Editör
27 Mayıs: Demokrasiye yapılan darbelerin öncüsü
Cumhuriyet’in ilanından çok partili hayata geçilinceye kadar geçen dönem, tek parti ve tek adam dönemiydi. Adı cumhuriyet olan bir ülkede cumhurun değil, bir grup jakoben elitin sözü geçiyordu.
Çok parti denemeleri muhaliflerin tamamen susturulmasına zemin hazırlamıştı. 17 Kasım 1924’de kurulan Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası muhafazakar bir guruptu ve Cumhuriyet Halk Fırkasının jakobenlerinin bilhassa dine karşı yaptıkları icraatları eleştirdikleri için çok yaşamadı. Şeyh Said İsyanı bahanesiyle çıkarılmış olan Takrir-i Sükun kanunuyla 1925’te kapatıldı, Parti Yönetiminden bazıları İstiklal Mahkemelerinde yargılandılar.
Bir başka deneme ise, muvazalı bir parti olarak kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası idi. Ancak parti kısa sürede büyük alaka gördü, halk fırkasına eleştirilerin dozu artınca ortam gerginleşti. 1930 yılında kendini fesh etti.
Yeni Kurulan Cumhuriyet, kendine has demokratik ve özgürlükçü prensipler yerine Cumhuriyet Halk Fırkasının ilkeleri üzerine kuruldu. Devrimler peş peşe geldi. Hilafet kaldırıldı. Arapça harflerin yerine latin harfleri getirildi.
1924 Anayasasında var olan “Devletin dini din-i islamdır” maddesi 1927 yılında Anayasadan kaldırıldı. 1937 yılında ise laiklik kavramı koyuldu. Laiklik dindara da dinsize de karışmamayı gerektirirken, devlet dindarları ezmeye, dinsizlere özgürlük alanları açmaya başladı. Üstelik eğitim modelinde de inançsızlık ve dinsizlik ön plana çıkarıldı.
Halkçılık prensibi sadece lafta kalmıştı. Halka rağmen halkçılık politikası güdülüyordu. Bu milletin din ile bağlantıları bir bir kesiliyordu. Ezan Türkçe oldu. Allah demek yasaklandı. Kur’an kurslarının kapısına kilitler vuruldu. Camiler ahır haline getirildi.
İngilizler tarafından kurgulandığı iddia edilen Şeyh Said isyanı bahane edilerek yüzlerce insan sürgün edildi. Bediüzzaman da bu sürgüne gönderilenlerden biri idi. Sürgün ve hapis hayatı 27 sene sürdü. Asayişi muhafaza etmeye ve müsbet harekete ömrünü adayan bir insan asayişi bozabilir vehmiyle ve başka temelsiz ithamlarla işkencelere maruz bırakıldı.
Çok partili hayat… Adnan Menderes’in başkanlığındaki Demokrat Partinin 1957 seçimleriyle birlikte üç defa üst üste zafer kazanması… Millete yapılan, dinin ayaklarına vurulan zincirlerin bir bir kırlıması.. Ezan Serbest, Kur’an öğrenmek ve okumak serbest. Millet coşkulu.
Ancak bazıları rahatsız. Zinde kuvvetler, üniversiteler ve sözde aydınlar... Laiklik elden gidiyor nutukları… bu arada ihtilali düşünen, kurgulayanlar, ihtilalin zeminini de hazırlıyor. 6-7 Eylül olayları.. halkın galeyanı getirilmesi, üniversite hadiseleri.
Kaos çıkar, sonra kurtar, kurtarıcı ol. Aynı plan her zaman devrede oldu. Ve 37 alt rütbeli subayın başını çektiği ihtilalciler, ülke idaresine darbeyi indirdi. Yıl 27 Mayıs 1960. Ve sonuç vahim. Başta Menderes üç vatan evladı Yassıada isimli sözde düzmece mahkemede idama mahkum.. ve infaz.. onlar şehit oldu, milletin kalbinde hâlâ yaşıyor. Darbe yalnızca siyasete değil, demokrasiye, insan haklarına ve adalete de vuruldu.
27 Mayıs kendini her zaman seçilmişlerden üstün görenlere ihtilal kapılarını araladı. 12 Mart muhtırası, 12 Eylül ihtilali, 28 Şubat 1997 postmodern darbesi, 27 Nisan 2007 e-muhtırası ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi. Bu son teşebbüs milletin seçilmiş hükümete sahip çıkması, siyasî partilerin darbeye karşı durmasıyla püskürtüldü ve darbe yapanlar, darbeyle ilişkisi olanlar cezalandırıldı.
Umarız ki 15 Temmuz gerçeği darbeyi akıllarından geçirenlere ders olur. Bu ülke bir daha adı ister muhtıra, ister post modern, ister modern darbe ya da başka bir şey olsun darbeyi çağrıştıracak olumsuzluklarla karşılaşmaz. Artık bir daha milletin sesinin kısılmaması, sözün her zaman millette olduğu bir ülkede yaşamak istiyoruz. Torunlarımıza özgür, darbe endişelerinin olmadığı bir ülke bırakmak istiyoruz. Muhabbetle kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.