması var. Ama daha önemlisi Gazze'den başlayarak İran ve Suriye'den sonra Türkiye'ye uzanacak bir kıyamet savaşında cepheyi tahkim etme kararlılığı var.

Sorunlarını çözmüş, birlik ve beraberliğini sağlamış, güçlü Türkiye ve bölgeyi de bu perspektifte olumlu anlamda domine etmiş lider bir ülke arzusu var.

İki beklentinin kesiştiği noktalar çok. Ancak açık konuşulmayan, yada bizim duymadığımız kapalı noktalar da var.

Bu endişeler veyahut muğlak konular, kapalı kapılar ardında bir düzenleme konusu olmuş mudur?

Yoksa zamana mı bırakılmıştır?

İşte bunu bilmiyoruz.

...Ve kamuoyunun uykusunu kaçıran hususlar da bu merkezdedir.

SAMİMİYET TAŞLARI DÖŞENMİŞ MİDİR?

Doğrusu, her şeyin bir anda ve kolay çözülüyor gözükmesidir bu endişelerin bir sebebi.

Bir siyasi mevsim faslından ibaret kalmaması temennisidir bu sessiz bekleyişler.

Ve daha önce sütten ağzı yanan insanların suya "sıcak süt fobisi" sürdürmeleri de biraz bu yüzdendir.

BÜYÜK ZİHNİYET DEĞİŞİMİ OLMADAN...

Aranılan samimiyettir.

Aranılan hem inkarlardan hem de isyanlardan ders çıkarma dirayetidir.

Aranılan hem kardeşliktir hem de kardeşlik ruhuna ve hukukuna uygun davranışlardır; siyasetlerdir.

Aranılan hem hakiki hürriyettir fıtri haklardır, hem de antiemperyalist, antitaşeronluk kararlılıklardır.

Aranılan büyük bir zihniyet tamiridir. Her şeyi yeni baştan ve doğru yerlere konumlandırarak, ve kimseye de endişe vermeden çözme becerisidir.

Özetle aranılan sıhhatli bir liderliktir, yada liderliklerdir.

Yaşadığımız şey böyle bir şey midir? Umarız ki, bunun cevabı "yüzde yüz: evet" olsun.

Amin, Velhamd-ü lillahi Rabbil Alemin...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum