Ceylan Güriçin
Kargalar ve İnsanlar
Bugün bir “Karga” bahsi açmak isterim..
Bir filmde espiri konusu olarak bir karakter, Kargaların meziyetlerinden bir kaç tane sayınca merak ettim ben de.
Benim kargalara dair bildiğim, aslında hepimizin bildiği küçüklüğümüzde öğretilen “Karga Karga gak dedi...” şarkısından hariç bir de Habil ve Kabil meselesinden bir kesit..
Kabil kardeşi Habil’i şehid edince ne yapacağını şaşırır ve kardeşinin bedeninin başında donakalır. O sırada kavga eden kargalardan biri, diğerini öldürünce, öldüren karga yeri eşeler ve diğer kargayı gömüp, uçar gider. Bunu gören Kabil, aynı işlemi yapar ve Habil’i toprağın kucağına bırakır. İsmini hatırlayamadığım bir kitapta, yazar, bundan şöyle bir çıkarım yapmıştı:
“Eğer şeytana uyarsanız akıl hocalarınız da kargalar olur” diye. Neden karga acaba dediğim olmuştur ama hiç kargaları araştırmak da aklımdan geçmemiştir.
Sonra bir bakınca öğrendim ki; en fazla yaşadığı kaydedilen karga 40 yıl yaşamış. Peki en fazla 40 yıl yaşayan karga nasıl bir canlıymış?
- Öncelikle vücuduna göre beyin oranı çok yüksek, yani zeki canlılar. Hatta bir sorun karşısında çözüm üretebildiklerine dair bilimsel deneyler var. Amaca yönelik alet bile yapabiliyorlar.
- Duygusal zekaya sahipler. Cenaze töreni düzenliyorlar, tören boyunca da hiç ses çıkarmıyorlar
- Kin tutuyorlar. Kendilerine kötülük yapan yüzü birbirlerine anlatıp dedikodu yapıyorlar ve o yüzü hiç unutmuyorlar.
- Aile kurana kadar ebeveynleriyle yaşıyorlar ve kardeş bakımında anneye yardım ediyorlar.
- Tıpkı insanlar gibi farklı lehçeler kullanıyorlar..
Hülasa, karga deyip geçmeyelim. Pek çok insanın 90 yılda yaptığını veya yapamadığını 40 yılda yapıyorlarmış, Allah’ın yarattığı Kargalar...
Şimdi bahsimizin “Kargalar” boyutundan başlığımızdaki “İnsanlar” boyutuna geçelim.
Kargalar için yaptığımız maddelendirmeyi insan için yapmak pek mümkün değil sanki. Çünkü insanoğlunun her daim türlü türlü huyları çıkıyor. Zaman geliyor canı da çıkıyor. Ama genetik aktarımdan kaynaklı türlü gen bozulmaları yaşayan insan nesli, anbean davranış bilimine katkıda bulunuyor.
Mesela yukarıda zikrettiğimiz ilk cinayette kullanılan araç, bir taş. Fakat zamanla o taş fonksiyonelleşti ve insanoğlunun alet yapabilme beceresine karşı koyamadı. Bugün toplu mezalimlerde çığır açar hale geldi. O taş şimdilerde TV kanallarında çocukların başına atılır oldu; bedenen ayakta ruhen kanaması devam eden karakterler yetişiyor.
O taş başka başka suretlerde sürekli atılıyor.
Taşı atılması gerekene atmak isteyenler de ne yazık ki genel itibariyle Kutsal Topraklara gitmeyi bekliyorlar. Bazıları ve ne yazık ki elinde sınırlı sayıda taş olanlar da şaşkın ve hicap içerisinde düşünüyor. Hangi şeytanın başını yarsam da ümmet felaha erse. O kadar çok ki...
Bu bahis uzar fakat bir sonuca bağlayalım:
Kafirun Suresi’nde Kafirlere seslenilir ve onlara ben sizin dininize inanmam, diye haykırılır. Son olarak da onların dinlerinin kendilerine, inananların dinlerinin kendilerine olduğu “ben” zamiri kullanılarak ifade edilir.
Şimdi tam da burada dilimdeki taşı kalbimdeki kafirlere benzeyen hasletlere yönlendirerek diyorum:
“Ey Kafire benzeyen hasletlerim (hasletlerimiz). Ben (Biz) senden değilim. Sizler de benden olmaya niyetli değilsiniz. O zaman sizin yolunuz size benim (bizim) yolum bana. Bırakın insanlığımı (insanlığımızı).
Alvarlı Efe Hazretleri gibi derim:
“Allah bizi insan eyleye!”
Sözü tekrar bağlarsak; kargalar emre amade şahane varlıklar da ah şu insanlar, ah şu insanlar...
Rabbim yazandan da okuyanlardan da razı olsun. (Amin) Kalın selamette...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.