Hümeyra Yıldız Dülek
Çiçekçi Amca!
"Rabbim!
Bana değiştirebileceğim gerçekleri değiştirebilecek kadar Güç,
Değiştiremeyeceğim gerçeklere dayanacak kadar Sabır;
Ve her ikisi arasındaki farkı anlayacak kadar Akıl ver.
Muktedir olamayacağım, gücümü aşan her şeyden, yorgun ruhumu muhafaza et. Amin."
Uzun zaman önce arkadaşıma çiçek almak için sahildeki çiçekçilerden birine yaklaştım; yüzünde yılların yaşanmışlıklarının imzasını taşıyan, 70 yaşlarında bir emektar amca. Çiçeklerini beğendirmek için, etrafımda hanım kızım, hanım kızım diye dönerek, birbirinden güzel çiçekleri isimlerini zikrederek bana ikram etmeye çalışıyordu. Birkaç demet beğenip, pazarlık yapmayı da ihmal etmeyerek çiçeklerimi aldım ve mis gibi kokularını içime sindire sindire arkadaşımın evine doğru yola koyuldum. Sonraki günlerde gerekli, gereksiz hep çiçek almaya başladım çiçekçi amcadan. Artık beni tanıyordu, bir gün yine uğradım; birbirinden güzel çiçek demetlerinden seçip tam parasını uzatıyordum ki; yaşlı adamın bakışlarına acı oturmuş gibi geldi bana,
- "Hasta mısınız?" dedim.
- Yok be kızanım, sadece dizlerim ağrıyor, ama çok ağrıyor. Doktora git deme, gidiyorum, bi ağrı kesici, bi krem verip gönderiyorlar. N’apıyım bu dizlerimi sen bana söyle.
Gülümsedim, İlahi amcam, doktorların önerisinden daha etkili ne olabilir ki? Derken aklıma annemin yaptığı bitkisel birkaç karışım geldi, o karışımları söylerken, Senin artık dinlenmen lazım, yok mu oğlun kızın? dedim. İçini çekti, gözleri hangi birini anlatayım der gibi baktı.
- 6 çocuk. 4 erkek 2 kız. En küçük oğlan sağlık memuru. Bu çiçekçilikle büyüdüler. Ama şimdi beğenmezler beni be kızanım, aramazlar, sormazlar :(
İçim burkuldu…
- Yok mu bi birikimin, çalışma artık.
– Benim tek can yoldaşım, benimle yaşayan en küçük kızım hastalandı; yüreğindeki kara bulutlar gözlerinin açık kahvesini karartmış, ihtiyarcık kara kara bakar olmuştu yüzüme. Sonra kızımı kaybettik. Bir torun var, babası kim bilir nerede, ona bakarım ben. O yüzden çalışmalıyım. Buraya en erken ben gelir, en geç ben giderim.
O başını iki yana dertli dertli sallarken;
- "Anlıyorum" dedim.
Anlıyor muydum acaba? Üzüldüm, içimden yandım, ağladım. Almayacağım kadar çiçek demeti seçmeye başladım. Sonra ücretini uzattım dertli amcaya, eliyle ittirdi;
- Bana 75 yıllık hayatımda kimse nasılsın demedi, sen beni dinledin, koy o parayı cebine.
Gönlü bol amcam beni ikinci defa yaraladı, kulaklarım uğulduyor, içimin ıstırabı gözlerime hucüm ediyordu. Sesimi kontrol etmeye çalışarak,
- Olmaz öyle şey al lütfen, yoksa hepsini bırakırım.
- Tamam ama niye pazarlık yapmıyorsun? Pazarlık yapman hoşuma gidiyor.
Gülmekle ağlamak arasında hızlı geçişler yaşıyordum. Halleştik, çiçeklerimi alıp çiçekçi amcanın yanından ayrılırken,
- "Sağol be kızanım" dedi. İyi geldin sen bana.
Ahh be amca sırtında nasıl bir yükün var? İmtihanın belli ki çok ağır. Vefasızlığı solumuşsun, vurdum duymaz insanlar arasında yürümüşsün, kendin için hiç gülmemiş gözlerin, O ağrı dizlerinin değil, belki kendine bile itiraf edemediğin yürek ağrındır. O yürek acına iyi gelebilmeyi ne çok isterdim.
Sonraki günlerde de hep uğradım. Bir kaç zamandır yerinde yoktu. Orada aynı işi yapanlara yaşlı amcayı sordum. Biri bana umarsızca bakıp,
- "Ha o mu? Hasan, öldü be o." dedi ve yürüdü.
Cam kırıklarının üzerinde yalın ayak yürüyormuşçasına acıdı her yanım. Rabbim ahiretini mamur eylesin, Rahmetini ikram etsin inşaallah, çiçeklerin kadar güzel ve renkli olsun cennetin çiçekçi ihtiyar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.