Ben Allah’a İnanıyorum Dediğimde Ne Dediğimi Biliyor muyum?

Dinin bu kadar siyasallaştığı, dindarlar üzerinden dine vurmanın moda olduğu bir çağda bir Yaratan ile irtibat kurmak ne kadar da zor.

Din denilince aklımıza çoğu zaman İslamcılar, cemaatler, kurallar, yasaklar, ibadetler, kurumlar geliyor.

Oysa kutsal kitapların hepsinin, peygamberlerin tümünün birleştiği en önemli konu La ilahe illallah’dır. Bütün sahte, geçici, yalancı ilahları, putları reddetmek ve sadece bir Yaratıcı’ya inanmak.

Batıda insanların %25’i kendisini inançsız olarak tanımlıyormuş. Hristiyanlık da iyice sulandırılmış, Pazardan pazara kiliselerde söylenen ayinler ve ahlak vaazlarından ibaret kalmış.

Türkiye’de ise Allah’a inandığını söyleyenlerin oranı %94.3 İnanmadığını söyleyenlerin oranı %3/5 civarı.

İşte problem burada başlıyor. Bu kadar büyük bir Allah’a inanma oranına rağmen Allah’a inanıyorum dediğimizde acaba ne dediğimizi biliyor muyuz?

Daha önce inanmadığını söyleyen bir filozofa yıllar sonra soruyorlar: Allah’a inanıyor musun?

Diyor ki; İnanmanın ötesinde artık Allah’ın varlığını biliyorum.

Bilmek ve inanmak farklı şeyler.

Mesela birçok insan herhangi bir delil olmamasına rağmen uzaylılara da inanıyor. Ama bu kadar gelişmiş teknolojilere rağmen uzaylıların varlığını bilemiyoruz. Yani insan, varlığını bilmediği bir şeye de inanabilir.

Burada soru değişiyor: Allah’ın varlığını biliyor muyuz?

Bilmenin sadece görmek olmadığını hepimiz biliyoruz. Bilmenin çok farklı şekilleri de var. Bir insanın sevgisini gözlerine bakarak da bilebiliriz. Acı çekmek için ille de gözyaşlarına ihtiyaç yok. Düzen, temizlik, ölçü olan bir yerin ilgilisinin olduğunu bilmemiz için onu görmemize gerek yok, ressamını görmüyoruz diye hiçbirimiz resmin kendi kendisine olduğunu iddia etmiyoruz.

Bütün varlık âlemi, var olan düzen, sistemler, varlıklar arası olmazsa olmaz ilişkiler, kâinatın, vücudumuzun, tabiatın muhteşem işleyişi bize bir Yaratıcı olduğunu anlatıyor. Ve biz inanıyoruz. Ama bir Allah’a inanmak ne demektir?

Bu neden önemlidir?

Çünkü ben insan olarak, bir yaratıcı yoksa eğer varmış gibi yaparak kendimi kandırmak istemem. Eğer bir yaratıcı da varsa, yokmuş gibi yaşayarak var olmak istemem.

Kısacası bir yaratıcının varlığı veya yokluğu bütün hayatımı değiştiren bir şeydir. Yok deyip varmış gibi yaşamak, var deyip yokmuş gibi yaşamak insana göre değil.

Türkiye’de inanma oranının bu kadar çok olmasının bir sebebi de geleneklerimize olan bağlılığımız. Anne, baba, dedeler, nineler, halalar, teyzeler, dayılar herkes Allah diyor. Bazıları namaz kılıyor, birçoğu oruç tutuyor. E şimdi var mı yok mu diye düşünmenin ne âlemi var. Herkes var diyorsa vardır elbet. Ben onlardan daha iyi mi bileceğim? Hem bi de şimdi sorgulayarak başıma iş mi açayım. Zor iş. Var diyorlarsa vardır. Ve böylece herkesin söylediğini biz de tekrar ediyoruz:

Ben Müslümanım. Bir Allah’a inanıyorum. En büyük, en doğru din de bizim dinimiz.

İyi de, La ilahe illallah yeni bir başlangıç için sonuç cümlesidir.

Onu varlık âleminden, kâinattan, kendimizden çıkardığımız bir sonuç cümlesi olarak değil de; bir ön kabul halinde başlangıç cümlesi olarak söylersek bütün anlamı öldürürüz.

Ben Allah’a inanıyorum dediğimizde hakikaten ne söylediğimizi biliyor muyuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum