Abdulkadir Menek

Abdulkadir Menek

Deprem ve Ortak Sorumluluk

Anadolu Coğrafyası, çok önemli ve aktif deprem faylarının bulunduğu bir bölgede bulunuyor. "Coğrafya kaderdir" diye sürekli ifade edilen ve dillendirilen gerçek, birçok konuda olduğu gibi deprem gibi önemli bir konuda da hükmünü sürekli olarak icra ediyor. Bu coğrafyada yaşamanın sonucu olarak, zaman zaman deprem hakikati ile çarpıcı bir şekilde yüzleşmeye devam ediyoruz.

Son yirmi günde bütün ülke olarak gündemimizi, çok şiddetli depremler ve ardı arkası kesilmeyen artçı depremler tamamen doldurmuş durumda. On bir ilimizde çok şiddetli olarak hissedilen, can ve mal kayıplarına yol açan bu büyük depremler, hemen hemen ülkemizin her bölgesinde hissediliyor ve bize yaşanan bu acıları sürekli hatırlatıyor.

Ayrıca dünyada görülen en şiddetli depremler arasında gösterilen bu depremler Suriye’de de önemli oranda can ve mal kaybına yol açmış durumda. Ve komşu ülkelerde ve Orta Doğu coğrafyasında bulunan ülkelerin hemen hemen hepsinde hissedilerek, korku ve panik havası meydana getiriyor.

Pazarcık ve Elbistan depremlerinden sonra, Hatay’daki 6,4 şiddetinde olan depremi de, bölge insanları olarak hep beraber yaşadık. Önceki depremlerde olduğu gibi, bölgedeki insanların korku, heyecan ve telaş içinde sokaklara koştuklarını ve bu soğuk geceyi de dışarıda, arabalarında ve sığınabildikleri mekânlarda büyük bir sıkıntı içinde geçirdiklerini müşahede ettik.

Bugüne kadar depremde vefat eden vatandaşlarımızın sayısı 42 bini geçmiş durumda. Muhakkak ki, enkaz altında hala çıkarılmayı bekleyen insanlarımız bulunmakta. ABD’de saldırılar sonucu yıkılan ikiz kulelerin enkazı, ancak sekiz ay içinde kaldırılabilmişti. Bu kadar geniş bir alanda meydana gelen bu büyük yıkımın enkazının tamamen kaldırılması da biraz zaman alabilir.

Bu vefat sayısı Erzincan ve Körfez depremlerinde ki vefat sayılarından çok daha yüksek bir rakamı ifade ediyor. Yaralıların sayısı da 120 bin civarında. Bu yaralılar, Devlet ve Üniversite hastanelerinde bütün imkânlar kullanılarak tedavi ediliyor. İhtiyaç halinde çok sayıda yaralı vatandaşımız, ambulans uçaklarla İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerdeki hastanelere naklediliyor.

Ayrıca depremin etkili olduğu illerimizde, farklı bölgelerde çok kısa bir süre içerisinde 77 adet Sahra Hastanesi de kurularak hizmete sunuldu. Gerçekten devletin bütün imkânları, hiçbir itiraz ve şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde deprem bölgesine aktarılarak, bu büyük depremin en az hasarla atlatılması için, tam bir seferberlik anlayışı ile halkın hizmetine verilmiş durumda. Çok kısa bir süre içerisinde, geniş bir coğrafyada hizmete sunulan bu kadar Sahra Hastanelerinin bazılarında olması mümkün olan bazı eksiklikleri büyüterek nazara veren ve Hipokrat yemini ettiği halde bunun gereğini yerine getirmeyen bazı kişiler de yok değil. Milletimiz, engin sağduyusu ve feraseti ile elbette bunların farkındadır.

Bölgede yapılan arama kurtarma çalışmalarına 35 bin 250 personelimiz destek veriyor. 19 bin arama kurtarma personeli aktif olarak ihtiyaç olan bölgelerde görev yapıyor. Toplamda bölgede 250 binin üzerinde personelle çalışmalara devam ediliyor. Şu anda 15 bin 250 iş makinesi çalışmalara aktif olarak katılıyor. 78 uçak ve 116 helikopter de bölgede ihtiyaç olan hizmetlerde kullanılıyor.

Bütün bunlarla birlikte depremin ve hasarın çok büyük boyutlarda olması nedeniyle zaman zaman önemli oranda aksaklık ve eksikliklerin de yaşandığı görülüyor. Bazı kişiler de, kendi anlayışları gereği, bu eksiklikleri çok farklı boyutlara taşıyarak istismar ve algı oluşturma konusunda epey maharetli görünüyor. Deprem bölgesinde günde 2,5 milyon insana sıcak yemek sağlayan Kızılay’ın nerede olduğunu soranlar bile var.

Pek doğal olarak, bu zihniyette olan bazı kimseler, kendi zihniyetlerinin gereğini; afet, felaket ve olağanüstü hal hassasiyetini göz önüne almadan yerine getirmeye ve bu büyük acılar üzerinden siyasi rant ve menfaat sağlamak için kural tanımadan istismarın bütün unsurlarını ustaca kullanarak ve timsah gözyaşları dökerek yerine getiriyor.

Milletimiz, bu çok büyük afet sürecinde, çok büyük bir olgunluk ve vakar içinde devleti ile el ele verip, bütün gücüyle ve sağduyulu davranışlarıyla büyüklük ve asaletini dosta ve düşmana göstererek, bu büyük felaketin altından kalkmak için elinden geleni yapıyor.

Deprem bölgesinde yaşayan milyonlarca insan kendi imkânları veya devletin sağladığı ulaşım ve araçlarla bölge dışındaki şehirlere gitmiş durumda. Bu illerde kiralanan oteller ile birlikte KYK yurtları, kamu misafirhaneleri ve uygun olan resmi binalar depremzedelere tahsis edilmiş durumda. Depremzede kardeşlerimiz buralarda, ne kadar çok imkân verilse bile, kendi evlerinde yaşadıkları huzur ve rahatı bulamayacakları ayları ve belki de yılları geçirecekler. Hükümetin vermeyi taahhüt ettiği kira yardımı ile ev kiralayanların sayısı da bir hayli fazla.

Depremde yakınlarını kaybedenler ile maddi kayıplara uğrayanlar, elbette çok zorlu ve çileli bir imtihan dönemini yaşamaya başladılar. Kaybedilen evlat, eş, anne, baba ve kardeş ile yakınların acısın unutmak ve hiçbir şey olmamış gibi yeni bir hayata başlamak hiç kimse için kolay değil. Devlet burada, elbette maddi ve manevi bütün imkânlarını kullanarak, bu yaraları en kısa zamanda sarmaya çalışıyor ve çalışmaya devam edecek.

Bu çok meşakkatli ve sıkıntılı bir süreç olacak. Devlet ile birlikte burada millet olarak hepimize de çok önemli görevler düşüyor. Her birimiz, üzerimize düşen görev ve sorumluluğu en ideal bir şekilde yerine getirmekle mükellefiz. "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" diyen bir dinin mensubu olarak inancımız ve vicdanımızın gereğini en iyi şekilde yerine getirmek ve bu büyük sorumluluğun altından kalkmak için laftan çok yapacaklarımız ile bu süreçteki sıkıntıları hafifletmeye çalışmalıyız.

"Yanında fazla binek hayvanı olan, hayvanı olmayana versin. Fazla azığı olan da azığı olmayana versin" diyen bir Peygamberin ümmeti olarak sorumluluklarımızın gereğini yerine getirirsek, bu acılı dönemi çok daha kolay bir şekilde atlatırız. Aynı zamanda hiçbir şey yapmadığı halde sürekli eleştiri ve kaos peşinde koşan dezenformasyon ve fitne ehline de kulaklarımızı tamamen tıkamalıyız.

Bu büyük acı ve dramlara yol açan felaketin hepimize verdiği çok önemli mesajlar vardır. Umalım ve temenni edelim ki, bu felaketten millet ve devlet olarak hepimiz gerekli olan dersleri çıkarırız. Biz millet olarak sorumluluklarımızı en iyi şekilde yerine getirdikten sonra, ilgili ve yetkili kişilerden de bunu daha rahat bir şekilde bekleyebilir ve hesap sorabiliriz.

Kanuni yönden bir düzenleme yapmak gerekiyorsa, en kısa süre içerisinde bunların gereği yerine getirilmelidir. Vatandaş olarak bizlerden başlamak üzere, müteahhit, mühendis, ev sahipleri, belediyeler, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve diğer bütün ilgili ve yetkili kişiler, çok iyi bir vicdan muhasebesi yapmak zorundadırlar. Üç beş kuruş daha fazla kira almak için bazı mağazaların kolon kesmelerine izin veren dükkân sahiplerinin de, bunları gördüğü halde itiraz etmeyen ve hakkını aramayan bina sakinlerinin de elbette belirli oranlarda sorumlulukları vardır.

Böyle büyük musibetler, hiç şüphe götürmez bir şekilde "ekseriyetin hataları sonucu" meydana gelir. Burada hepimizin kusur ve ihmalleri vardır. Binalarımızı en uygun yerlerde, zemin etütlerini en teknik yöntemleri uygulayarak yapmalı, sağlam ve kaliteli malzemeleri kullanmalıyız. İlmin ve teknolojinin gerektirdiği bütün imkanları kullanmadan yapılan ve yıkılan evlerin sorumluluğu, elbette bunların müsebbiplerinin boynunda olacaktır.

Birkaç kuruş daha fazla kazanmak için vicdanımızın sesine kulak tıkamamalı, maddi ve manevi hesap verme şuuru ile ve vicdanlarımızın hakemliğinde adımlarımızı atmalıyız. Maddi ve manevi olarak işlediğimiz hata ve kusurların farkına varmalı ve bunlardan bütün gücümüzle kaçarak Rabbimizin rahmet ve inayetine sığınmalıyız.

Maddi tedbirlerin yanı sıra, manevi olarak da kendimize çeki düzen vermeli, dünyaya gelişimizin gayesine ve fıtrata uygun bir hayat ile Rabbimizin hoşnutluk ve rızasını kazanmanın yollarını aramalıyız. Biz hata ve kusurlarımızın farkına varabilirsek, elbette bizi bekleyen maddi ve manevi mükâfatları da hak ederiz. Rabbim bizleri ve bütün milletimizi, bu büyük musibetlerden gerekli olan dersleri çıkaranlardan eylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum