Abdulvahap Yiğit
Tüketim Ekonomisi ve İklim Değişikliği
Çoğumuzun ülkemizde bir bakanlığın adının değiştiğinden haberi yoktur. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının adı Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirildi. İklim değişikliği veya iklim krizi son yıllarda dünyada ve ülkemizde en çok konuşulan konulardan birisi oldu. Son birkaç sene içinde ülkemizde görülen aşırı sıcaklar, fırtınalar, aşırı yağışlar ve hortumların sebebi olarak hep iklim değişikliği gösterildi. Diğer taraftan “Küresel Isınma” ve “ Sera Gazları” da medyada en çok kullanılan ve duyduğumuz kelimeler arasına girdi. Bu kelimeler birbirine bağlı ve aralarında sebep sonuç ilişkisi olan kelimelerdir. Sera gazları küresel ısınmaya sebep olur. Küresel ısınma da iklim değişikliğine sebep olur.
Peki bu nasıl olur, sera ile ilişkisi nedir? diye merak ettiniz mi?
Serayı hepimiz biliriz. İçinde meyve sebze veya çiçek yetiştirdiğimiz tarım alanlarıdır. Tarladan farkı ise mevsimi gelmeden, sera içinde sıcak bir ortam oluşturarak, bazı tarımsal ürünlerin üretilmesinde kullanılmasıdır. Bu sıcak ortamın oluşmasında ana faktör ise sera üzerinde bulunan saydam (cam veya plastik) örtüdür. Bu saydam örtü; yüksek sıcaklıktaki güneşten (yaklaşık yüzey sıcaklığı 6000 K sıcaklıktadır) gelen kısa dalga boyuna sahip ışınları yüksek oranda geçirirken, sera içinde daha düşük sıcaklıkta bulunan bitki ve toprağın yapmış olduğu nispeten uzun dalga boylu termal ışınımı az geçirir. Böylece sera içi sıcaklığı dış ortam sıcaklığına göre daha yüksek olur. Sera üzerinde bu etkiyi sağlayan saydam örtünün yerine, dünya termal dengesi için atmosferde biriken sera gazları yaratılmıştır. Bu gazlar güneşten gelen kısa dalga boylu termal ışınımı çok geçirirken dünya yüzeyinden yapılan nispeten uzun dalga boylu termal ışınımı az geçirirler ve böylece küresel olarak dünya sıcaklığının artmasına sebep olurlar. Bu sıcaklık artışı da iklim değişikliği veya iklim krizinin ana sebeplerinden birisidir.
İklim değişikliğine sebep olan sera gazları nelerdir? Bu gazlar daha önceleri yok muydu?
Yüce Yaratıcı dünyayı mükemmel bir ekolojik denge halinde yaratmıştır. Dünyanın ısıl dengesi, çok sayıda sistem ve mekanizmalar ile korunacak şekilde yaratılmıştır. Yaratıcın bazı gazlara verdiği önemli bir özellik bu ısıl dengenin sağlanmasında ana faktör olmuştur. Yaratılan gazlardan, tek bir atomdan oluşan gazlar (Azot oksijen gibi) termal ışımaya katılmazken, birden fazla atomda oluşan gazlar termal ışımaya katılmaktadır (Karbondioksit ve su buharı gibi). Havanın yaklaşık %99 azot ve oksijenden oluşmasına rağmen bu gazların termal ışınıma etkisi olmamaktadır. Atmosfer bileşimini oluşturan gazların çeşitliliği ve harika dengesi milyonlarca yıl dünyanın ısıl dengesini korumaya devam etti. “ Göğe gelince, Allah onu yükseltti, kâinattaki mükemmel ahengi sağlayan ölçü ve dengeyi koydu.” Rahman suresi, 7.
Ancak sanayi devrimi ile birlikte yaratıcının koyduğu bu denge insan eliyle hızlı bir şekilde bozulmaya başlandı. Kömürün bulunması, sanayi tesislerinin kurulması, buharın sanayide kullanılması trenin icadı ve arabanın icadı gibi gelişmeler ile atmosfere çok büyük miktarda karbondioksit ve diğer benzer sera gazları atılmaya başlandı. Fosil kaynaklı tüm yakıtların yanması veya yakılması ile bu gazların oluştuğu bilinmektedir. Fabrika bacaları, taşıt egzozları, evlerin bacaları, orman yangınları, vs sera etkisini oluşturan gazların en önemli kirletici kaynaklarını oluşturmaktadır. Bu kirletici kaynaklardan dünya atmosferine yıllık 33 milyar ton karbon emisyonları atılmaktadır. Çin, AB ve ABD toplam küresel emisyonların %41,5’ini sebep olmaktadır. Karbon emisyonu açısından, emisyon sıralamasında, en alttaki 100 ülke yalnızca %3,6’lık bir paya sahipler. Dünyada en çok karbon salan ülke olan Çin emisyonun yaklaşık %26’sını atmosfere atmaktadır.
Bu büyük tehlikenin fark edilmesinden sonra son olarak, 196 ülkenin imza attığı Paris İklim Anlaşması Kasım 2016'da yürürlüğe girdi. Türkiye, metne ilk imza atan ülkeler arasında yer aldı. Paris Anlaşması’nın hedefleri arasında da, sera gazı salınımının azaltılması, sıcaklık artışının, sanayi devriminin öncesine göre, 2 derecenin altında tutulması ve karbon salınımının 2050'de sıfıra indirilmesi yer almaktadır.
İnsanoğlu kendi eliyle dengesini bozduğu dünya ekolojik dengesini düzeltmek için çareler aramaktadır. Yakın geçmişte, ozon tabakasının incelmesi problemini çözmek, insanoğlu için çok zor olmadı. Bu problem büyük ölçüde kontrol altına alındı. Ancak sera gazları ile ilgili problemin çözülmesi oldukça zor görünüyor.
Büyük ölçüde tüketim ekonomisinin sonucu olan bu problemin çözümü için, israfın azaltılması ve tüketimin kısılması gibi hiçbir önlem gündeme alınmış değildir. Artan tüketim çılgınlığı ve israf, daha fazla üretim ihtiyacını doğurmakta bu da sera gazları emisyonlarının önemli ölçüde artmasına sebep olmaktadır. İnsanoğlu temel ihtiyaçlarının sayısını artırdıkça bu problemin çözülmesi oldukça zor görünüyor…
Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımın artırılması bir ölçüde bu problemin büyümesine engel olabilir. Ancak yeterli olması pek mümkün görülmemektedir. Çünkü en büyük yenilenebilir kaynaklardan olan güneş ve rüzgâr enerjisi; kesintili enerji türleridir yani sürekli değildir ve dolayısıyla enerji ihtiyacının karşılanması için diğer enerji kaynaklarına her zaman ihtiyaç olacaktır. Bu açığı kapatmak için fosil yakıt enerji santralleri ya da nükleer enerji santrallerinden enerji üretilmesi gerekecektir. Hidrojen enerjisi akla gelebilir. Ancak hidrojen üretimi için de enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Diğer taraftan, hidrojenin depolanma problemi bu enerjinin yaygınlaşmasının önündeki en önemli engel olarak görülmektedir. Havadan 15 kat daha ince olan bu gazın, gaz olarak, depolama ve sızdırmazlık problemleri bulunmaktadır. Sıvı halde depolamak için çok yüksek basınç ve çok düşük sıcaklıklar gerekli…
Tüketim ekonomisi ve israf terk edilmediği sürece; artan dünya nüfusu, artırılan ihtiyaçlar, ormanların yok edilmesi gibi sebeplerle iklim değişikliği probleminin çözümünün oldukça zor olacağı görülmektedir. Tüketim ekonomisi ve sonuçları ile ilgili Risale-i Nur Eserlerinde yer alan şu ifade ile durumu çok güzel ifade etmektedir: "Hem serbest hevânın tahakkümüyle, havâic-i gayr-ı zaruriye havâic-i zaruriye hükmüne geçmişlerdir. Bedavette bir adam dört şeye muhtaç iken, medeniyet yüz şeye muhtaç ve fakir etmiştir. Sa'y, masrafa kâfi gelmediğinden, hileye, harama sevk etmekle, ahlâkın esasını şu noktadan ifsad etmiştir. Cemaate, nev'e verdiği servet, haşmete bedel, ferdi, şahsı fakir ahlâksız etmiştir.” Tarihçe-i Hayat.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.