Atilla Yargıcı
Öz eleştiri bir hastalık mı? Yoksa tekamül aracı mı?
Her konuda körü körüne taklit ettiğimiz Batı kendi özümüze, kültürümüze, manevi değerlerimize dönmediğimiz sürece bizi bir bataklığın içine doğru sürükler. Örneğin şu öz eleştiri, İngilizce ifadesiyle “self critisizm” davranışına bir bakalım. Biz eğer kendi değerlerimizin bize öğrettiklerini bir kenara bırakırsak, öz eleştiriyi Batının inançtan mahrum, pozitivist ve hümanist bakış açısıyla konuyu değerlendirme yoluna gideriz. Kendimize ona göre ayarlarız.
Batıdaki psikolojik bakış açısına göre öz eleştiri bir kişilik bozukluğudur. Amerikalı psikolog Kristin Neff Türkçe’ye “Öz Şefkat” olarak tercüme edilen kitabında öz eleştirinin hiç faydası olmadığını iddiâ ediyor.
Buna göre ben bir hata işlediğimde “öz şefkatim” devreye girecek ve “sevgili ben, seni affediyorum. Herkes yanlış yapar. Herkes hata eder. herkes günah işler” deyip kendime nazik ve şefkatli davranmalıymışım. Bu yanlışlık, bu hata bir başarısızlık olabilir, veya işlediğim bir kusur olabilir. Allah’ın yasakladığı bir günah olabilir. Bu durumda gittikçe batan Batı psikolojisine göre ben kendimi kesinlikle eleştiriye tabi tutmamalıymışım.
Kristin Neff’e göre hatalarımız ve başarısızlıklarımız için kendimizi kınamamalıymışız. Kendimizi hiç üzmemeliymişiz. Yani öz eleştiri kesinlikle yasak. Bu durumda insan yaptığı bir yanlıştan, bir hatadan hiç pişmanlık duymayacak. Onu olduğu gibi kabul edecek ve yanlışlıkları, hataları işlemeye de devam edecek.
Bazı araştırmacılar bu öz eleştiriye “nefis muhasebesi” adını veriyor. Buna göre bir insanın hiç nefis muhasebesi yapmaması lazım.
Batı psikolojisinin bize sunduğu bu reçetenin insanı manevi olarak öldürme reçetesi olduğunu düşünüyorum. Allah’a karşı sorumluluk hissi taşımayan, imanı olmayan, ahirete inanmayan hümanist- pozitif psikolojinin başka bir reçete de sunması mümkün değil zaten.
Halbuki doğu kültürlerinde durum çok farklı. Örneğin Japon kültüründe bile özeleştirinin insanın kendini geliştirmesine çok önemli katkı sağladığı kabul ediliyor.
Bizim kültürümüzün iki önemli kaynağında da bu konu hakkında insanı tekamül ettirmeye yönelik mesajlar vardır. önce Kur’an’a bakalım. Kur'an'da “nefs-i levvâme” diye bir kavram vardır. Kıyame suresinde şöyle buyurulur:
"Kıyamet gününe yemin ederim. Pişmanlık duyan, kendini kınayan nefse (nefs-i Levvâmeye) yemin ederim ", (el-Kıyame, 75/ 1-2). Buna göre nefs-i levvâme yaptığı bir kötülükten dolayı kendisini kınayan, bu kötülükten pişmanlık duyan nefistir. Yani insanın kendisidir. Nefs-i levvâmeye kendini kınayan, kendini eleştiren insan da diyebiliriz. Yani işlediği hatalardan dolayı öz eleştiri yapan kimse. Peki kimler kendini eleştirir, kınar? Yaptığı yanlışlığın yanlış olduğunu, işlediği günahın günah olduğunu kabul eden insan kendini eleştirir, kınar. Bunu yapmayan bir insan, kendini geliştiremez, yani tekamül edemez. Bu yüzden insan yaptığı hatalar için “keşke böyle yapmasaydım, ne kadar yanlış bir davranış yaptım” demezse, bu durumda o yanlışlıkları yapmaya devam eder.
Hadislere bir bakalım. Tirmizi de geçen bir hadislerinde Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:
“– Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin! [bk. Tirmizi, Kıyamet, 25” Yani insan nefis muhasebesi yapacaktır. Nefis muhasebesi yapmak, insanın yaptığı iyiliklerin ve kötülüklerin farkına varmasını sağlar. İnsan nefis muhasebesi sayesinde İyiliklere devam eder, kötülüklerden uzaklaşır.
Demem o ki, Batının inançtan uzak, pozitivist ve hümanist anlayışları, bakış açıları insanı kendini eleştirmeyi, yaptığı yanlışlıkları kınamayı kişilik bozukluğu olarak görüyor ve kendini eleştiren kimselerin bu bozukluğunun tedavi edilmesi gerektiğini ileri sürüyor.
Yani bir insanın kendi hatasını görüp, buna üzülüp pişman olması onlara göre bir hastalık. Ama İslam’a göre hayat yolculuğunda tekamülün en önemli aracı.
Bizler Kur’an ve hadisten beslenen Müslümanlar olarak başarısızlıklarımızda ve her türlü hatalarımızda kendimizi eleştirmekten çekinmemeliyiz. Bu davranış hatalarımızı görmeyi, kabul etmeyi ve pişman olmayı sağlar ve bizi daha başarılı, daha iyi bir insan olmaya motive eder.
Kısaca bizim Müslümanlar olarak, özümüze dönmemizden başka çıkar yolumuz yok. Batının inançla bağını yitirmiş başıbozuk psikolojisinin peşine körü körüne takılırsak bize ya deli yaftası yapıştırır, ya da bizi bir uçuruma atar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.