Mehmet Fatih Beyaz

Mehmet Fatih Beyaz

Dünyayı Kesben Değil, Kalben Terketmek

“Kesb” demek kazanmak demektir. Bu dünyada maddi olarak hayatı idame ettirmek için çalışmaya ve kazanmaya ihtiyaç vardır. Gerek hem şahsi ve hem de mes’ul olduğumuz ailemize helal rızık temin etmek esastır. Dünyevi işlerimizi yapmakla beraber asıl yaratılış gayemizin sadece bu dünyaya çalışmak olmadığını ve kalbimizi de bütün bütün bağlamamak gerektiğini de unutmamak gerekir.

Dünya bir imtihan ve tecrübe yeridir. Dünya hayatı ise bir oyun ve oyalanma ibarettir. Dar-ı mükâfat yeri değildir. Hizmet yeridir. Çünkü bakıldığı zaman yaratılan her bir mevcut, üzerinde fânilik damgası olduğu için elbet bu dünyadan geçip gider ve kaybolurlar. Hiç bir şey kararında kalmamaktadır. Şu dünyadaki tezyinat ve güzellikler, yalnız lezzet almak için veya keyif için değildir. Çünkü bir üzüm yedirse ve lezzet verse, firakıyla, bizden ayrılmasıyla birçok zaman elem verir, dehşet verir. İnsana tattırır, iştihasını açar fakat doyurmaz. Çünkü ya onların ömrü kısa veya bizim ömrümüz kısadır.

Demek ki hakikatte, geçici olan şu kâinattaki güzellikler ve tezyinatlar ibret içindir, şükür içindir, yaratıcıyı tanımak içindir, baki âlemde ehli cennete verilen nimetlerin, güzelliklerin numuneleri hükmündedirler. Menbaları, menşeleri ahiret âlemindedir. Fakat gafletle, günahlarla maalesef hazır lezzete müptela olan insan elmas hükmünde olan ahiret âlemindeki sonsuz hayatı, kırılacak şişe parçaları hükmünde olan bu dünyanın geçici hevesatlarına tercih ederek hataya düşer ve iki hayatının da mahvına sebep olur. Bundandır ki Bediüzzaman hazretlerinin ifadesiyle “Bu dünyada misafir olan insan beraberce götüremediği bir şeye kalbini bağlamaz ve bağlaması da hatadır.”

Ayrıca dünya bir mezraadır. Hadisi şerifte beyan edildiği gibi “Dünya ahiretin tarlasıdır.” Bizler bu tarlaya, bize verilen ömrümüzün dakikalarını ekeriz ve ahiret âleminde de ekilen mahsulatı toplarız. Dünyaya bu gözle bakmak ve bu dünyada asıl vazifemizin ne olduğunu bilmek bizlere yaratılış gayemizi daha açık bir şekilde anlamamızı sağlayacaktır. Bundan dolayı hayatımızı da ona göre dizayn etmemizi sağlayacaktır. İnsan, dünyaya bu manalarla bakmazsa yalnız geçici lezzetlerine baksa aldanır. Çünkü dünyanın lezzetleri zehirli bala benzer. Haram lezzetler insana yalancı bir iştahlık verir ve ahirette ebedi azapları netice verir.

Fakat misafir olarak olduğumuz dünya madem bir gün bize “Haydi, dışarı” diyecek, feryadımızdan kulağını kapayacak. O bizi dışarı kovmadan, biz bu hastalıklar ikazatıyla şimdiden onun aşkından vazgeçmeliyiz. O bizi terk etmeden, kalben onu terke çalışmalıyız. (25. Lem’a, Altıncı Deva, S 334)

Sen burada misafirsin. Ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misafir olan kimse, beraberce getiremediği birşeye kalbini bağlamaz. Bu menzilden ayrıldığın gibi, bu şehirden de çıkacaksın. Ve keza, bu fâni dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise, aziz olarak çıkmaya çalış. Vücudunu Mûcidine feda et. Mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın. Çünkü, feda etmediğin takdirde, ya bâd-ı hevâ zâil olur, gider, veya Onun malı olduğundan, yine Ona rücû eder. (Mesnevi-i Nuriye, 158)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve TAMAMI BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.