Toplumsal Şefkat

Ülkelerin hürriyet ve istiklalini/bağımsızlığını kazanmasına ön ayak olan, liderlik yapan, bağımsızlığa giden yolu açan, bu uğurda malıyla canıyla mücadele veren, harici ve dahili düşmanlara karşı göğsünü siper eden kahramanlar vardır. Aynen öyle de sabrın ve şefkatin kahramanları vardır. Ve kahramanların öne çıkan, dikkat çeken mümeyyiz vasıflarından ilk akla gelen hususiyet, pek tabii olarak cesarettir. Ancak onun kadar bir diğer vasıf da suçsuz-günahsız masumların zarar görmemesi adına şefkattir. Rahman ve Rahim isimlerine bakan şefkat; manası itibariyle aşk, sevgi, sevda, muhabbet ve sair çeşidinden ayıran en önemli özelliği, karşılıksız oluşu ve merhamet boyutunda olmasıdır. Bediüzzaman, “Rahmet ve şefkat umumi ve ihatalıdır.” diyor.

“Ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam.” diyen ve kendisine “Kahraman Hoca” denilerek ısrarla Millet Meclisi’ne davet edilen (1922) ve resmî törenle karşılanan Bediüzzaman; sabrın kahramanı Hz. Eyyüb’ü (as) ve şefkatin kahramanları olarak kadınları ve özellikle valideleri/anneleri göstermektedir. Fakat ben meseleyi bireysellikten ziyade toplumsal anlamı ile nazara vermek istiyorum. Evet, inancımızın muktezası olarak her birimiz hem vicdanlı hem de müşfik olmalıyız. Aksi halde, inancımız ile ters düşmüş oluruz ki, buna, oksimoron hali diyoruz.

Şefkat/acımak hissi, mayamıza konulmuş fıtri bir duygu olup insanı, hem cinsinin elemiyle müteellim eder. “Bütün validelerin şefkatleri, rahmet-i İlâhiyenin bir lem’asıdır.” (Sözler) Elbette her şeyde olduğu gibi şefkatin de ölçüsü ve dozu vardır: “Rahmet-i İlâhiyeden ileri şefkat olunmaz.” (Bediüzzaman) “Şefkat tokadı” da şefkatin suistimali, dozunun ve ölçüsünün kaçırılmasının bir neticesidir.

Maşeri vicdan gibi şefkatli insanlardan oluşan şefkatli topluma, başka bir deyimle toplumsal şefkate olan ihtiyacımız gerek iktisadi gerek içtimai hayatımızda her geçen gün kendini daha çok hissettirmektedir. Barışın ve huzurun, uhuvvet ve muhabbetin hâkim olacağı toplumsal ortam; mutlu ve müreffeh bir toplum sadece maddiyatla inşa edilemez. İçinde ciddi ve müessir manevi unsurların da bulunması lazımdır. Zira insan denen varlık ve bu varlıktan oluşan toplum ne sadece mideden ne sadece ruhtan ibaret robotik bir varlık ya da topluluktur. “Hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede bir çığır açan, eğer kâinattaki kanun-u fıtrata muvafık hareket etmezse, hayırlı işlerde ve terakkide muvaffak olamaz. Bütün hareketi şer ve tahrip hesabına geçer.” (Bediüzzaman) Demek eylem ve söylemde hayrı murat ediyorsak, “fıtrat kanununu” nazara almak zorundayız. Mesela, iktisadı bırakıp israf yapmak, fıtrat kanununa zıt bir eylem olup, neticesi, sefalet ve gayra avuç açmaktır. Fıtrat yalan söylemez ve aldatmaz.

Tıpkı vicdanın toplumsallık kazanması maşeri vicdana dönüştürülmesi gibi şefkatin de aynı şekilde içtimai hayatın her alanında maşeri ve toplumsal şefkat haline getirilmesi tüm insanlık için aynı derecede ehemmiyetlidir. Zira vicdan nasıl ki işlenecek fenalıklar karşısında dayanak ve fren vazifesi görüyorsa, şefkat de istinat ve istimdat noktasında motor görevi yapacaktır. Ahir zamanın maddi ve manevi zorlukları nazara alınırsa hem vicdanın hem şefkatin hayatımıza hâkim kılınması elzemdir. Bugün yaşadığımız sosyolojik gerçekler bize, bu ihtiyacın acil olduğunu hadiseler lisanıyla söylüyor. “Artık çok geç!” demeden bu fıtri ve uyarıcı sese kulak vermeliyiz.

Bir an için şefkatin toplumsal bir bünye halinde tecessüm ettiğini tahayyül edelim. Ne kadar güzel, mutluluk ve huzur verici bir ortam olur, değil mi? Keza vicdan için de aynı şeyi söylemek mümkündür. Böyle bir ortamı tesis etmeye engel bir hal de yoktur.

Mesleklerin etik ilkeleri ve esasları vardır. Bu ilkelere riayetle mesleklerini icra ile halka hizmet ederler. Bir iman hizmeti olan nur mesleğini kendileri için meslek ve meşrep ittihaz edenler pekâlâ bilirler ki, bu mesleğin dört esası vardır: “1.Acz, 2.Fakr, 3.Şefkat, 4.Tefekkür.” İlkeler ve prensipler, hayata hâkim kılınırsa bir mana ifade ederler. Yoksa isimden ve resimden ibaret kalmakla hiç kimseye yararı yoktur.

**

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.