
Abdulkadir Menek
Dünden Bugüne Suriye (7)
önceki yazı:
Suriye Anayasa’sına göre Cumhurbaşkanı seçilebilmek için 40 yaşında olmak gerekiyordu. Hafız Esed öldüğü zaman Beşar Esed 34 yaşındaydı. Önce Anayasa’nın ilgili maddesi değiştirildi ve böylece Cumhurbaşkanlığı makamı Beşar Esed’e devredildi. 2000 yılında iktidarı devralan Beşar Esed, başlarda hoşgörülü bir görüntü vermeye çalışsa bile, zaman geçtikçe babasından çok daha sert ve radikal kararlarla kendini göstermeye başladı. Muhalefetin katılmasına izin verilmeyen ve yedi yılda bir yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Beşar Esed tam dört sefer çok büyük bir oy çoğunluğu ile Cumhurbaşkanı seçildi. Son iki seçim ise, sadece hükümete bağlı güçlerin kontrol ettiği bölgelerde yapılmıştır. Yönetime; büyük bir sansür, yargısız infazlar ve ayrımcılık zihniyeti egemen olmaya başladı. Mezhepçilik uygulamaları çok daha fanatik bir boyuta ulaştı.
Özellikle 2011 yılında başlayan Arap Baharı hareketinden sonra dini çevrelere yönelik baskılar, tam bir zulüm ve şiddete dönüştü. Barışçı gösteriler bile çok şiddetli bir şekilde bastırıldı. Ülkenin birçok bölgesindeki direnişler kimyasal silahlarla önlenmeye çalışıldı. 2013 yılında Guta’da gerçekleştirilen kimyasal silah saldırısında 1500-2000 arasında insan katledildi. Fakat bu zulüm ve baskı, direnişin bütün ülkeye yayılmasının önüne geçemedi. Beşar Esed, kendini, ailesini ve diktatörlüğünü korumak için her geçen gün şiddetin boyutunu artırdı. Şehirlerini ve insanlarını bombalamaya başladı. Halep, Hama, Humus başta olmak üzere şehirler adeta harabeye çevrildi.
Beşar Esed, Rusya’nın 2015 yılından itibaren fiili askeri müdahalesi ve İran’ın Hizbullah ve benzeri örgütler kanalıyla verdiği askeri ve silahlı destek ile bir nebze olsun rahat nefes almaya başladı. Lazkiye’de bulunan Rus askeri üslerinden kalkan uçaklar, muhaliflerin hareket içinde olduğu her mıntıkayı bombalamaya başladılar. Beşar Esed bu desteklerden de cesaret alarak Suriye Baş Müftülüğünü 2021 yılında tamamen kaldırdı.
**********
Şam başta olmak üzere şehirlerin çoğunda, her türlü zulüm ve işkence metotlarının uygulandığı hapishaneler yapıldı. Beşar Esed’in Rusya’ya kaçmasının ardından Şam yakınlarında bulunan ve “İnsan Mezbahanesi” olarak adlandırılan “Sednaya” hapishanesinde yaşanan zulüm ve vahşetler gün yüzüne çıkmaya başladı. Vahşet boyutlarını bile aşan bu hapishane işkenceleri, halkın yaşadığı büyük ve akıl almaz korku nedeniyle uzun yıllar pek anlatılamadı.
Bu hapishanelerde onlarca yıl yaşadığı halde hiç gün yüzü görmeyen bazı mahkûmların varlığı, burada yaşanan dehşetli zulümler ve yapılan işkenceler, ancak Esed ve Baas yönetiminin 8 Aralık 2024 tarihinde sona ermesi ile birlikte yavaş yavaş anlatılmaya ve dillendirilmeye başlandı. Beşar Esed’in kaçmasından sonra Sednaya’da bulunan bütün mahkûmlar serbest bırakıldı. Bu arada yıllardır hapishanelere konulan yakınlarından hiçbir haber alamayan binlerce insan bir haber alabilme umuduyla bu dönemde Sednaya’ya akın etti. Bu insanların çok önemli bir ekseriyeti, hiçbir haber alamadan ve yakınları hakkında bir ize rastlamadan dönmenin hayal kırıklığını yaşadı.
Şam’ın otuz kilometre kadar kuzeyinde bulunan, inşasına 1980’li yılların başında başlanan ve 1987 yılında Hafız Esed döneminde kullanılmaya başlanan Sednaya’da yapılan sistematik işkence ve kıyımlar, 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı ile birlikte önemli oranda artmaya başladı. 50-60 kişinin konulduğu 30 metrekarelik hücrelerde tutulan bu insanlara günlerce yemek verilmediği gibi, her birisine ancak bir battaniye düşüyordu. Burada kötü hayat şartlarından, açlıktan ve hastalıktan ölen insanların da sayısı bilinmiyor. Burada sadece insan hakları ihlalleri ile yetinilmeyip, toplu infazların da gerçekleştirildiği ortaya çıktı. Kesin rakam olmamakla birlikte bu süre zarfında hapishanede 30 bin civarında insanın öldürüldüğü tahmin edilmektedir.
Rejim karşıtlarının ve İslamcı tutukluların konulduğu Kırmızı Bina’da ise, hayat şartları çok daha ağır olduğu halde, işkence metotları da çok daha şiddetliydi. Uluslararası Af Örgütü'ne konuşan bazı eski mahkûmlar ve gardiyanlar ise, Kırmızı Bina'da tutulanların, sık sık çeşitli işkence yöntemlerine maruz bırakıldığını ve bunlar arasında ağır dayak, tecavüz, gıdaya ve ilaca erişimi kısıtlamanın da bulunduğunu anlattı.
Beyaz Bina'nın altında ise Af Örgütü'ne konuşanların "İnfaz odası" diye adlandırdığı ve Kırmızı Bina'daki mahkûmların asılmak için götürüldüğü bir yer olduğu kaydedildi. Eski bir gardiyan, Kırmızı Bina'dan infaz edileceklerin listesinin, öğle saatlerinde geldiğini, askerlerin daha sonra idam mahkûmlarını bazen yaklaşık 100 kişinin bulunduğu bir hücreye götürdüğünü, burada da dayak yediklerini belirtti. Kırmızı Bina'daki tutukluların genelde gece yarısı ve 03:00 arasında binadan "transfer edildiklerini" söyledi. Gözleri bağlanan mahkûmların, bir kat merdiven indirilerek Beyaz Bina'nın güneydoğu köşesindeki "infaz odasına" götürüldüğü, daha sonra da yan yana 10 ilmek olan bir metre yüksekliğindeki bir platformun üzerine çıkartılıp, asıldıkları kaydedildi.
Uluslararası Af Örgütü'ne göre, "infaz odası" daha sonra genişletildi ve 20 ilmek bulunan ikinci bir platform yapıldı. Rejimin düşmesinden sonra muhalif medyada, Sednaya'daki odalarda bulunan onlarca idam ilmeği sergilendi. İnsan hakları kuruluşlarının aktardıkları bilgilere göre, Sednaya Hapishanesi'nde infaz, işkence, tıbbi bakım eksikliği ve aç bırakılma nedeniyle 2011-2018 arasında 30 binden fazla tutuklu öldü. Türkiye merkezli Sednaya Hapishanesi'nde Kaybolan Tutuklular Derneği (AMSDP) 2022'de, salıverilen mahkûmlara dayandırdığı bilgilere göre 2018-2021 yılları arasında en az 500 tutuklunun infaz edildiğini belirtti. Bu rakam hiç şüphesiz buradaki durumu ifade edebilme cesareti gösterenlerin beyanlarına dayanan bir rakam olarak kabul edilmelidir. Gerçek rakamların bunun kat kat üstünde olduğuna dair bir şüphe de olmamalıdır.
Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) raporuna göre, Baas rejimi Sednaya başta olmak üzere bu işkencehanelerde fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddet içeren 72 ayrı işkence türü uyguladı. Rejim devam ettiği sürece, bir şekilde bu hapishanelerden dışarı çıkabilenler de “tekrar yakalanırım ve daha büyük işkencelere maruz kalırım” korkusuyla bu işkencelerden hemen hemen hiç bahsetmediler. Rejimin fiziksel işkence uygulamaları arasında, mağdurun vücudunun farklı yerlerine kaynar su dökme, başını suya sokarak boğma hissi verme, elektrikli sopayla vücuduna elektrik verme, mağduru çıplak bir şekilde metal sandalyeye oturtarak sandalyeye elektrik verme, naylon poşeti yakarak vücuduna damlatma, bedeninde sigara söndürme, mağdurun parmaklarını, saçlarını ve kulaklarını çakmakla yakma, ısıtılmış metali bedenin farklı bölgelerine değdirerek cildi yakma, bedene kızgın yağ damlatma, yanıcı böcek ilaçlarını üzerine dökerek yakma gibi insanlık dışı yöntemler yer aldı. Raporlarda, 2011 ile 2015 yılları arasında her hafta, bazen de iki haftada bir yaklaşık 50 kişinin asıldığı kaydedildi. Toplam olarak bu hapishaneye düşen, en az 111 bin kişiden de hiçbir zaman haber alınamadı.
Sednaya Hapishanesi, tarihi boyunca çok sıkı korundu ve hapishanenin etrafına mevziler kuruldu. Hapishanenin dışında 200'den fazla ordu mensubu devriye gezerken, AMSDP'nin 2022'deki raporuna göre hapishanenin içinden ve askeri istihbarattan 250 asker ve inzibat sorumluydu. Esed yönetimine güçlü bağlılıkları nedeniyle, hapishanenin savunmasından Üçüncü Ordu'ya bağlı 21. Tugay sorumluydu. Askerlerin komutanlığını Esed ailesi gibi Alevi subaylar yapıyordu.
Bu arada Halep’te en az 1500 kişinin cesedinin bulunduğu toplu mezarlar bulundu. Bu toplu mezarların Halep ile sınırlı olmadığı ve ülkenin birçok bölgesinde buna benzer toplu mezar bulunduğundan hareketle yetkililer tarafından çalışmalar yapılacak. Halep ilindeki Nakkarin köyünde bulunan ve Esed'in adamları tarafından öldürülen sivillere ait olduğu düşünülen ceset kalıntılarının yer aldığı toplu mezarlar, Sivil Savunma ekipleri ve Halep emniyetine bağlı güçlerin çalışmasıyla tespit edildi.
Bulunan toplu mezarda, insanlara ait kemik parçaları olduğu görüldü. Mezarlarda, onlarca cesedin üzerine tek bir parşömen parçasının konulduğu ve bu şekilde çukurlara atıldığı düşünülüyor. Bu çalışmalar ile birlikte, toplu mezarlarda bulunan cesetlerin çıkarılması, kimlik tespitinin yapılması ve kayıp kişilerin akıbetinin ortaya çıkarılması hedefleniyor. Aynı şekilde Suriye Haber Ajansı (SANA), Humus'un Hola bölgesinde de Esad rejimine ait olduğu düşünülen başka bir toplu mezarın bulunduğunu duyurmuştu. Uzmanlar, ülkede henüz açığa çıkarılamamış onlarca toplu mezar bulunduğunu ifade ediyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.