Hadiste geçen ‘Fakirleri Sevmek’ ne demektir?
Hadiste geçen fakirleri sevme ve onlarla oturup kalkma emri ne anlama geliyor? Birçok insanlar, üç beş kuruş maddi imkana kavuşunca kendilerinde bir şey var zanneder ve fakir fukarayı hor görürler.
Said Ali Ümit - Muhabbet Medya
Hz. Muhammed (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
“Fakirleri sevin ve onlarla oturup kalkın. Kendi kusurunu bilmen, seni başkalarının kusurunu araştırmaktan alıkoysun.”
(Camiüssağir, I,s.91)
İmtihan dünyası gereği Cenab-ı Hak bazı kullarını zengin, bazılarını da fakir yaratmıştır. Herkesin rızkı takdir edilmiş, kısmeti belirlenmiştir. Bazıları çalışır, çabalar, zengin olur, bazıları da çalışmasına rağmen fakir kalır.
Böyle olunca zenginlik bir böbürlenme ve büyüklenme vesilesi olamayacağı gibi fakirlik de üzülme ve ezilme vasıtası olamaz. Zengin, imkanlarını Allah’ın bir ihsanı bilip, bir şükran ifadesi olarak fakirleri gözetmek, ellerinden tutmakla mükelleftir.
Hadiste fakirleri sevme ve onlarla oturup kalkma emredilmiştir. Birçok insanlar, üç beş kuruş maddi imkana kavuşunca kendilerinde bir şey var zanneder ve fakir fukarayı hor görürler. Akrabalar arasında bile zengin zenginle daha içli dışlıdır. Fakir akrabanın kimse yüzüne bakmaz. Halbuki zenginliğin Allah’ın bir ikramı, ihsanı olduğunu bilen bir kimse, fakirle hor görmez,
Onlarla arkadaşlık yapar, onların gönlünü alır. Bu sevme sadece soyut bir şekilde onları sevme, onlara acıma değildir. Bu sevme onlara yardım etmeyi, bu yardımı yaparken de şahsımız adına değil, Allah adına yapmayı gerektirir.
Tevazu abidesi olan peygamberimizin (s.a.v) en güzel adetlerinden birisi de fakirlerle oturup kalkmasıydı. Bu davranışını gururlu ve kibirli olan müşrikler hazmedemiyorlardı. Bir gün Selman-ı Farisi, Ebu Zer gibi fakir müminlerle sohbet eden Resulullah’ın yanına gelen müşrikler, “Ya Muhammed” dediler. “Ne zaman senin yanına gelsek, bu fakir kimseleri buluyoruz. Biz Mudar kabilesinin eşrafıyız. Bunları yanından uzak tut ki, sana iman edelim. Biz bunlarla bir arada bulunmaktan ar duyuyoruz, nefsimize yediremiyoruz. Şayet biz iman edersek, her kabile iman eder.”
Oysa Cenab-ı Hak, Resulüne nasıl davranacağını indirdiği ayetiyle şöyle bildirmişti:
“Ey Muhammed. Rablerinin rızasını dileyerek sabah akşam Ona ibadet edenlerle sabret. Sakın dünya hayatının aldatıcı zinetine kapılıp gözünü ashabından ayırma.”
(Kehf suresi, 28)
Bunun üzerine Resulullah Selman’la Ebu Zer’i buldu, haklarında ayetin indirildiğini bildirdikten sonra şu müjdeyi verdi: “Sizinle beraber sabretmeyi emretmeden canımı almayan Allah’a hamd ve senalar olsun. Şunu bilin ki, ben yaşadığım müddetçe aranızda yaşayacağım. Öldüğüm zaman aranızda öleceğim.”
Zaten zengin insanlarla düşüp kalkmamız içimizde dünya hırsını artırır, onlar gibi yaşamayı arzu ederiz. Bu da bizi yanlış yollara sürükleyebilir, kaderimizi tenkide yöneltebilir.
Fakirlerle oturanlar neler öğrenir?
Fakirlerle birlikte olan kimseler onların durumlarını, acı hal ve ızdıraplarını daha yakından hisseder. Onlara yardım elini uzatır. Zenginler o imkanlara fakirler sayesinde kavuştuklarını da unutmamalıdır. Çünkü birçok iş yerinde gelin durumu düşük olan insanlar çalışıyor. Bu yüzden işçiyi, memuru da hor görmemek gerekir.
Diğer taraftan fakir ve yoksullarla bir arada bulunmak onların hayır dualarını almaya da vesiledir. Bu davranış aynı zamanda sosyal dayanışmayı da sağlar.
Hadisin ikinci bölümü de hepimiz için bir ölçü vermektedir. Her insan sadece kendi kusurlarıyla uğraşıp onu düzeltmeye çalışsa, başkalarının kusurları görmeye, araştırmaya fırsat bile bulamaz. Biz kendimizden sorumluyuz. Bize başkalarının değil, kendi kusurlarımız sorulacaktır. İnsanın kusurunu bilmesi büyük bir irfandır. Manevi tekamülün de anahtarıdır.
www.muhabbetmedya.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.