İlgi mi, Bilgi mi Önce Gelir?

Hayatın kalitesi kendimizle ve başkalarıyla yaptığımız iletişimin kalitesine bağlıdır. İlgi ile iletişimi birlikte mülahaza etmek mevzumuz. İletişim üst başlık, büyük parantezdir. Çok unsurları ihtiva eder.

İletişim mevzuunda çok şeyler söylenmiş, yazılmış, çok sayıda kitaplar yayınlanmıştır. Hepsi de değerli çalışmalardır. Her biri benzer veya farklı tecrübeleri paylaşmış. Kim nereden baktıysa bakıp gördüklerini yorumlamışlar.

İletişim meselesi gerçekten üzerinde ehemmiyetle durulmaya değer bir husustur. İletişim üzerinde durmanın, araştırıp okumanın herkes için gerekli olduğuna inanıyorum.

Uzun bir giriş taksiminden sonra gelelim “ilgi” ve “bilgi” meselesine…

Esası “ilim” ile “âlaka” münasebetine dikkat çekmek. Bu kavramların birbiriyle ilişkilerini bir cümlede birleştirirsek. “İlgi bilgiden önce gelir”İncelik ilimden önce gelir” diye bir deyim yıllar önce bir seminerden hatırımda kalmış. O günden bugüne zihnimi meşgul eden bir söz, ifade, cümle. Sunumu yapan, hayattan pratik misallerle bu ifadenin ehemmiyetini güzel izah etmişti.

Şimdi “ilgi” meselesine bir bakalım derim.

İlgi veya âlâka nasıl olmalı?

Bir mesele üzerinde müzakere yapılırken bazen “usul esastan önce gelir” denilir. Bu husus da öyledir. “İlgi” bir usul meselesidir. Bazen “usul esastan önce gelir” denilir ya… İlgi meselesi esasında iletişim meselesidir. Ama ayrılan noktalar vardır şüphesiz.

İlgi, her neye teksif ediliyorsa ona bir kıymet atfediliyor demektir. İlgi alanımıza ne giriyorsa o bizim değer verdiğimiz, önemsediğimiz bir şeydir. İlginin yoğunluğu verilen değerin büyüklüğü nispetindedir.

Nasıl ki, Bir insanın kıymeti hedef ittihaz ettiği şeyin kıymeti nispetinde olduğu gibi. Kim neyi gaye ediniyorsa, neyi elde etmek istiyorsa o kişinin kıymeti de o nispettedir.

Zübeyir Gündüzalp (rh) ağabeyin notlarında “Kardeşim unutmak ehemmiyet vermemektir” diyor. Yani yeterli ilgi göstermemekten kaynaklanır. “Bilgiyi hafızaya kalıcı silinmez kaydetmek için bilgiye duygu yüklemek gerekir.” Duygu yoğunluğunda yaşanmış olaylar, ister acı ister tatlı olsun unutulmaz. Demek ki duygu yoğunluğu yaşanmış ve olaya yoğun ilgi gösterilmiş. Sadece duyularla değil kalbin ve ruhun derinliklerine nüfuz etmiş demektir.

İnsanlarla iletişim esnasında ilgi yoğunluğu, şekli, tekniği, etkinliği o insana verilen değerin de âlameti göstergesidir. Sünnettir. Sözler, fiiller, beden dili, hâl lisanı, diksiyon, fonotik, belagat, sanat vs gibi her unsurun iletişimin etkinliğinde payı vardır.

Ayrıca iletişimin mevzuu, mahiyeti. O mevzuya ait vukufiyet ve muktesabat da hesaba katılmalıdır. Yani bilgi sahibi olmak demek.

Bilenler bilir “Risale-i Nurun kuvvetli tesirinin sırrı, akıl, kalb ve ruha hitap etmesidir.” Kalbe hitap, duygu yoğunluklu hitap demektir. Hatta bütün lâtifeleri içine alan hitap, en makbulü ve tesirlisidir.

Ancak bahsimiz iletişimden tarafların hoşnutluğu, memnuniyeti, sevinci, gönülden kabulü olan iletişimdir. Mesajın, niyetin, maksadın hasıl olmasıdır esas mesele…

Eğitim ve öğretim süreçlerinin umumu iletişim faaliyetidir. Asıl ifade şekli talimdir. Talim, uygulamalı, tecrübi eğitimdir. Teknik tabirle teori ve pratik birlikte eğitim…

İletişimde nakledilen niyettir, gaye, istek, talep, vermek gibi muhteva ve mânadır.

Maksada vasıl olan iletişim, mesajın çıkış noktasından değişime uğramadan, bozulmadan hedefe ulaşmasıdır.

Kelime, yazı, söz, ses, resim, görüntü, işaret hepsi vasıtadır, araçtır. Esas olan mesajın muhtevası, içeriği, kast edilen, istenilen şeydir.

“Veraset-i nübüvvet” misyonuyla sorumlu olan Hadim-i Kur’an ve iman (Hizmet ehli) erkanının niyeti malumdur.

Hz. Peygamber (s.a.v) örnek bir muallimdir. Teori ile pratiği birlikte tebliğ etmiş, yaparak göstermiştir.

Veraset-i Nübüvvetin hedefi ve gayesi “İlay-ı kelimetullahtır”.

Tevhid hakikatini tebliğ etmektir.

Muhtevası malûm. “İman ve Kur’an hakikatlerini muhtaç gönüllere ulaştırmaktır.

“İmanın hayata hayat olması”na vesile olmaktır.

Bunu nasıl yapılacağı hususu ise mühim ve dehşetli bir sualdir.

Usul, esas, teknik, metot vs. şeyler sahip olunan her türlü meşru ve makul araçları etkili kullanabilmek esas meselemiz derdimiz.

Tebliğ vazifesini üstlenen kişinin; teknolojik araçlarla birlikte bilgi, birikim, donanım, meziyetler, hasletler, teknikler, diksiyon, hitabet, edebiyat, belagat, san’at* vb. her türlü meşru vasıtadan azami derecede faydalanabilme yollarını bulma ve uygulama derdi olmalıdır.

İşte bunlar için patlatırcasına kafa yormak için araştırma geliştirme çalışmalarına ihtiyaç vardır vesselam.

İlgi bilgiden önce gelir. Ancak nasıl ilgi gösterileceğini bilmek için de bilgi lazım. Biri birinin alternatifi değil mütemmimidir.

Bilenlerin ilgilerine ihtiyaç var.

Dert edinmek lazım. Dava demek dert edinmek demektir vesselam.

Umuma Selamlar.


Not: Her ne kadar “kişisel gelişim” konularına karşı bazılarında olumsuz bir önyargı varsa da onlar için yapılacak bir şey yok. Genelleme yanlış deriz o kadar.

*Bu işlerin içinde san’at a ayrı bir başlık açmak lazımdır. Zira çok mühimdir. Medeniyet inşa tasavvuru ve gaye-i hayali san’atla birlikte mülahaza etmeden olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.