Atilla Yargıcı
Papa’nın Ziyareti Ne Anlam Taşıyor?
Papa’nın seçildikten sonra ilk ziyaretini Türkiye'ye yapmış olması farklı kesimlerce değişik şekillerde yorumlanıyor. Özellikle ülkemizde Papa’nın gelmesine İslam adına karşı çıkan bir grup var. Sosyal medyada bir hayli yaygın propaganda yapıyorlar. Papa bir devlet başkanı ve dünyada 1.4 milyar müntesibi olan Katolik mezhebinin ruhani lideri.
Ülkeler arasındaki ilişkiler, ülkelerin din ve inançlarına bakmadan karşılıklı menfaatler üzerine kurulur ve devam eder. Türkiye’nin dünya ülkelerinde 146 büyükelçisi var. Toplam temsilci sayısı 261 civarında. Türkiye dünyanın en fazla dış temsilciliğe sahip ilk üç ülkesi arasındadır. Bu diplomatik başarı bütün ülkelerde karşılıklı siyasi, ticari ve ekonomik işbirliklerin genişlemesine büyük katkı sağlamaktadır.
Türkiye’nin Vatikan’da 1962 yılından beri büyükelçiliği vardır. O günden beri kesintisiz bir şekilde ilişkiler devam etmektedir. Vatikan ekonomik ve askeri gücü olmayan bir devlettir. Papa’nın 1.4 milyar katoliğin dini lideri olması onunla ilişkilerin iyi olmasını gerektirir. Çünkü bir çok ülkede Hristiyanlar yaşadığı gibi Müslümanlar da yaşamaktadır. Müslümanların Hristiyanlara olumlu yaklaşımları, Hristiyanların da Müslümanlara olumlu yaklaşmalarına sebep olur. Konuyu siyasi açıdan ele alacak olursak, bu çerçevede bakmamız gerekir. Siyasi veya ekonomik ilişkilerde hiçbir ülkenin dini önem arz etmez.
İslamiyet açısından bakacak olursak Kur’an “ehl-i kitabı dost edinmeyin”(Maide 51) gibi ifadeleriyle ehl-i kitapla savaş zamanlarda onlara yardımcı olmak anlamındaki bir dostluğu yasaklıyor. Ama zahirperestler, ayetlerin iniş ortamına bakmadan Kur’an’ın her vakitte ve her şartta, savaşta olduğu gibi barışta da Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyi yasakladığını iddia edebiliyorlar. Halbuki bu gibi ayetler nüzul sebepleriyle birlikte değerlendirilmelidir. O zaman yalnızca savaş zamanlarında onlara yardaklık yapmak, yardımcı olmak anlamında dostluk ve ilişkinin yasaklandığı anlaşılacaktır.
Ayrıca Mümtehine suresi 8. Ayette yüce Allah’ın Müslümanlarla din uğrunda savaşmayan ve Müslümanları yurtlarından çıkarmayanlara iyilik yapılmasını ve onlara adil davranılmasını yasaklamadığı bildirilir.
Said Nursi, Münazarat isimli eserinde maide 51. Ayetini tefsir ederken, Bu yasaklamanın Yahudi ve Hristiyanlarla Yahudiyet ve Nasraniyet olan ayineleri hesabıyla olduğunu, bir kişiye muhabbetin zatı için değil sıfat ve sanatı için olduğunu bildirerek şöyle devam eder:
“Öyleyse her bir Müslümanın her bir sıfatı Müslüman olması lâzım olmadığı gibi, her bir kâfirin dahi bütün sıfat ve san'atları kâfir olmak lâzım gelmez. Binaenaleyh, Müslüman olan bir sıfatı veya bir san'atı, istihsan etmekle iktibas etmek neden câiz olmasın? Ehl-i kitaptan bir haremin olsa elbette seveceksin!"
"Saniyen: Zaman-ı Saadette bir inkılâb-ı azîm-i dinî vücuda geldi. Bütün ezhânı nokta-i dine çevirdiğinden, bütün muhabbet ve adaveti o noktada toplayıp muhabbet ve adavet ederlerdi. Onun için, gayr-ı müslimlere olan muhabbetten nifak kokusu geliyordu. Lâkin, şimdi âlemdeki bir inkılâb-ı acîb-i medenî ve dünyevîdir. Bütün ezhânı zapt ve bütün ukulü meşgul eden nokta-i medeniyet, terakki ve dünyadır. Zaten onların ekserisi, dinlerine o kadar mukayyed değildirler. Binaenaleyh, onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile iktibas etmektir. Ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan âsâyişi muhafazadır. İşte bu dostluk, kat'iyen nehy-i Kur'ânîde dahil değildir”
Zaten peygamberimizin de ehl-i kitapla ve hatta müşriklerle savaş halleri dışında iyi ilişkiler kurduğu bilinmektedir. İslam’ın amacı farklı dinden olanlara kötü muamele etmek değildir. Tam aksine onlara zekat ve sadaka verilmesini bile teşvik etmiştir dinimiz.
Bediüzzaman Hazretleri de 1950 yılında Papa’ya Zülfikar isimli eserini göndermiş, papalıktan da kendisine bir teşekkür mektubu gönderilmiştir. Said Nursi’nin Papa ve etrafındakileri bu eserler vasıtasıyla İslamı tebliğ ettiği anlaşılmaktadır. Emirdağ lahikasında gelen mektubun neşredildiği görülmektedir. Said Nursi ayrıca bu asırda dinsizlik, ahlaksızlık ve anarşiye karşı Hristiyanların dindar ruhanileri ile işbirliği yapılabileceğini de ifade etmiştir.
Papayı karşılamada devletin tespit ettiği merasimin bazı kişilerce eleştirilse bile olumsuz bir yönü olduğunu söylemek güçtür. Talaal bedrü ilahisinin söylenmesi, papayı övmek için değildir elbette. Hiçbir Müslüman böyle düşünmez. Bu tür şeylerin İslam’ın yüceliğini göstermek ve tebliğ amaçlıdır. Müzik evrenseldir, elbette bu ilahilerin anlamları da kendilerine iletilmiştir.
İznik’i ziyareti de normaldir papanın. Sonuçta Hristiyan inancının şekillendiği bir konsül yaklaşık 1700 sene önce orada yapılmış. İslam gelmeden yüzlerce sene önce. Papa Türkiye’ye geldi diye Hristiyanlar bir olup Türkiye’ye saldıracak değil elbette. Bir gizli gündemleri varsa da koskoca Türkiye Cumhuriyeti istihbaratı elbette boş duracak hali yok.
Biz Müslümanların, ekonomik, askeri ve siyasi olarak nasıl birlikte olabileceğine kafa yoralım. Çünkü birlik olursak kuvvetliyiz. Birlik olursak hiçbir düşman tehdide yeltenemez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.