
Nadire Batu
Eğlencenin En Güzeli ve Manalısı Nedir? - 2
Eğlence imtihanında doğru cevaplar verip kazanmak için dinimiz bize ne tavsiye ediyor?
Cevap: Örneğin, okulu bitiren bir öğrenci eğlenceye davet edildi. Bu durumda öğrenci, eğlencenin helal dairede olup olmadığını araştırmalıdır.
O halde bir insanın “Eğleniyorum” diye alkol kullanması veya eğlence esnasında ayağının kayması, imtihanda ciddi bir yanlış yapması manasına gelir. Hem alkol insana bir keyif ve lezzet vermez ki!.. Tam aksine başa bir sürü bela açar. Yani alkol kullanmanın eğlenmek ve mutlu olmakla hiçbir alakası yok! Alkolü, eğlenmek ve mutlu olmakla ilişkilendirmek, şeytanın bir hilesi ve tuzağıdır.
Örneğin; bir adamın maaşı arttığı için mutlu olur ve ardından alkol içerek eve gelir. Eve gelir gelmez pencerenin camlarını kırıp, bir yaşındaki çocuğunu dövmesi üzerine aileden biri ona, “Neden bunları yapıyorsun?” dediği zaman kendisi, “Çünkü maaşım arttığı için mutluyum!” derse, onun aklından şüphe edilir. Hâlbuki insan mutlu olduğunda böyle yapmaması gerekir. Hem herkes biliyor ki içki, karaciğeri tahrip ediyor. İşte bedene verilen zarar…
“Be adam! Maaşın arttı diye mutluysan neden pencerenin camlarını kırıp çocuğu dövüyorsun? Bunun yerine çocuk çocuğunla beraber kırlara ve dağlara gidip piknik yapsanıza!” diye içimden kendisine söylemek geliyor!
Peki, alkol kullanan sadece pencerenin camlarını mı kırıyor? Hayır! Alkol kullanan, vücut evinde daha neler kırıyor neler!.. Hem kişi, alkol kullanmak sebebiyle Allah’a karşı geldiği için, ruhta meydana gelen darbe karaciğerdekiyle de kıyaslanamaz. Aslında karaciğere de zarar vermeye hakkımız yok. Maalesef alkol kullanan, aklını kullanamayacak hale getirip, Allah’ın yasakladığı bir iş yapmış olur. Ayrıca alkol kullanan; akıl, ruh sağlığı, karaciğer ve karaciğere bağlı diğer organlara da zarar vermiş olur. Bu, eve çok neşeli gelen bir adamın pencere camını kırmasına benzemez. Çünkü bu daha ağır bir suçtur. Tabii camı kırmak da az bir suç sayılmaz.
Hakikaten alkol içmenin mutlulukla hiçbir alakası yok! Aksine alkol içen kişide bir ıstırap meydana gelir. Yani alkol içen, sevincin devam etmesini ebedi ahiretle ilgili irtibat kuramadığı için görünüşte sevinç, derinde bu sevinme halinin devam etmeyeceği düşüncesiyle kalbinde bir ateş oluşur.
Anlaşılan alkol, insanın sevinmesine hiçbir katkı sağlamaz. Peki, alkol hüzne çare olur mu?
Cevap: Hüzne çare olmaz. Örneğin bir insan yaşlandığı için hastalıkların uçurumuna geldiğini düşüncesiyle hüzünlenip alkol içerse; içtiği alkol yaşlılığı durduramaz, hastalığı tedavi ettiremez ve hastalık tehlikesini azaltamaz. Veya diyelim ki, insanın geçmişte olan güzel bir evi ve iyi bir işi varsa, alkol içmekle bunları geri getiremez. Dolayısıyla alkol, insanın hüzünlü hali olmak üzere hiçbir problemi çözemez; sadece üstünü kapatarak çözdüğü zannedilir. Böylece alkol, hüznün derinleşmesine sebep olur. İşte alkol, insanı böyle aldatır.
O halde eğlenmeye karar veren mü’min şöyle düşünmelidir: Nasıl ki oruç tutarken orucu bozan ve orucun sevabını zedeleyen haller var. Hakeza namazda farzlar, vacipler, sünnetler ve mekruhlar var. Ayrıca bu kurallara riayet etmenin vesile olduğu ruhi ve kalbi ferahlıklar var. Ve nasıl ki denize girmenin ve trafiğe çıkmanın kuralları var. Aynı şekilde eğlenmenin de kuralları var.
Nitekim düğünde eğlenmek mümkündür. Elbette buna itiraz edilemez. Ancak düğün İslami kurallar çerçevesinde yapılmalıdır. Misal; erkekler kendi aralarında, hanımlar da kendi aralarında eğlenmeliler. Ancak namaz vakti girince meşru eğlenceyi bırakıp namaz kılmalılar.
Bilhassa düğünde milleti eğlendirmek için fıkra anlatırken bir an düşündürmek ancak yalan söylememek, iftira atmamak ve gıybet etmemek gibi kuralları unutmamalı mü’min. İşte burada eğlenmek imtihana dönüşür. Dolayısıyla mü’min düğün esnasında da imtihanın devam edildiğini unutmamalıdır. Hem zaten günahlarda bir eğlence ve zevk yok ki!.. Bu bağlamda mü’min, eğlencede günaha girmemek için çaba göstermelidir. Hatta bir insan kendisine günahı teklif ederse bile reddetmelidir.
Bilhassa bir insan düğünde fıkra anlatırken gıybet ediyorsa, bu duruma şahit olan mü’min, onu ikaz etmelidir. İkaza rağmen devam ediyorsa, gerekirse orayı terk etmelidir. İşte böyle bir davranış sevaptır. Dolayısıyla eğlence esnasında günahtan sakınma ve helal dairede kalma gayretleri sevaptır. Hem bu tür gayretler bir nevi ibadete dönüşür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.