Mehmet Kara
Akasya Ağacı
Ey rüzgârla söyleşen akasya ağacı
Bir garip kul yatıyor hemen altında
Ansızın gidip üzüntü bıraktı ardında
En acı gerçek çok şahit olduğun ölüm
Çaresizliğin ne olduğunu sen bilirsin
O haşin rüzgâr her estiğinde irkilirsin
Ak çiçeklerin gibiydi kıyafeti o gün
Sevdiğimden ayrılırken tanıdım seni
Ondan hiç esirgeme ne olur gölgeni
Biz dönüp geldik sen kaldın yanında
O gün bugündür iki çeşme iki gözüm
Birbirine karıştı gecemle gündüzüm
Senin gibi ona da uğradı sonbahar
Yeşildi gittikçe döndü sarı yaprağa
Topraktan gelip gitti kara toprağa
Söyle kim kaçabilmiş bu akıbetten
Görüyorsun acılarım daha çok yeni
Ağlar görürsen sakın ayıplama beni
Gün olur ilaç gibi gelir ufacık teselli
Canlanır bir hayalimde bir düşümde
Ama bir ağıt gizlidir her gülüşümde
Şimdi sararmış otlara komşu olmuş
Başucunda kırık bir mezar taşı var
Kimse bilmez neye güler neye ağlar
Anlayamadık nasıl geçti koca bir ömür
Gelen bir hatıra bıraktı her karışında
Yine de yenik düştük dünya yarışında
Çıldırırdık ahiret olmasaydı eğer
Dünyada kabuk bağlamaz bu yara
Bir gün bize de gelecek elbet sıra
Hayat benziyor geçici bir gölgeye
İnsan görünür gün batıncaya kadar
Can taşıyan ölürse kıyameti kopar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.