Atilla Yargıcı

Atilla Yargıcı

Kaygı ya da İçimizdeki Radar

Kaygı; psikoloji ve psikiyatrinin ön plana çıktığı zamandan beri olumsuz, negatif bir durum olarak algılanır. Halbuki Yüce Rabbimizin insana verdiği bütün duyguların çok önemli amaçları vardır. Örneğin kaygı, insanı fiziksel ve manevî tehlikelerden korumak amacıyla verilmiştir. Ama sağlıklı ve normal olursa kaygı bu fonksiyonu icra eder. Anormal kaygı ise hastalıklı kaygıdır. Bizim toplumumuzda “evhamlı” diye nitelendirilen insanlar aslında sağlıksız, hastalıklı kaygıyı taşıyanlardır.

Kaygımız normal mi, anormal mi? Bunu tespit etmek için kendimizi iyi gözlemleme alışkanlığına sahip olmamız gerekir. Eğer iyice düşünmezsek bu iki kaygıyı birbirine karıştırabiliriz ve normal kaygıyı bile hastalıklı kaygı olarak algılayabiliriz. Bu da bizi daha kaygılı hale getirir.

İnsanlar arasında genel olarak negatif olarak algılanan bu duygunun aslında çok pozitif, olumlu bir yönü olduğunu hatırlamak gerekir. Bu açıdan bakacak ve Dr. Tim Lomas’ın “Negatif Duyguların Pozitif Gücü” isimli kitabından ödünç alarak söyleyecek olursak kaygı, çevremizdeki tehditlere karşı bir alarm mekanizması ve iç radardır. Dr. Tim Lomas’ın tespiti doğru olmakla birlikte bu duygunun evrimle oluştuğu iddiasına katılmamız mümkün değildir. Hiçbir duygu evrimle ya da tesadüfen oluşmamıştır. İnsanlarda Hz. Adem’den bugüne kadar bu duygular bulunmaktadır.

Dr. Tim Lomas’ın dikkat çektiği gibi son zamanlarda yayınlanan “The Secret - Sır” gibi kitaplar, insanları çalışmaya, gayrete sevk etmekten çok bir şeyi sadece istemeye odaklandırmaya çalışıyor. Bu “iste ve al” anlayışı ‘evren’i Alaaddin’in sihirli lambası gibi görmektedir. Buna göre evrende bulunan “esrarengiz çekim yasası” arzularımızı karşımıza çıkarır. Bu sebeple insanın çalışmasına, herhangi bir kaygı duymasına gerek yoktur.

Yıllar önce okuduğum Brezilyalı Yazar Paulo Coelho’nun Simyacı isimli kitapta da aynı konu işleniyor. Kitabı, “Sen bir şeyi çok istersen evren bu isteğinin meydana gelmesine yardım eder” şeklinde özetlemek mümkün. Yazar, eserinde “Evren’in ruhu, bir düşü gerçekleştirmeden önce yol boyunca öğrenilen her şeye değer biçer” diyor ve ekliyor: “Kim olursan ol, ne yaparsan yap, bütün yüreğinle gerçekten bir şey istediğin zaman, Evren’in ruhunda bu istek oluşur. İstediğimiz bir şeyi elde etmenin birinci şartı ve çıkış noktası onu çok arzu etmendir.”

The Secret isimli kitabın mantığıyla, Simyacı’nın mantığının aşağı yukarı aynı olduğu görülüyor. Bir şeyin olmasını istemek çok önemli. Ama onun gerçekleşmesi için hiçbir şey yapmadan, hiçbir kaygı duymadan beklemek yaratılış kanunlarına aykırı. Bir ayette de bildirildiği gibi insana ancak çalıştığının karşılığı vardır. (Necm, 53/39)

Kimisi anormal kaygı duyarak hayatını yaşanmaz hale getirirken, bazıları da bu tür Allah’ın yarattığı çalışma kanunlarına aykırı görüşlerin etkisinde kalarak hiçbir kaygı duymadan, kolunu kıpırdatmadan zengin olma, başarılı olma vs. hayalleri kurabiliyor.

Bu yüzden Dr. Tim Lomas’a hak vermemek mümkün değil. Ona göre başarılı olmak için kendi yeteneğimize inanmalıyız. Alaaddin’in sihirli lambasını bekleyip yanlış bir özgüven içinde rahat ve kayıtsız olmaktansa kaygılı olmak çok daha önemlidir. Çünkü kaygı insanı en zor hedeflere ulaştırmak için yönlendirir, motive eder. hayatta başarılı olmak için mucizeler ve kerametler bekleyenler boşuna bekler. Bunlar sadece masallarda vardır. rehavete kapılmadan çalışmak gerekir.

Burada Jules Payot’un irade terbiyesi ile ilgi yazdığı muhteşem eserinde zikrettiği önemli bir hususu hatırlamakta büyük yarar var. Başarılı olmak için disiplinli, az ama devamlı çalışmak lazım. Lise yıllarımda okulun basketbol takımında kaptan olarak oynuyordum. Arkadaşlarımızla her gün antrenman yapardık. Hiçbir bir zaman galibiyeti şansa bırakmadık. Bulunduğumuz şehir ve civarında bir defa dahi mağlup olmamamız bu disiplinli çalışmaya bağlıdır. Rakiplerin güçlü olması bizi kaygılandırıyor ama bu daha disiplinli antrenman yapmamıza sebep oluyordu.

Danimarkalı Soren Kierkegaard'ın ifade ettiği gibi, kaygılı olmayı öğrenen kişi, en iyiyi öğrenmiştir. Kaygı özgürlüğün baş döndürücülüğüdür. Yapabilme ihtimalinin farkında olmaktır.

O halde kaygımızın kıymetini bilelim. Kaygıların yol göstericiliğinde önümüzdeki engelleri aşarak hedefe adım adım ilerlememiz mümkün. Şunu da unutmamak gerekir: dünyevi olarak normal kaygı bizi düzenli, disiplinli bir şekilde çalışmaya sevk ettiği gibi, uhrevi olarak da bizi motive etmeli. Kabirden sonraki hayatımız için şimdiden kaygılanıp salih ameller işlemek mi, yoksa sihirli bir elin biz bir şey yapmadan bizi kurtaracağını beklemek mi?

Kaygılanalım, kaygımızın bu olumlu gücünden faydalanalım, karşımızdaki dünyevî - uhrevî, maddî - manevî tehlikeleri aşmak için yeteneklerimizi kullanarak gayret edip çalışalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum