Maruf Özülkü
Piyango alır mıydınız?
Her sene yılbaşına bir-iki ay kala bir piyango hastalığı nükseder insanlarda. Haram olduğunu bilmeyen kadar bilenin de bile-isteye rağbet ettiği ve üzülerek söyleyelim ki adınınbaşına "millî" yakıştırması yapılan piyango biletinden bahsetmek istiyorum.
Bir biletle hayatını değiştirme ihtimaliyle heyecan arayan insanların oluşturdukları uzun kuyruklar, tv'lerde pompalanan "ya çıkarsa" tahrikleri ve sürdürülen "meselâ"lı diyaloglar birçok kişiyi sürükler.
Son parasını bilete yatıranları mı dersiniz seri yapanları mı yoksa kredi çekip bilet yatırımı yapanları mı?
Sonuç; her sene kazanan tabii ki kasadır.
Milyonlarca bilet satılır. Bilet hasılatı epey yekun tutar. Birkaç on kişi sevindirilir gerisi ensesini kaşır.
Her sene aynı film, aynı senaryo, aynı hüsran ve aynı şanssızlık yakınmaları.
Sahi, neden piyangoya bel bağlar insanlar?..
Emekle, yatırımla tam bir hak edilmişlikle değil de, kısa yoldan köşeyi dönme arzusu neden bu kadar kolay yoldan çıkarır insanı?
Bir şey ortaya koyup çok şey kazanmak, ardından ders almak yerine daha çok hırslanmak.
Mesela kazanırsa daha çok kazanmak için daha çok şey ortaya koymak; kaybederse bunu telafi etmek için daha çok şey riske etmek...
Haram mı değil mi diye soranlar sadece bu psikolojiyi okurlarsa zaten cevabını vermiş olurlar.
İNSAN BU; İSTER...
İnsanoğlundaki hırs dünyaya sığmayacak kadar büyük. En çok, daha çok, daha daha çok ister. Üstelik bunu, en az maliyetle, en az emekle, en az riskle elde etmek ister.
İnsanoğlunun yapısı oldukça tuhaftır. İnsanca yaşam sürdürmek için çok şeye muhtaçtır. Yaratılmışların en acizidir. Hiçbir şeye gücü yetmez. Ama Kadir-i Mutlak bu aczine mukabil kendisine bir yetki ve yönetme becerisi vermiştir. Herşey ona hizmet etmekte, onun nazına koşmakta ve onun keyfine-konforuna aracılık etmektedir. Bu açıdan bakıldığında insan kısmen nazlıdır, kısmen küstahtır.
Zayıftır. Hayatta her şey onu tehdit eder. Huzursuz olması, yara alması hatta ölmesi her an muhtemeldir. Gözle görmediği virüse yenik düşebilir mesela.
Ve fakirdir. Fakirdir zira istekleri ve ihtiyaç duydukları arasında orantısız bir durum vardır. Sonsuz, sınırsız, süresiz şeyler ister. Hayatın âlâsını ister. Mülkün elinin altında olmasını ister. Güç ister, iktidar ister ve ölümsüzlük ister.
Burada elde ettiklerinin tamamı ise tersine bir gerçekliktir.
Ömrü boyunca çalışır didinir bunu elde etmek için. Hayatını ortaya koyar, sağlığını tehlikeye atar, çevresini ailesini ihmal eder, dostlarını üzer bunu kazanmak için.
Ama çoğu kez hüsran vardır; çoğu kez olanı da telef eder.
PİYANGO FITRî BİR İHTİYAÇ MI?
İnsana istediği her arzusuna cevap veren Rabbi insanın bu arzusuna cevap vermez midir sizce?
Madem az emekle az bir riskle çok şey kazanma isteği vermiş insana, bu duygunun karşılık bulduğu bir gerçeklik yok mudur yani?..
Piyango bileti olmasa bile, ona benzer makul meşrû bir çare sunmamış mıdır insana?
Bu arzunun meşru istikametli ve risksiz bir yolu yordamı olmayabilir mi?
Hem de yüzde yüz garantili, çıkması kesin tam ikramiye isteriz. Olamaz mı?
MALLARINIZI VE CANINIZI SATIN...
Cenab-ı Hak Tevbe Suresinin 111. Ayetinde, mealen şöyle buyurur:
"Allah, müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında cennet vermek üzere satın almıştır. Bu, Allah’ın Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da yer almış gerçek bir vaadidir. Kim Allah’tan daha fazla sözüne bağlı olabilir! O halde yaptığınız bu alışverişten ötürü sevinin. İşte büyük bahtiyarlık da budur."
Allah'ın verdiği canı ve malı O'na satmak ne demektir. Onun istediği doğrultuda hayat sürmek, emir ve yasaklarına uygun yaşamak ve o yolda çaba göstermek.. . Yani fabrika ayarlarına uygun bir tarzla işlemek.
Aslında elimizde olmayan ve tamamen koruyamadığımız emanetlerden bahsediyoruz. Her an elimizden çıkabilecek olan can ve mal olguları, insanın en zayıf tarafını oluşturuyor. Ve insan bunu sağlama almanın yolunu dert edinir normal şartlar altında.
Gaflet, dalalet, nefis, şeytan ve kör hissiyat gibi habisler insanı zehirlemezse gündemi bu olacaktır.
BEŞ KÂR
Piyango formülü gelir insanın aklına. Ve der ki;
"Madem her şey elimizden çıkacak, fâni olup kaybolacak. Acaba bâkiye tebdil edip ibka etmek çaresi yok mu?"
Bediüzzaman Said Nursi yukarıdaki ayeti tefsir edeken, yani can ve malı Allah'a satma işini anlatırken bunu gerçekleştirmenin beş kârlı tarafını anlatır. Akabinde de bundan kaçınılması halinde beş hasaretten bahseder.
Emaneti, sahib-i hakikîsine satmanın beş kârı:
Birinci kâr: Fâni mal, beka bulur. Çünki Kayyum-u Bâki olan Zât-ı Zülcelal'e verilen ve onun yolunda sarf edilen şu ömr-ü zâil, bâkiye inkılab eder, bâki meyveler verir. O vakit ömür dakikaları, âdeta tohumlar, çekirdekler hükmünde zahiren fena bulur, çürür. Fakat âlem-i bekada, saadet çiçekleri açarlar ve sünbüllenirler. Ve Âlem-i Berzah'ta ziyadar, munis birer manzara olurlar.
İkinci kâr: Cennet gibi bir fiat veriliyor.
Üçüncü kâr: Her a'zâ ve hâsselerin kıymeti, birden bine çıkar. Meselâ: Akıl bir âlettir. Eğer Cenab-ı Hakk'a satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, öyle meş'um ve müz'iç ve muacciz bir âlet olur ki; geçmiş zamanın âlâm-ı hazînanesini ve gelecek zamanın ehval-i muhavvifanesini senin bu bîçare başına yükletecek, yümünsüz ve muzır bir âlet derekesine iner. (...)
"Ve daha bunlar gibi başka âletleri ve a'zâları kıyas etsen anlarsın ki: Hakikaten mü'min Cennet'e lâyık ve kâfir Cehennem'e muvafık bir mahiyet kesbeder. Ve onların herbiri, öyle bir kıymet almalarının sebebi: Mü'min, imanıyla Hâlıkının emanetini, onun namına ve izni dairesinde istimal etmesidir. Ve kâfir, hıyanet edip nefs-i emmâre hesabına çalıştırmasıdır.
Dördüncü Kâr: İnsan zaîftir, belaları çok. Fakirdir, ihtiyacı pek ziyade. Âcizdir, hayat yükü pek ağır. Eğer Kadîr-i Zülcelal'e dayanıp tevekkül etmezse ve itimad edip teslim olmazsa, vicdanı daim azab içinde kalır. Semeresiz meşakkatler, elemler, teessüfler onu boğar. Ya sarhoş veya canavar eder.
Beşinci kâr: Bütün o a'zâ ve âletlerin ibadeti ve tesbihatı ve o yüksek ücretleri, en muhtaç olduğun bir zamanda, Cennet yemişleri suretinde sana verileceğine; ehl-i zevk ve keşif ve ehl-i ihtisas ve müşahede ittifak etmişler."
BEŞ ZARAR
İşte bu beş mertebe kârlı ticareti yapmazsan, şu kârlardan mahrumiyetten başka, beş derece hasaret içinde hasaretedüşeceksin.
Birinci hasaret: O kadar sevdiğin mal ve evlâd ve perestiş ettiğin nefis ve heva ve meftun olduğun gençlik ve hayat zayi' olup kaybolacak, senin elinden çıkacaklar. Fakat günahlarını, elemlerini sana bırakıp boynuna yükletecekler.
İkinci hasaret: Emanette hıyanet cezasını çekeceksin. Çünki en kıymetdar âletleri, en kıymetsiz şeylerde sarfedip nefsine zulmettin.
Üçüncü hasaret: Bütün o kıymetdar cihazat-ı insaniyeyi, hayvanlıktan çok aşağı bir derekeye düşürüp hikmet-i İlahiyeye iftira ve zulmettin.
Dördüncü hasaret: Acz ve fakrın ile beraber, o pek ağır hayat yükünü, zaîf beline yükleyip zeval ve firak sillesi altında daim vaveylâ edeceksin.
Beşinci hasaret: Hayat-ı ebediye esasatını ve saadet-i uhreviye levazımatını tedarik etmek için verilen akıl, kalb, göz ve dil gibi güzel hediye-i Rahmaniyeyi, Cehennem kapılarını sana açacak çirkin bir surete çevirmektir.
Şimdi satmağa bakacağız. Acaba o kadar ağır bir şey midir ki, çokları satmaktan kaçıyorlar. Yok, kat'â ve aslâ! Hiç öyle ağırlığı yoktur. Zira helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Feraiz-i İlahiye ise hafiftir, azdır. Allah'a abd ve asker olmak, öyle lezzetli bir şereftir ki, tarif edilmez. Vazife ise: Yalnız bir asker gibi Allah namına işlemeli, başlamalı. Ve Allah hesabıyla vermeli ve almalı. Ve izni ve kanunu dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı. Kusur etse, istiğfar etmeli. Yâ Rab! Kusurumuzu afvet, bizi kendine kul kabul et, emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Âmîn demeli ve ona yalvarmalı... (BSN.Sözler. Altıncı Söz.RNK)
YÜZDE YÜZ GARANTİLİ HAYAT PİYANGOSU
Ne edersek edelim içimizdeki piyango bileti alma dürtüsünü bastıramıyorsak aklımıza bu hayat piyangosunu getirelim. Hem de size-bize-herkese çıkması yüzde yüz garantili sonsuz-sorunsuz ve süresiz yüz çarpı yüz cennet hayatı ikramiyesi kazandıran bir piyango bileti.
Bu bileti almamazlık edene ne denilir? Bunun yerine neticesi iki dünyada da hüsran olan yılbaşı biletini alana nasıl bir teşhis koymak gerekir?
Elmas mücevher varken cam şişeleri için yalvarmak nasıl bir ruh halidir?
Ezcümle; dikkat etmek lazım..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.