Said Nursi’nin İslam Ülkeleri için 100 yıl Önceki Vizyonu: İslam Birleşik Devletleri

Filistin bir Osmanlı toprağı iken, merhum Sultan Abdulhamit orada bir İsrail devleti kurmak için Osmanlının “duyun-u umumiye” ismiyle anılan borçlarının ödenmesi karşılığında kendilerine toprak vermesini talep eden Siyonistlere olumsuz cevaplar vermiştir. Hatta onlara toprak satılmaması, Yahudilerin Filistin’e göç etmemesi için yasaklayıcı kararlar çıkarmıştır. Ancak 2. Meşrutiyetin ilanından sonra baştaki İttihat ve Terakki mensupları Bu yasakları kaldırmışlardır. Bu yüzden Yahudiler Filistin topraklarından arazi satın almışlardır.

Siyonizmi Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurma hayalinin temelleri bu şekilde atılır. Osmanlının parçalanmasından sonra Filistin bölgesi İngiliz mandası altında kalır. 1948 ise bu mandacılığı bırakır. İşte bundan sonra bugünkü Birleşmiş Milletlerin karşılığı olan Cemiyet-i Akvam Filistin toprakları üzerinde bir İsrail devleti kurulmasını sağlar. Böylece İngilizlerin verdiği pası, Cemiyet-i Akvam ayağıyla Siyonistler gole çevirir. İşte o günden bugüne İsrail bölge için bir çıbanbaşı olarak bulunuyor.

Küçük bir devlet. Ama Amerika ve Avrupa ülkelerini arkasına almış şımarık ve zalim bir devlet. Hatta Filistin’de masum, çocuk, kadın dinlemeden öldürmesi bu İsrail’in devlet adı altında teröristlik yaptığının kanıtı. Filistin toprakları hala işgal altında ve dünyanın birçok yerinden getirilen Yahudi göçmenler Filistin topraklarına yerleştiriliyor. Birleşmiş Milletlerin sözde kararlarını hiç kale almıyor. Çünkü arkasında kendisini destekleyen, kesenin ağzını sonuna kadar açan, askeri olarak en gelişmiş silahları veren Amerika gibi bir dayısı var.

Gelelim İslam ülkelerine. İslam ülkeleri halkları ile Filistin halkı arasında aynı din ve kültüre dayalı gönül bağları ve köprüleri vardır. Ama ülke idarecileri başka. Çoğu diktatörlükle yönetiliyor zaten. Halkın inanç ve düşüncelerini temsil etmiyor bunlar. Bir taraftan göbekten Amerikaya bağlı. Bir kısmı petrol zengini. Ama ülke savunması Amerika silahlarına bağlı. Yani Amerika’ya bağımlı olarak yaşıyorlar. Diğer taraftan hepsi de Amerika’nın dayatmasıyla İsrail ile dans ediyor.

Bir ilginç husus da Ortadoğu bölgesinde bulunan Arap ülkeleri küçük küçük kabilelere bölünmüş. Zengin ama birbirine düşman. Büyük düşmana karşı bile birleşmekten, ümmetin umumi menfaati için harekete geçmekten aciz. İhtilafı Müslüman ülkelerin içine atan “parçala yönet” taktiğini uygulayanlar başarılı olmuş. Herkes birbirinin kuyusunu kazmaya çalışıyor. Bu yüzden Amerika bu ihtilaftan yararlanarak Ortadoğu bazı Afrika ülkelerini bir daha ayağa kalkamaz hale getirdi. İşte Irak, işte Libya, işte Suriye ve Mısır.

Hiçbir islam ülkesi idarecisinin birlik olma, ittihat derdi yok. Servetlerine servet katma, yeme, içme, eğlenme derdindeler. Halbuki Avrupa Birlik kurmuş. Ortak ekonomik kalkınma içinde güç birliği etmişler ve dünyada bir denge unsuru olmuş. Amerika Birleşik Devletleri de adı üstünde birleşmiş. Askeri ve ekonomik olarak sömürü düzeni oluşturmaya çalışıyor dünyada ve dünya jandarmalığına soyunuyor.

2 milyara yakın nüfusuyla Müslüman ülkeler ise birbirini yeme derdinde. Halbuki Said Nursi Osmanlının hakimiyetinin sona ermesinden sonra ileride yaşanacak bu problemleri düşünerek bir öneride bulunmuştu. Arap ülkeleri ve İslam ülkeleri güçlerini birleştirerek Amerika birleşik devletleri gibi, İslam Birleşik devletlerini kurmalıydılar. Bu çok büyük ufuk ve vizyondu. Ama bu sese kulak veren olmadı. Düşünün İslam Birleşik Devleti 2 milyar nüfusu, ekonomik ve askeri gücüyle dünyanın bir numarası olur ve İslam ülkelerinin burnu bile kanamazdı.

Bundan sonra böyle bir güç oluşturulabilir mi? Allah’tan ümit kesilmez. Ama İslam ülkeleri istibdat zincirlerinden kurtulmadıkça bu çok zor gözüküyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum