Abdulkadir Menek

Abdulkadir Menek

Deprem ve Vazifelerimiz

Ülkemizde hep beraber yaşadığımız, asrın felaketi denebilecek kadar çok şiddetli olan depremler, yirmi beş güne ulaşan bir süredir, gündemimizde birinci sıradaki yerini korumaya devam ediyor. Uzun bir süre daha bu böyle devam edecek gibi görünüyor.

Bu depremin yol açtığı yaralar maalesef çok büyük ve çok ağır. Ve tedavisi uzun bir zaman alacak. İnsaf ve vicdan ehli olan insanlarımız, bu müthiş yangının bir an evvel söndürülmesi için ellerinden gelen bütün gayreti göstermeye devam ediyorlar. Bu büyük yangını söndürmek ve en kısa zamanda yeniden normal hayata dönmek için gayret göstermek vicdan ve sorumluluk sahibi her vatandaşın önemli bir görevidir.

Çok dar imkânlara sahip olduğu halde, çok büyük acılara yol açan böyle büyük bir depremde yardıma büyük bir gayretle koşan fedakâr insanlarımızın sayısı hiç de az değil. Bizim varlığımızın teminatı ve geleceğe ümitle bakmamızı sağlayan en büyük gücümüz de işte bu fedakâr insan potansiyelidir.

Bu milletin ruhunda, inancından kaynaklanan yardımseverlik duygusu ve merhamet hasleti, Allah’a şükürler olsun ki, bütün tahribat ve aşınmalara rağmen çok canlı bir şekilde varlığını muhafaza etmeye devam ediyor.

Bir apartmanda yakınlarını kaybederek çıkan ve büyük bir travma yaşayan bazı vatandaşlarımızın, acılarını içlerine gömüp yardım çalışmalarına koşarak, ellerinden gelen her türlü gayreti yapmaya çalıştıklarına şahit olduk.

Çok şükür, bu milletin mayasında büyük bir ekseriyet itibarıyla bulunan, böyle ulvi duygular her şart ve her zeminde kendini göstermeye devam ediyor. İnancımızın ve dinimizin bize kazandırdığı bu güzel hasletlerin üzerinde hep beraber titremeli ve bunları dünya durdukça yaşatmaya devam etmeliyiz.

Depremin yol açtığı büyük yıkım ve yaşadığımız kayıplar bu geçen zaman zarfında, daha da netleşmeye başladı. Maalesef, bu deprem, hafızalarda çok büyük ölüm ve yıkımlara yol açan bir deprem olarak yer alacak.

Devletimizin topyekûn bütün kurumları, belediyeler ve sivil toplum kuruluşları bu süreçte bütün imkânlarını yardım ve kurtarma çalışmaları için seferber ettiler. Uluslararası yardım örgütleri ile dost ve kardeş ülkeler başta olmak üzere çok sayıda ülkenin yardım kuruluşları da bu süreçte çok önemli katkılarda bulundular.

Bazı bölgelerde yardım çalışmaları noktasında elbette bazı gecikmeler olmuştur. Birbirine komşu on bir ilimizde aynı anda arka arkaya meydana gelen depremlerde, muhakkak ki yardım kuruluşlarının mensupları ve bazı binaları da büyük oranda etkilenmiştir. Komşu illerde de aynı anda deprem meydana geldiğinden dolayı, buralardan da kısa sürelerde yardım alabilme imkânı büyük oranda ortadan kalkmıştır. Diğer illerden de yardım ekiplerinin gelmesi ve bunların organize edilerek ihtiyacı çok daha fazla olan bölgelere gönderilmesi elbette biraz zaman alacaktır. Aynı günlerde bölgede çok önemli oranda etkisini gösteren çetin hava şartlarını da yok saymak mümkün değildir.

Bazı insanlar, böyle büyük musibetlerde hiçbir faydası olmamakla birlikte, sürekli olumsuzlukları nazara vererek belirli bir oranda algı oluşturmaya veya art niyetli amaçlarına ulaşmaya çalışmaktadırlar. Elbette aksaklık ve eksiklikleri not etmek ve bunları uygun zaman ve zeminde ilgili ve yetkili kişilere ulaştırmak hepimizin görevidir. Hiçbir vicdan sahibi vatandaşımız, böyle önemli bir görevden kaçamaz. Fakat moralleri bozmak ve vatandaşlarımızı ümitsizliğe sevk ederek ortalıkta kaos oluşturmaya dönük bazı sözlere de dikkat etmek gerekir.

Ortalıkta dolaşan bütün iddiaları test etmek maksadıyla bizlere verilen çok güzel bazı kıstaslarımız vardır. Biz söylenen her sözün ve ortaya atılan her iddianın kalbe girip yerleşmesine müsaade edemeyiz. Mihenge vururuz, altın ve doğru çıkarsa alır ve gereğini yerine getiririz. Bakır ve yalan veya dezenformasyon ürünü olarak çıkarsa iltifat etmez, inanmaz ve sahiplerine geri iade ederiz. Elimizden gelirse ve gücümüz nispetinde, başkalarının da bu yalan ve iftira dolu sözlere inanmaması için gerekenleri yaparız.

Bir sözü, "Kim söylemiş, ne makamda söylemiş, ne zaman söylemiş, ne için söylemiş, nerede söylemiş" gibi bizleri hakka ve doğruya ulaştıracak çok güzel ölçülerimizi gerektiği kadar kullanır ve bu doğrultuda üzerimize düşenleri yerine getirirsek, hakkın hatırını ali tutma konusunda çok büyük bir görevi ifa etmiş oluruz.

Bazı üzücü ve gereksiz tartışmaların da özellikle bu süreçte yapılan çalışmaları gölgelemek için abartılarak temcit pilavı gibi sürekli bir şekilde servis edildiğini gördük. Kızılay’ın deprem bölgesine sevk ettiği 350 bini aşkın çadır ve günde 2.5 milyon insana ulaştırdığı sıcak yemek ve daha sayılamayacak kadar çok büyük hizmetleri; depremzedelere yardımda bulunmak için kurulan ve bunun için para toplayan bir derneğin Kızılay’dan satın aldığı 2050 adet çadır kadar konuşulmadı.

Çadırların satılıp satılmaması konusu elbette bir tartışma konusu olabilir fakat böyle çok dehşetli ve çok dramatik bir süreçte maddi varlıklarının önemli bir kısmını Allah rızası için hayır kurumlarına bağışlayan çok sayıda vatandaşımızın ve iş adamlarının bulunduğu bir dönemde, bir dernek tarafından deprem çalışmalarında kullanılmak için toplanan paraların, yine deprem çalışmalarında kullanılmak üzere böyle güzide ve büyük bir kuruluşumuza maliyeti karşılığı çadır için aktarılmasının, spekülasyon ve dezenformasyon konusu olarak uzun süre gündemde tutulması, ortalıkta kaos ve fitne oluşturmaya dönük bir kitlenin de varlığını göstermesi açısından gerçekten çok üzücü olmuştur.

Bu nedenlerden dolayıdır ki, böyle büyük yardım kuruluşlarında görev yapan yöneticilerin ve çalışanların, bütün adımlarını çok dikkatli bir şekilde atmaları ve özellikle dezenformasyona malzeme yapacak kişi ve kuruluşlara karşı çok daha dikkatli ve hatasız bir şekilde hareket etmeleri gerekir.

Son 10-15 yıllık süreç içerisinde, kentsel dönüşüm kararı verilen bazı bölgeler ve mahalleler için bölge sakinlerini kışkırtan ve bu kararların iptali için davalar açtırarak ve açarak bu kararları iptal ettiren bazı kişilerin, aynı bölgelerin depremde büyük hasar görmesi ve yıkımlara uğraması sonucu, yine bu bölgelerde sahneye çıkıp siyasi algı ve dezenformasyona yönelik tahrik ve söylemlerde bulunmalarını da, çok ilginç bir durum olarak bir tarafa not etmeliyiz.

Depremin meydana gelmesinden ve Türkiye’nin dördüncü derece alarm durumu ilan edip uluslararası yardım talebinde bulunmasından sonra ülkemize ilk ulaşan ülke, yüzlerce arama kurtarma personeli ile Azerbaycan oldu. Ardından, dünyanın dört bir yanından yardımlar ve yardım ekipleri ülkemize gelmeye başladılar. Bu zorlu süreçte, her bir ülkenin yardım ekipleri, çok önemli çalışma ve katkılarda bulundular. Devlet ve millet olarak elbette hepsine şükran borçluyuz.

Bu süreçte İslam ülkelerinin çok yakın destek ve büyük yardımlarını da bir köşeye not etmek gerekir. Dost ve kardeş Katar’ın depremin ilk saatlerinden itibaren göstermiş olduğu yakınlık ve verdiği destek, her türlü takdirin fevkindedir.

Diğer İslam ülkelerinden de önemli miktarlarda yardım gönderilmiş ve halen de gönderilmeye devam edilmektedir. Özellikle çok fakir ve yardıma muhtaç bazı Afrika ülkelerinde düzenlenen yardım kampanyaları ve bu ülkelerin halklarının içten ve samimi destekleri, elbette her türlü takdiri ve duayı hak ediyor. Bu durum, bu ülkelerin fakir insanlarının Türkiye’ye ve insanlarımıza gösterdiği büyük muhabbetin de önemli bir göstergesi olarak ifade edilmelidir.

Bu büyük deprem felaketinde, son tespitlere göre 200 binin üzerinde ev yıkılmış ve kullanılmaz hale gelmiştir. Devletimiz çok şükür güçlüdür ve bu evlerin tamamı, bir yılın sonuna kadar en güzel şekilde yapılarak depremzedelere teslim edilecektir. Bu bir yıllık süreç elbette kolay olmayacaktır. Bu sürenin de en güzel ve en az sıkıntı ile geçirilmesi için gerekli olan bütün hazırlıklar yapılmakta ve tedbirler alınmaktadır.

Ateş, elbette düştüğü yeri yakar. Kendi alıştığı evinden, sahip olduğu imkânlardan bir anda mahrum olmak, hatta bütün maddi varlığını bir anda kaybetmek, belirli bir süre için dahi olsa bir çadır veya konteynere mahkûm olmak, bu yetmezmiş gibi çok sevdiği ve kendisi için bir nevi hayatın güzelliği ve anlamı olan insanları kaybetmenin acısını bütün varlığı ile yaşamak, elbette dayanılması çok zor olan büyük ve çetin bir imtihana tabi olmak anlamına gelir.

Bu büyük acıyı, ancak bu musibetlere duçar olanlar bilir ve tam anlamıyla yaşarlar. Bu durumda bulunan kardeşlerimiz için maddi destek ve yardımlarımız ile birlikte elbette dua ve manevi destekte de bulunmak, çok önemli görevlerimiz arasındadır.

Bütün bunlarla birlikte, hayatı Rabbimizin takdir ettiği kadar yaşamaya devam edeceğiz. Acılarımızı unutmazsak bile, her zaman ve her vesile ile Rabbimizin rahmet ve inayetine sığınacak ve ondan yardım ve merhamet talebinde bulunacağız.

Bu tür umumi musibetlerin sebebi olarak, kendi eksik ve hatalarımıza yoğunlaşacak, kendi payımıza düşeni en güzel bir şekilde anlamaya gayret gösterecek ve bunları sabır ve şükrümüzle en güzel bir şekilde telafi ederek Rabbimizin rızasını kazanmaya gayret göstereceğiz.

Biz hatalarımızı anlar ve bunun için gerekli olan adımları atarsak, elbette Rabbimizin hıfz, inayet ve keremini çok daha bariz bir şekilde üzerimizde hissedeceğiz. Rabbim cümlemizi bu büyük musibetten gerekli olan dersleri çıkaran ve adımlarını buna göre atarak hayatı, anlamına ve yaratılış maksadına en uygun şekilde yaşayanlardan eylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum