Kurban ibadeti ile ilgili çok merak edilen sorular ve cevapları

Kurban ibadeti ile ilgili çok merak edilen sorular ve cevapları

Kur'an'da Kurban ile ilgili ayetler, hadisler; kurban kesmenin hanefi ve şafi mezhebine göre hükmü; kimler kurban kesmeli, kurban organizasyonları caiz mi? gibi kurban ibadeti ile ilgili merak edilen sorular ve cevapları...

Muhabbet Medya - Haber Merkezi

KUR’AN’DA KURBANLA İLGİLİ AYETLER

Kurban ibadeti, Kur’an-ı Kerim, Sünnet ve icmâ ile sabit bir ibadettir. Kurban kesmenin dinimizdeki dayanaklarını merak edenler için Diyanet İşleri Başkanlığı kaynaklarından da faydalanarak hazırladığımız bu rehber konuya açıklık getirecektir. Kurbanın meşru bir ibadet olduğuna dair Kur’an-ı Kerim’de deliller mevcuttur. Sâffât suresinde Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’in yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir.

Ve (oğluna bedel) ona büyük bir kurbanlık fidye verdik. (Sâffât, 37/107)

“Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hac, 22/28),

“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık.” (Hac, 22/34)

“Kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken kurban edeceğinizde üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik. Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan ancak, sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir.” (Hac, 22/36-37)

Kur’an-ı Kerim’de geçen bu âyetlerde zikredilen hayvan kesiminin, et ihtiyacı temini için olmadığı, bunların ibadet amaçlı birer uygulama oldukları gayet açıktır. Et ve kanların Allah’a ulaşamayacağının, asıl olanın ihlâs ve takva olduğunun bizzat âyetin metninde yer alması bunu açıkça ortaya koymaktadır.

KURBAN İBADETİ ve HZ. MUHAMMED (sav)

Hz. Peygamber (s.a.v.) bizzat kendisi de kurban kesmiştir. Hz. Peygamberin (s.a.v), meşru kılınmasından itibaren vefat edinceye kadar her yıl kurban kestiği bilinmektedir (Tirmizî, Edâhî, 11; bkz. Buhârî, Hac, 117, 119; Müslim, Edâhî, 17).

Sahih kabul edilen hadis kaynaklarında yer alan rivayetlerde, Hz. Peygamber (s.a.v.), kurban bayramında Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın boynuzu, tırnağı da dâhil olmak üzere her şeyinin kişinin hayır hanesine yazılacağını ifade edip; bu ibadetin Allah rızası için yapılmasını tavsiye etmiştir (Tirmizî, Edâhî, 1; İbn Mâce, Edâhî, 3).

Bununla birlikte hicretin ikinci senesinden bugüne kadar müslümanların kurban kesmeleri, bu konuda görüş birliği olduğunu da ortaya koymaktadır. (İbn Kudâme, el-Muğnî, XIII, 360).

KURBAN KESMENİN HANEFİ ve ŞAFİ MEZHEBİNDE HÜKMÜ NEDİR?

Sözlük anlamı olarak yaklaşmak, Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey manasına gelen kurban dinî bir terim olarak, Allah’a yaklaşmak ve O’nun rızasına ulaşmak için ibadet niyetiyle, belirli şart ve özellikleri taşıyan bir hayvanı usûlüne uygun şekilde kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 452). Kurban kesildiği vakit ve yere göre farklı isimlerle ifade edilir. Burada konuyla ilgili olarak Kurban bayramında kesilen kurbana udhiyye, Hac’da kesilen kurbana ise hedy denir.

Mental ve akıl sağlığına sahip, özgür, mukim ve dinî ölçülere göre zengin kabul edilen mümin, ilâhî rızayı kazanmak maksadıyla kurbanını kesmekle hem Cenab-ı Hakk’a yaklaşmakta, hem de ekonomik durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesme ibadetini yerine getiremeyen müminlere yardımda bulunmaktadır (Serahsî, el-Mebsût, XII, 8; İbn Nüceym, el-Bahr, VIII, 197). Bu ibadetin ruhunda Cenab-ı Hakk’a yakınlık ve halka fedakârlıkta bulunma paylaşma anlayışı vardır. Kurban kesme ibadeti, bir müslümanın bütün varlığını, gerektiğinde Allah yolunda Allah için feda etmeye hazır olduğunun bir göstergesidir.

Hüküm olarak mezheplerin çoğuna göre udhiyye kurbanı kesmek sünnettir (İbn Rüşd, Bidâye, I, 429). Hanefî mezhebinde ise kabul edilen görüş, kurbanın vacip olduğudur (Merğînânî, el-Hidâye, VII, 146). Kurban, müslüman toplumların belirli simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak -fıkhî hükmü ne olursa olsun- asırlardan beri özellikle milletimizin dinî hayatında önemli bir yer tutmaktadır.

KİMLER KURBAN KESMEKLE YÜKÜMLÜDÜR?

Kurban kesme ibadeti, akıl sağlığı yerinde, büluğa ermiş (ergen olmuş), dinen zengin kabul edilecek kadar mal varlığına sahip ve mukim yani yerleşik durumda olan her müslümanın yerine getireceği malî bir ibadettir (Merğînânî, el-Hidâye, VII, 148). Nisab miktarı olarak ifade edilen temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 80.18 gr altın veya değerinde para ya da eşyaya sahip olan kimselerin kurban kesmesi gerekir (Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 252-256; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 452-453). Zekattan ayrı olarak kurban mükellefiyeti için aranan nisabın üzerinden, bir yıl geçmesi şartı aranmaz.

Kurban ibadetiyle yükümlü olmak için gerekli nisap miktarı, gümüşün değeri üzerinden belirlenebilir mi?

Günümüz şartlarında altınla kıyaslandığında aşırı derecede değer kaybeden gümüşün nisap konusunda ölçü olma niteliğini yitirdiği gayet açıktır. Nisab konusunda nisab miktarında gümüş ölçü alındığı takdirde zekât alabilecek durumdaki kimseler, zekât yükümlüsü hâline geleceklerdir. Altının ekonomik şartlarda gümüşe göre daha itibarlı olması ve bu itibarla zekât ve kurban gibi ibadetlerin sorumluluğunu belirlerken altının ölçü alınması daha uygundur.

Kurban kesmeyi vacip kılan zenginliğin dinî ölçüsü, ister nâmi (artıcı) olsun isterse olmasın kişinin borçları ve temel ihtiyaçları dışında 80.18 gr. (20 miskal) altına ya da bunun değerinde para veya mala sahip olmasıdır. Bu hesaplar çerçevesinde hangi türden olursa olsun bu miktar mala sahip olmayan kişi kurban kesmekle mükellef değildir(Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 252-256).

Ailede zengin olan karı-kocadan her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi gerekir mi? Evde aile reisinin kurban kesmesi ile zengin olan öteki aile fertlerinden kurban vecibesi düşer mi?

İslam dininde aile bireyleri arasında mal ayrılığı esası vardır. İbadetlerde sorumluluk ve bu sorumluluğun bir neticesi olan ceza ve mükâfat da bireye özeldir. Aile içinde karı, koca ve çocuklardan her birinin malı ayrı ayrı tanımlanmışsa mal da dini sorumluluklarda kendilerine aittir.

Aile fertlerinden karı, koca ve yetişkin çocuklar ele alındığında ayrı ayrı kimin borcu ve temel ihtiyaçları dışında 80.18 gram (20 miskal altını veya bu miktar altın değerinde parası veya nâmî (artıcı) olmasa bile nisaba ulaşan) fazla malı ve eşyası varsa, o kişi zengin sayılır. Bu şartları sağlayan aile bireylerinden dinen zengin sayılan her biri, Ramazan ayında fıtır sadakası vermekle mükellef oldukları gibi, kurban bayramında da Hanefîlere göre kurban kesmekle yükümlüdür. (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 452-454).

Şâfiî mezhebine göre ise her aile için bir kurban kesmek sünnet-i kifâyedir. Bu noktada aileden birisinin kurban kesmesi ile hepsi için sünnet yerine gelmiş olur (Nevevî, el-Mecmû‘, VIII, 384; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, IV, 377). Bu görüşe göre asgarî derecede nisâba sahip olan aileler için daha uygundur.

KURBAN KESİM VAKTİ NE ZAMAN BAŞLAR VE BİTER?

Kurban Bayramında kurban kesim vakti, kurban bayramı namazı kılınan yerlerde bayram namazı kılındıktan sonra; kurban bayramı namazı kılınmayan yerlerde ise, fecirden yani sabah namazı vakti girdikten sonra başlar. Hanefî mezhebine göre bayramın üçüncü günü akşamına kadar devam eder (Merğînânî, el-Hidâye, VII, 154). Bu süre zarfında gece ve gündüz kurban kesilebilir. Bununla birlikte kurbanların gündüz kesilmesi daha uygun görülür. Şâfiî mezhebine göre ise dördüncü günü gün batımına kadar kesilebilir (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, IV, 383; İbn Rüşd, Bidâye, I, 436).

KURBAN KESERKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?

Her ibadette dikkat edilmesi gereken noktalar olduğu gibi Kurban ibadetinde kurban keserken dikkat edilmesi hususlar vardır. Bunlar;

a) Usulüne uygun bir şekilde kesim yapmış olmak için hayvanın yemek ve nefes borularıyla, iki atardamarından en az birinin kesilmesi gereklidir. Bu şekilde yapılan bir kesim sırasında, hayvanın omuriliğinin kesilmesi mekruhtur. Bu noktada etlik kesim ile kurbanlık kesim arasında bir fark yoktur.

b) Kurbanlık Hayvanın canı çıkmadan başının gövdesinden ayrılmamasına özen gösterilmelidir.

c) Kesim sırasında kurban edilecek hayvana acı çektirilmemeli ve eziyet edilmemelidir. Bu nedenle hayvanlar ehil kişiler tarafından kesilmeli ve boğazlama işlemi süratli bir şekilde yerine getirilmelidir.

d) Kesim öncesinde çevre temizliği için gerekli tedbirler alınmalı ve sonrasında çevre temizliği ve hijyen hususlarına dikkat edilmelidir.

f) Kurbanlık hayvanların her birinin bir diğerinin kesimini görecek şekilde yan yana bulundurulmamalarına azami özen gösterilmesi gereklidir.

KURBAN KESERKEN OKUNACAK DUA

Kurban keserken Allah’ın isminin anılmasının, besmele çekilmesinin hükmü nedir? Kesim sırasında hangi dualar okunabilir?

Gerek kurban ibadeti niyetiyle olsun ister başka bir amaçla olsun hayvan kesilirken besmele çekilmesi gerekir. Kesim esnasında besmele kasten terk edilirse, o hayvanın eti Hanefîlere göre yenmez. Fakat kasıtsız ve unutularak besmele çekilmediyse, hayvanın eti yenilir (Kâsânî, Bedâî‘, V, 46; İbn Nüceym, el-Bahr, VIII, 190-191). Şâfiî mezhebine göre besmele kasten çekilmese bile kesilen hayvanın eti yenir (Mâverdî, el-Hâvî, XV, 95; Şîrâzî, el-Mühezzeb, II, 885).

Kurban kesilirken üç defa “Bismillahi Allahü ekber” denilir ve şu âyetler okunabilir (Semerkandî, Tuhfe, III, 66):

قُلْ اِنَّ صَلَاتي وَنُسُكي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمينَ لَا شَريكَ لَهُ وَبِذٰلِكَ اُمِرْتُ وَاَنَا اَوَّلُ الْمُسْلِمينَ

“De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetim/kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emredildi ve ben müslümanların ilkiyim.” (En’âm, 6/162-163)

اِنّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَنيفًا وَمَٓا اَنَا مِنَ الْمُشْرِكينَ

“Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” (En’âm, 6/79)

Kurbanlık hayvanı elektrik veya narkozla bayıltarak kesmek caiz midir?

İslam Dini, tüm canlılara iyi davranılmasını emretmiştir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), kesim esnasında hayvana eziyet edilmemesini emretmiştir. (Bkz. Müslim, Sayd ve Zebâih, 57; Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 12)

Kurbanın bilinen geleneksel yöntemle kesilmesi asıldır. Bununla birlikte kurbana fazla eziyet etmemek (ölüm acısını azaltmak) amacıyla, kesim esnasında hayvanı elektroşok, narkoz veya benzeri bir yöntemle bayıltılarak kesilmesi caizdir. Ancak hayvanın bayıltıldıktan sonra ölmeden boğazından kesilmesi gerekir. Henüz kesilmeden, hayvan şok etkisiyle ölürse, kurban olmayacağı gibi, eti de yenmez (DİYK 24. 02. 2010 tarihli karar; bkz. Mecma’u’l-Fıkh, Karârât ve Tevsıyât, 28 Haziran-3 Temmuz 1997 tarihli Karar, s. 314-318). Zira kurbanlık veya etlik hayvanın yenilmesinin caiz olabilmesi için kesim esnasında hayvanın canlı olması gerekir (Merğînânî, el-Hidâye, VII, 133).

Kaynak: Din İşleri Yüksek Kurulu Web Sitesi

VEKALET YOLUYLA KURBAN ORGANİZASYONLARI CAİZ Mİ?

Vekalet yoluyla kurban organizasyonları aracılığıyla kurban kesilmesi caiz midir?

Çeşitli dernek, vakıf ve kurumlar aracılığı ile kurban kesimi konusu kurban ibadetinin geçerliliği konusunda soru işaretlerini akla getiriyor.

Kurban ibadetinde esas, kişinin kurbanını kendisinin kesmesidir. Bununla birlikte kurban malî bir ibadet olduğu için vekâlet yoluyla da kestirilebilir. Son yıllarda vekâletle kurban kesimi genellikle iki şekilde uygulanmaktadır:

Bunlardan ilki: kurban kesmek isteyen kişinin ilgili kuruma kurbanlık alımı ve kesimi için umumi vekâlet vermesi, söz konusu kurumun da müvekkili adına taahhüt ettiği bu hayvanı alıp belirli günlerde kesmesi şeklinde gerçekleşmektedir.

İkincisi: Kurumun, kurban kesmek isteyen kimselere belirli bir bedel karşılığında kurbanlık hayvanı ya da hisse yada hisseleri satması ve kesim günü geldiğinde de müşteriden vekâlet alarak onun adına kesmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Uygulamada, önce satım akdi yapılmakta, daha sonra da kesim için vekâlet alınmaktadır. Kesim sonucu elde edilen etler de, bazen kurbanı kestirene bazen de onun rızasıyla ihtiyaç sahiplerine ve hayır kurumlarına ulaştırılmaktadır. Her iki durumda da aşağıdaki belirtilen şartlara uyulduğu takdirde yapılan bu uygulamalar dinen caizdir:

1. İlk uygulama esas alındığında kurban için ilgili organizasyona başvuran müşteriden, kurbanın alım-satım ve kesimi için umumi vekâlet alınması gereklidir. İkinci uygulamada ise, belirsizliğin oluşmaması için satıma konu olan hayvan müşteriye gösterilmeli ya da cinsi ve yaşı gibi özelliklerinin yanında küpe numarası da bildirilmelidir.

2. Satışa konu edilen hayvan, kurbanlık hayvanda aranan şartlara sahip olmalıdır.

3. Kurbanlık hayvana ortak olanların tamamının niyeti, ibadet olmalıdır.

4. En baştan umumi vekâlet alınmadığı uygulamada, hisse satıldıktan sonra veya satım akdi esnasında ilgili kuruluşun, müşterisinden hayvanı kurban etme vekâleti alması gereklidir. Bu vekâlet, sözlü veya yazılı olarak verilebileceği gibi telefon, internet, faks ve benzeri iletişim araçları ile de verilebilir.

5. Kurbanlık hayvanı kesen kişi, kurban niyetiyle ve müvekkili adına kesmelidir.

6. Kurbanlık hayvanlar, mutlaka kurban kesim günleri içerisinde kesilmelidir.

7. Kesim için bir ücret alınıyorsa hayvan kesim ücretleri; kesilen kurbanlık hayvanların etleri, derileri veya sakatatından karşılanmamalıdır.

8. Hissedarlardan her biri, kurban edilecek bir büyükbaş hayvanın en az yedide bir hissesine kaydedilerek belirlenmelidir. Kuruluşların hissedarlarını belirlemeden hayvanları topluca kesmeleri caiz değildir. Dolayısıyla her hayvanın hissedarları belirlendikten sonra kasaba vekâlet verilmelidir. Hissedarlardan her birinin isminin kesim sırasında tek tek zikredilmesi zorunlu olmasa da şüpheden uzak olması açısından tavsiye edilir.

9. Henüz kesimi yapılmadan önce kurban edilecek hayvanın hissedarların belirlenmesi gerekir. Buna göre önceden belirlenen hissedarlar adına kesilen bir hayvana kesimden sonra başkası ortak olamaz. Mesela altı kişi adına kesilen bir büyükbaş hayvana, kesimden sonra yedinci kişi dâhil edilemez.

10. Kurbanlık büyükbaş ise, hayvan kesildikten sonra vekâlet veren yedi kişi için etleri eşit hisselere bölünmeli, isteğe göre sakatatı da eklenmeli ve vekâlet veren kişiye/kişilere teslim edilmelidir. Kurbanlık küçükbaş hayvan ise sadece bir kişi için kesilmeli ve sahibine teslim edilmelidir.

11. Karışıklığa mahal vermeyecek şekilde bir düzen oluşturulmalıdır. Hisseleri belirlendikten sonra kesilen kurbanlıklardan elde edilen etlerin karıştırılmaması ve her hissedara kendisi adına kesilen hayvanın etlerinden verilmelidir. Zira bu hisseler, vekâlet verenlerin mülkiyetinde olduğundan yapılacak her türlü tasarruf onların izni ve onayına tabidir.

12. Kurban organizasyonunu yapan kurum, vekâletlerini aldıkları kişiler adına kesecekleri kurbanlıkların etlerinin tamamını hissedarlara ya da sahibinin rızasıyla yoksul ve ihtiyaç sahiplerine teslim etmelidir. Bunların bir kısmını et olarak satmamalı veya belirlenen kilogram üzerindeki et miktarlarını bir araya getirerek yeni bir hisse oluşturmamalıdır.

13. Kurbanlık hayvanın deri ve sakatatı hisse sahibine/sahiplerine ait olduğundan, bunların ya kendisine ya da kendisinin izniyle dinen bağışlanması caiz olan şahıs veya hayır kurumlarına ulaştırılması gereklidir.

14. İbadetin ruhuna zarar vermemek adına, et satın alımını andırmaması için belli kiloda et miktarının kurban sahiplerine verilmesi taahhüt edilmemeli, bunun yerine tahmini bir kilo aralığı belirlenerek çıkan et ne ise o teslim edilmelidir.

GEREKÇESİ:

Günümüz şartlarında şehirleşmenin de etkileriyle sosyal bir dönüşüm yaşanmış ve toplumsal yapıda değişiklikler meydana gelmiştir. Gerek iktisadi alanda, gerekse sosyal hayatta etkili olan bu değişim, beraberinde birçok yeni sorunu da beraberinde taşımıştır. Şüphesiz bu problemlerin dinî hayatta da farklı yansımaları meydana gelmiştir. Bu anlamda kurban ibadetinin ifası ve edâsıyla ilgili farklı yönelişler ve birçok yeni uygulama gündeme gelmektedir.

Biraz geriye gittiğimizde geçmişte kurban kesmek isteyenler Kurban Bayramı’nda evinin önünde veya mahalle sakinlerinin belirlediği bir yerde aile ve komşularıyla birlikte kurban kesiyorlardı. Hatta bu şekilde kurban ibadetinin şiar olma özelliği de tam anlamıyla açığa çıkıyordu. Nitekim Hz. Peygamber de (sav) bizzat kurban kesmiş ve kendisi kesemeyecek olanların da kesim sırasında buna şahitlik etmelerini istemiştir. (Taberânî, el- Mu’cemü’l-Evsat, III, 69; Hâkim, Müstedrek, IV, 247; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, IX, 476; )

Kurban ibadeti için bu geleneksel yöntemlerin ve uygulamaların alanı günümüzde oldukça daralıyor. Büyüyen şehirlerde kurban ibadetini yerine getirmek durumunda kalan müslümanlar zorluklarla karşılaşıyorlar. Gerek sağlığın korunması, gerekse hijyen kurallarına riayet ve çevre kirliliğinden korunmak gibi pek çok husus, kurban ibadetinin edâsıyla ilgili yasal düzenlemelerin yapılmasını zorunlu kılmış ve yukarıda zikredilen geleneksel işleyiş, yerini özellikle büyükşehirlerde farklı uygulamalara bırakmıştır.

Bu bağlamda özellikle son yıllarda yeni bir uygulama da giderek yaygınlaşmakta. Bu uygulamaya göre kurban kesmek isteyen kişi, market vb. bir kuruluşla anlaşarak kurbanını kestirmekte ve kesim sonrasında elde edilecek etin kendisine gönderilmesini talep etmektedir. Yapılan anlaşma çerçevesinde kurban sahibi (alıcı) iletişim bilgilerini ve kesim vekâletini kuruluşa vermekte ve belirtilen gün gelince de kesilen hayvandan elde edilen eti teslim almaktadır. Hayır kuruluşları başta olmak üzere bazı organizasyonlar ise, kurban müvekkilinden aldığı umumi vekâlet ile yurt içi ve yurt dışında kurbanları alarak kesmekte ve etlerini ihtiyaç sahiplerine teslim etmektedir.

Sözü edilen uygulama, yukarıda da belirtilen şartlar çerçevesinde yapılması halinde dinen herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Bu şartların bir kısmını açıklamak daha iyi olabilir:

Birinci maddede, yapılan akdin sıhhati hususu değerlendirilmiş olup ilgili kuruluşların, kendi mülkiyetlerinde bulunan hayvanların satışını yapıyorlarsa yapılan iş bey’ (satım) akdi gerçekleşmiş olur. Bey’ akdinin sahih ve sıhhatli olabilmesi için satışa konu olan malın bilinmesi gereklidir.

Bu gereklilikten hareketle ilgili kurumun kurban organizasyonunu yaparken hissesini sattığı hayvanı müşteriye göstermesi ya da küpe numarası gibi belirsizliğin önüne geçecek önemli vasıflarını zikrederek kesinlik sağlamalıdır. Kurumlar şayet mülkiyetlerinde bulunmayan bir hayvanın satışını taahhüt ediyorsa bu durumda yapılan iş bir vekâlet akdi gerçekleşmiş olur. Kurban için kuruma başvuran müşteriden, kurbanın alım-satım ve kesimi için umumi vekâlet alınması gereklidir. Bu vekâlet, sözlü veya yazılı olarak verilebileceği gibi telefon, internet, faks ve benzeri iletişim araçları ile de verilebilir. Uygulama genellikle vakıf ve dernek aracılığıyla kurban organizasyonları yapan hayır kurumlarında görülmektedir. Kurumlar vekâlet aldıkları kişilerle sabit bir fiyat üzerinden anlaşma yapmaktadır. Bu anlaşmada ilgili kurum, kurban organizasyonu işlemlerinde para artması halinde bunun nasıl değerlendirileceği konusunda müvekkiline bilgi vermeli ve onun onayını alması gerekmektedir.

Üçüncü madde kapsamında, kurbanlık hayvanda ortakların tamamının niyetinin ibadet olması gerektiğinin altı çizilmektedir. Zira Hanefî mezhebine göre kurban hissedarlarından biri bile et niyetiyle hayvana ortak olmuşsa, o hayvana ortak olan herkesin kurbanı geçersiz sayılır. (İbn Âbidîn, Reddu’l-Muhtâr, VI, 326, 327) Binaenaleyh böyle bir organizasyonu yapacak kişi ve kuruluşların bu önemli husus üzerinde farkındalık taşıması ve hisse satarken hissedarlara bu hassasiyeti hatırlatmaları önemlidir.

Yedinci madde çerçevesinde organizasyon dahilinde hayvan kesimi hizmetinin ücretlendirilmesinin kesilen hayvan üzerinden karşılanamayacağı belirtilmektedir. Nitekim Hz. Ali’nin şöyle bir rivayet bulunmaktadır: “Peygamber (s.a.v), develer kesilirken başında durmamı, derilerini ve sırtlarındaki çullarını yoksullara paylaştırmamı emretti ve onlardan herhangi bir şeyi kasap ücreti olarak vermeyi yasakladı ve ‘kasap ücretini biz kendimiz veririz’ buyurdu.” (Buhârî, “Hac”, 120; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 19) Bu rivayete göre kurbanda görevli kasabın ücret alması caizdir ama ücretini kurbanın derisi veya etinin bir kısmından tahsil edilmesi caiz değildir.

Sekiz ve dokuzuncu maddelerde kesimden önce kurbanlık hayvanın hisselerinin belirlenmesi ve her hayvanın önceden belirlenen hissedarlar adına kesilmesi hususunun altı çizilmiştir. Zira kesimden sonra kurban ibadeti tamamlanmış olacağından, daha sonra birinin bu hayvana ortak olması söz konusu olamaz. Bunun haricinde büyükbaş hayvanlarda kesim anına kadar da yediyi aşmamak kaydıyla yeni hissedarların eklenmesi caiz olur. (el-Fetâvâ’l-Hindiyye, V, 305) Kesim esnasında hayvanın kimler adına kesildiğinin belli olması, kesim işleminin bu niyetle yapılması ve bir büyükbaş hayvan kesilirken en fazla yedi kişiye niyet edilmesi gerekir.

On ve onbirinci maddelerde kurban etlerinin kesimden sonraki durumuna dikkat çekilmiştir. Kesimden sonra etlerde tasarruf hakkı kurban sahibinde olduğundan, rastgele dağıtılması ve onun rızası olmadan etlerin karıştırılması caiz olmamaktadır.

On dördüncü maddede ise bütün bu kurban organizasyonunda uygulamanın et alım satımını andırmaması için müşterilere belli kiloda et vermenin taahhüt edilmemesi gerektiği husuna dikkat çekilmiştir. Zira bu şekilde yapılan bir uygulamada müşterinin, ibadet olarak kurbanlık hayvanı almaktan çok et almaya odaklanması durumu ortaya çıkar ki, bu da kurban ibadetinin ruhuna uymamaktadır.

Yukarıda belirtilen şartlara uygunluğu sağlanmak kaydıyla vekâlet yoluyla kurban alımı, kesimi ve dağıtımı caizdir.

Kaynak: Diyanet Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.