Hümeyra Yıldız Dülek

Hümeyra Yıldız Dülek

Ölümümüz Düğün Olsun

Henüz 10-11 yaşlarındayken Risale-i Nur hizmetkârı rahmetli Hacı Zehra babaannem götürmüştü beni Mevlana türbesine. Evine misafir olduğumuz teyze bana durmadan Fatiha okumamı söylerken diğer taraftan da türbe ve Mevlana Hazretleri hakkında bilgiler veriyordu. Çocuk aklımla güzel ve manevi bir yerde olduğumu biliyordum. Bilhassa ölümü düğün addetmesinden inanılmaz etkilenmiştim. Babannemden sık sık Hz. Mevlananın düğün gecesini ve O’nun mana yüklü sözlerini anlatmasını isterdim. O da bıkmadan anlatırdı ve bir gün beni Şeb-i Arus yıldönümüne götüreceğini söylerdi. Babanneciğim Medine-i Münevvere’de yaşadığı için genelde Türkiye’ye yaz aylarında geliyordu bu yüzden birlikte bir daha Konya’ya gitmek nasip olmadı ama onun Hz. Mevlana’nın sözleri ve Risale-i Nurdan ezbere okuduğu dersleri benim hayatıma nur ve huzur oldu Elhamdülillah.

Şimdi yağmur var İstanbul'da ve ben penceremden Rabbimin ağaçlara, kuşlara kısacası dünyaya ikramı olan Rahmetini izlerken, hayalen yine babaannemin dilinden dökülen ibretli cümleler arasında geziniyorum.

İnsan Rabb'ine kul olmayı bilir, Peygamberine (s.a.v) yaraşır ümmet olma arzusuyla yanarsa ömrünü hayırlı işlere vakfederek geçirirse, yaptığı her işte samimi olarak Rabbinin rızasını hep önde tutarsa, kısacası salih amel ve niyet içinde bulunursa elbette ölümü sevgiliye kavuşma vuslat olur.

Hz. Mevlana;

Bedenin ölümü, sır ehline bir armağandır; hâlis altına makastan ne zarar gelir?

der ve bir başka münacaatında; ‘öğreneceksin yüreğim, öğreneceksin, dünyanın hasret, ölümün vuslat olduğunu’ diyerek; kendine bunu öğrettiği gibi bize de çok imrendirici, çok Latif bir şekilde, ölümü sevmeyi, ölümden korkmamayı, ölüme gülerek bakmayı anlatmak ister.

Elbette ölümü ürkütücü bulmamak için kuvvetli bir iman ve teslimiyet gerekir. Yaradılışımızda ki derin hakikate vakıf olmak, Rabbimizin dünya üzerinde yarattığı her canlıyı Allah için sevmek, O’nun (cc) eseri olduğu için muhabbet duymak, Rahmet ve merhametine iltica etmek, bu dünyayı ahiretin tarlası hükmünde görüp güzel bir şekilde faydalanmak, Rabbimizin sonsuz nimetlerine şükrederken, başımıza gelecek musibetlere ‘Narın da hoş, nurun da hoş’ diyerek sabretmek...

Ve Bediüzzaman Hazretlerinin ruhumuza inşirah veren sözlerini huzurla zikrederek kalbimizi mutmain kılmak…

Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam değil. Belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksandokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.

İnşaallah dünyaya hoşçakal dediğimizde cennet bahçelerinin mis kokusu bizleri karşılar. Niyetim 17 Aralık Hz. Mevlana’nın ahirete irtihalini dillendirmekti ama her zamanki gibi içimden böyle aktı, böyle gelişti. İsterimki Mevlana Hazretlerinin bir sözüyle noktalayayım yazımı.

Her birimizin ölümü kendi düğünümüz olsun duasıyla…

"Men bende şüdem, bende şüdem, bende, şüdem
Men bende behaclet beser efkende şüdem
Her bende şeved şâd ki âzad şeved
Men şâd ezânem ki türâ bende şüdem"
Allah’ım; ben kul oldum, kul oldum, kul oldum,
Kulluktaki vazifemi yapamadığımdan utanarak başımı eğdim.
Her kul, kapısından azâd olduğunda sevinir,
Bense ne zaman sana tam kul olursam, o vakit şâd olurum.

Hz. Mevlana
Mesnevi Şerif 4. cilt

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.