Misafir Kalem
Yalnız Bırakılan Yaşlılar
Hüsniye Ünal’ın yazısı
Bir binayı ayakta tutan kolonlardır. Kolon ne kadar sağlamsa bina da o kadar sağlam ve uzun ömürlü olur.
Tıpkı bunun gibi toplumu ayakta tutan da sahip okunan manevi dinamikler ve değerlerdir.
Bu değerlerden biri de "rikkat-i cinsiye" denilen "kendi cinsinden olana yani başta insan olmak üzere tüm canlılara "merhamet etmektir. Merhamet yardımlaşma ve dayanışmayı getirir. Hayat, birilerinin empoze ettiği gibi "mücadele değil muavenettir".
Neden böyle bir giriş yaptım?
İki gün önce minibüse çok yaşlı, eli bastonlu bir hanım bindi. Adımlarını zor atıyordu. Güçlükle şoföre ücretini uzattı ve bir yere tutunarak ayakta yolculuk etmeye başladı. Arkada boş koltuklar vardı. Gidip oturmadı. Farkettim ki mesafe ona uzak geldiği için olduğu yerde kalmayı tercih etmişti.O kadarcık mesafeyi yürümeyi göze alamıyor, hareket halindeki minibüste dengesini sağlayamayıp düşeceğinden korkuyordu. Ona en yakın ön koltukta oturuyordum. Yer vermek için işaret ettim. "Gelemem" dedi. Kalktım, koluna girdim, getirip koltuğa oturttum. Teşekkür etti. Görmüş geçirmiş bir hanımdı. Bir kaç durak sonra indi. Nereye gitti, nasıl gitti bilmiyorum.
Fakat içinde bulunduğu acizlik, düşkünlük beni derin düşüncelere sevk etti.
Böyle düşkün bir insan neden yalnız başına bir yere gitmek durumunda kalmıştı? Yanında ona destek olacak kimsesi yok muydu? Yakınları vardı da ilgisizler miydi?
Daha önce de buna benzer bir durumla karşılaşmış ve üzülmüştüm.
Müslüman toplumda hürmet gösterilmesi, baş köşede oturtulup hizmet edilmesi, bir nevî eli ayağı olup her ihtiyacının giderilmesi gereken yaşlılar neden yalnızlığa terk ediliyor? Belki ileri yaş, belki hastalıklar yüzünden dermanı kalmamış, evinin içinde bile zor hareket eden insanlar neden hastaneye, postaneye, markete bir başına gitmek mecburiyetinde bırakılıyor?
Komşuluk ilişkilerinin olduğu dönemlerde kimsesi olmayan ya da yakınlarının ilgilenmediği yaşlıların işini konu komşu görür, alışverişini yapar, hastane gibi gideceği yerlere götürür getirir, yalnız bırakmazdı.
O zamandan bu zamana değişen insanî ilişkiler toplum hayatını tehdit eder hale geldi.
Zamanla birlikte insanoğlu da yozlaştı, dejenere oldu.
Eskileri yâd ederken "bir varmış bir yokmuş" diyecek haldeyiz. Oysa söz konusu olan bir asır öncesi değil. Yakın geçmişten bahsediyoruz.
Sözün özü muhtaç hale gelmiş yaşlı insanlar ne olursa olsun yalnız yaşamaya mahkum edilmemeli. Yanında daima birileri olmalı. Bu evlatları olur,kardeşleri olur, akrabaları ya da komşuları olur, farketmez, birileri mutlaka olmalı. Yaşlılar kaderine terk edilmemeli. Onların bereket kaynağı ve Allahu Teâlâ'nın rahmetini celbetmeye vesile olduğunu hatırdan çıkarılmamalı.
Yaşlılığında ilgi, sevgi, saygı görmek isteyen ;
1. Gücü, kuvveti yerindeyken iyi huylu olsun, kimseye eliyle diliyle kötülük etmesin, insanları nefretle kendinden uzaklaştırmasın.
2. Gençliğinde mümkün mertebe yaşlılara yardım etsin ki Cenab-ı Hakk da, ona yaşlandığında yardımcılar göndersin.
Ne demişler? : " Men dakka dukka". Yani :"Ne ekersen onu biçersin."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.